- Kategori
- Edebiyat
Roman Kahramanları

İlkokula giderken okuduğum kitapların kahramanlarına özenirdim. Onlar gibi olmak isterdim hep. En çok "Küçük Prens"i severdim. Uzaklarda,küçücük bir yıldızda yaşaması mı,yalnız bir çocuk olması mı, yoksa bilgece sözleri miydi beni etkileyen bilemiyorum... Bugün bile aklıma geldikçe sayfalarını çevirdiğim başucu kitaplarımdan biridir. Ve hala St.Exupery'nin kayboluşundaki sır aklımı kurcalar! Anımsarsınız, kendi uçağıyla havalandıktan bir süre sonra kayboluvermişti. Ne ölüsü,ne dirisi,ne uçağının bir parçası bulunabildi... Küçük Prens gibi böyle birdenbire ortadan kayboluvermesi bana aslında Küçük Prens'in "kendisi" olduğunu düşündürür...
Lise yıllarında Yunan Tragedyalarına takılmıştım. O yılların isyankar ruhuyla, "Antigone" idolüm olmuştu. Erdemi ve kurallara karşı çıkışıyla büyülemişti beni. "Penelope"nin o sonsuz sabrına ise saygı duymamak mümkün değildi. Bir kadının savaşa giden erkeğini ondan uzun yıllar haber alamamasına karşın aynı umutla beklemesi, inanılnaz bir sabrın göstergesi olmakla birlikte derin bir aşkın da ifadesiydi. Bu arada "Akhilleus"a da sırılsıklam aşıktım...
Sonraki yıllarda roman kahramanlarına tutkuyla bağlanmayacak kadar büyümüştüm. Kitabın kapağını kapattıktan sonra kendi dünyama dönebiliyordum artık. Ama zaman zaman "Anna Karenina" kadar aşık,Prens Mişkin kadar "Budala", Meursault kadar "Yabancı" hissettiğim oluyordu kendimi. Olur olmaz yerde "Don Kişot" luğum tutuyor, ağaçlarla konuşuyordum "Ze Oroco" gibi. Adalet Ağaoğlu'nun bedensiz, Ayla Kutlu'nun yaralı kadınları içimi acıtıyordu. Ebedi kahramanlarımsa Yuri ile Lara'ydı. Kış mevsimine bakışımı değiştiren "Dr. Jivago" sevdiğim romanlar sıralamasında hep ilk sırayı almıştır.
Mutlaka siz de Bihter'in yasak duygularının karşısına dikilip, Nihal için üzülmüş; Feride ile birlikte Anadolu köylerinde dolaşarak kırılan gururunu onarmaya çalışmışsınızdır. Kötü bir şey yaptığınızda, içinizde bir Raskolnikov tedirginliği yaşamışsınızdır,hiç kimse bilmese de...Aşkını ifade edemeyen her gencin içinde bir Cryno de Bergerac oluşu bir rastlantı değildir.
Etrafımıza baktığımızda; oturduğumuz apartmandan ,alış veriş yaptığımız markete, okuduğumuz okuldan çalıştığımız iş yerine kadar roman kahramanı olacak öyle tiplerle karşılaşırız ki! Emma Bovary'ler, Goriot Baba'lar, Scarlet O'hara'lar, Bekçi Murtaza'lar,Irazca Ana'lar ... gözümüzün önünde canlanmış gibi dururlar. "Abdi Ağa"ların ardı arkası kesilmeyen ülkemde daha çok "İnce Memed" lere ihtiyacımız olduğu bir gerçek değil mi? Ve bir çoğumuzun içinde bir "Dr.Jekyll ve Mr. Hyde olmadığını bize kim söyleyebilir?