- Kategori
- İnançlar
Ruhlar Vadisine Giden Yol
Eski Türk Mitolojisinde Ak Ana motifi, tasarım ve yapım: Nodira İbrahim Güçsav
BÖYLE BİR EKZOTİK SEYAHATA HENÜZ HİÇ ÇIKMAMIŞLSRDI RUS ARAŞTIRMACILARI: ONLAR, OLMAYANI ARIYORLARDI VE GALİBA, BULDULAR
Büyük Peter adındaki Rusya Fenler Akademisine bağlı antropoloji ve etnografi Müzesi (Kunstkamera) araştırmacılardan oluşan bir grup, kendi ekspedisyonlarıyla tüm Asya’yı boydan boya geçmeyi amaç edindiler. Son birkaç sene ki Merkezi Asya etnografik sefer grubu üyeleri oldukça geniş bölgeyi çeşit amaçlarla araştırmaktadırlar. Ama bu grup omuzlarına en olağanüstü vazife düştüğünü belirtelim. Tacikistan’ın Pamir dağlarına en yakın olan kısmını araştırırken, onlar canlı ve ya uydurulmuş olan, ama buralarda çok konuşulan, anlatılan bir varlıklar hakkında bilgi topladılar. Dünya gezegeninde tek olan bu bölge kendine özgü bir alan sayılmakta ki, burada gerçeğin fantastik olanla karışıp-örtüştüğü olağanüstü inançlar saklanıp kalmıştır. Araştırmacılar aşağıdaki sonuçta karar vermiş durumdalar: Pamirliler ruhlara inanmakta kalmadan, kendi yaşamlarını şöyle düzenlemişler ki, sanki onlarla yan yana yaşıyorlar.
DÜNYALARARASI SINIR KORUYUCULARI
Araştırmalar Pamir’daki dünyada hala az tanılan Dağlı Badahşon bölgesinde sürdürüldü. Bunun nedeni yükseklikteki bölgedeki ulaşımın zorluğu sert iklim şartlarıyla izole olmasıdır. Çok insanlar için Pamir hala terra inkognita halindedir dersek, abartmış olmayız. Burada yaşayan insanlar esasında hayvancılıkla uğraşıyorlar, bilim adamları ve özellikle etnograflar için en önemli olan tarafı, modern uygarlıktan etkilenmeyen bakir doğayla karşı karşıya yaşamaktalar. Yerel halkların sanki paralel dünya, ilk başlangıçlar dünyasıyla bizim dünyamız arasındaki sınırı korumakta olduklarını düşünmekteler araştırmacılar.
Badahşon Pamirlileri çoğunlukla inançlı insanlardır. Ama şurada kafamızı karıştıran bir durum çıkıyor ortaya: onlar kime ya da neye inanıyorlar? Esasında burada İslam’ın Şii tarikatı saygın durumdadır. Ama Badahşon’daki İsmailliler tarihi hakkında çok az bilgi mevcut ve araştırmacıların fikrine göre, daha doğrusunun, buradaki halkların çok uzun yıllar boyunca eski inançlara sadık kaldığıdır; bunlara Budizm elementlerinden etkilenmiş eski İran kültlerinin çeşitli inançları diyebiliriz. Bu sentez sonucunda ilginç ve hayret verici tarzdaki mantıksal ve duygusal acıdan mucizevî karışım ortaya çıkmıştır ve bunun içinde gerçeği hayali olandan ayırt etmek çok zordur.
DOĞA RUHLARI
Şöyle görünüyor ki Pamirliler, dünyada artık çok az izlendiği gibi, doğaüstü güçlerine, ruhlar ve karanlık güçlere inanıyorlar. Bu inanç binyıllar devamında tamamen değişmeden kalmıştır. ‘Elbette ki sefer süresince bizim tek amacımız Pamirlilerin demonolojisine ait tüm bilgileri toplamak değildi- diyor bilimsel sefer gurubun rehberi, tarih fenleri doktoru ve Etnografi Müzesinin araştırmacısı olan Rahmat Rahimov. Biz sadece bu köylerde en sık konuşulan bazı varlıklar hakkında bilgi topladık’.
Şöyle düşünce uyanıyor ki, olağanüstü varlıklar hakkındaki tasavvurlar bu dağlıların yaşamını kapsayan tüm katmanlarda yer edinmiştir. Ve şöyle düşünüyor insan: Pamirliler bu inançlarla nasıl yaşayabiliyorlar? Meğer bunu çok basit başarabiliyorlar: sanki zaten öyle olması gerekiyormuş gibi, şaşırmadan, direnmeden, düşünmeden, sadece inanıyorlar. Aynı oranda, ruhlar hem günlük yaşamda, hem hayattaki en önemli durumlarla ilgili örf-geleneklerde karşımıza çıkıyor: doğum, inisiye, evlilik, ölüm gibi olaylara eşlik eden ayin ve ritüellere iyice sinmiş olduklarını görürüz. Demonik (karanlık) varlıklar tarafınca ortaya çıkan kötülük hakkındaki düşünceleri onlardan korunmak için kullanılan ‘koruyucu maji’nin objeleri olan muskalar geleneğinde aks etmiştir.
Dağ ruhlarının doğasını anlamak, Pamirliler için çok yakın olsa da, modern batı zihniyetindeki insan için çok zordur. Bir taraftan, onlar muska ve çeşit koruyucu nesnelerde temsil ediliyorsa, başka taraftan, gerçekten ‘canlı’ gibiler yani fiziksel olarak var olduklarına ait inanç var. Yerliler inanıyorlar ki, ruhlar değişik doğal objelerde yaşıyorlar: ağaçlarda, dağlarda, derelerde. Mesela ‘taş atan’ adındaki demon var ki, yolcuya hiç de iyilik gelmez ondan. Ve herhangi taş baskınını başarılı şekilde onun üstüne atılabilir. Ya da ‘basan’ adında bir çeşit ruh varmış, Pamirliler onu, düzlüklerin insanları ‘dağ hastalığı’ dedikleri ve yukarıya tırmandıklarında yaşadıkları sendromları yaratmakta suçluyorlar: nefes yetersizliği, göğüs sıkışması gibi.
Pamir ruhlarının arasındaki en popüler olanları perilerdir. Onlar, adette dişildirler. ‘Çok Pamirlilerin bize anlattıklarına göre- diyor Rahmat Rahimov- insanlar ve periler arasında bazen aşk ilişkileri de olabiliyormuş. Köylerden birinde insanlar kendilerinin yarı insan-yarı peri olduklarına inanıyorlar’.
Anlattıklarına göre, eskilerde bir avcı güzel kız görünüşündeki periyle evlenmiş. Bunun sonucunda onların ataları doğmuş ve bu köyü yaratmışlar. Dolayısıyla köydekilerin hepsi peri genleri taşıyorlarmış. İster inanın ister inanmayın, size kalmış. İnanacak olacaksanız da ortada sadece onların anlattıkları olduğunu kabüllenmeniz lazım, çünkü delil olarak başka bir şey de yok şimdilik.
KAR KADIN
Pamirliler perileri temiz ve erdemli varlıklar olarak görüyorlar, onlar avcılara ve çobanlara destek veriyorlar. Evler, duvarlar ya da taşların bile üstünde hayvan boynuzları görmeniz mümkündür. Bunlar, inanışa göre perilere verilen hediyelerdir ve aynı anda karanlık güçlerden koruma fonksiyonu da görüyorlar.
Hiçbir yerli araştırma gurubu üyelerinden kimseye perileri yüz yüze gördüğünü itiraf etmedi. Buna karşılık, neredeyse her kes, başkasının: komşusunun, kardeşinin ya da kardeşinin arkadaşının onları gördüğünü anlatmıştır. Bu sır saklamanın kendine özgü bir usulüdür. Bunun üstüne üstelik şunu unutmayalım ki, ruhlarla iletişime geçmek onların bu insana olan ilgisi ve sempatisinden ve kaderde büyük değişiklikler olacağından haber verir. En azından buna inanılıyor. Bu yüzden şansı ürkütmemek için, ya susarlar ya da dikkatlice imalarla konuşurlar.
Oldukça yaygın olan mitolojik yaratık: Almastı ve ya yeti olarak da bilinen yaratığı sadece naif dağlılar değil, oralarda seyahat eden yabancılar da defalarca görmüşler. Dr. Rahmat Rahimov, çokça hikayeleri insanların ağzından dinledikçe ve kayıt aldıkça, şöyle fikire geldi: almastı aslında kadın cinsinde olan yaratıktır, itici görüntülü ve vahşileşmiş gibi. İlginç olanı, Pamirliler başka varlıklara nazaran onun hakkında daha rahat konuşuyorlar ve hatta bazıları onunla mücadeleye girdiklerini ve galip geldiklerini bile anlatırlar. Bu hikayelerin ne kadar doğru ne kadarı hayal olduğu hakkında bilim henüz hiçbir şey söyleyemiyor…
FARKLI BOYUT
İyi de, bu hikayeler her yerde var, neden uzmanlar bunları araştırıyorlar diyebilirsiniz. Bilim adamlarının ilgisini çeken durum şudur: bu yerdeki milletler (bartanlar, vahanlar, işkaşimlar, huflar, şugnanlar) bir birinin anlamadığı, her biri kendi dilinde konuşuyorlar ve o dillerin yazıları da yoktur. Buna rağmen bir yollarla kendi eski inançlarını, o inançlara ait gelenek ve adetleri de saklamayı, resmi tek tanrı inançlarıyla aynı anda (Müslüman ya da Hıristiyan) yürütmeyi, kuşaktan kuşağa aktarmayı başarmışlar.
Bu konuda uzmaların fikrini alma ihtiyacımız oluştu ve onlardan biri, Pavel Basharin, (felsefe doktoru, Rusya Hümanist Bilimler Üniversitesinin İran bölümü müdürü) şöyle diyor:
‘Ruhsal varlıkların gerçekte olup olmadığı konusu, tıpkı melekler ve tanrı konusundaki gibi, bilimin cevap vermeye kaçındığı konudur. Söz konusu Pamir bölgesindeki durum oldukça özeldir. Oraya önce Zerdüştilik (Mecusilik), sonra Müslüman, sonra da Türk etkileri yerleşmiş. Çok boyutlu dünyanın varlıkları çeşit kültürlerde vardır, farklı ya da benzer adlarla anılır ve her İnancın geleneklerine göre iyi veya kötü olarak algılanır. Arap yarımadalarında cinler denilen varlıklar, öbür eski inanışlarda demonlar-devler olarak anılırken, periler-huriler olarak namlandırılan varlıklar bazen insan dostu bazen ise insan düşmanı olarak kabul edilir. Pamir gibi yerlerde böyle ilginç metamorfozları da çok görebiliriz’.
Anton Alekseyev’ (tarih doktoru, Sankt-Peterburg Üniversitasının Şarkı araştırma fakültesine ait Merkezi Asya ve Kafkas bölümü öğretim görevlisi)in fikrini de dinliyoruz:
‘Dünyada geleneksel inançların daha iyi korunduğu yerler vardır, buna neden olan faktörler, oranın başka yerlerden ve modern hayattan o ya da bu sebeplerden ötürü izole olmakla ilgili oluyor. Mesela çöllerle, ormanlarla ve ya Pamir’deki gibi yüksek kayalıklarla ulaşımın zorlaşımı gibi. Bu duruma ilkel ortaçağ bakışıyla bakmamız doğru olmaz. Oralarda insanlar başka yerlere nazaran öte boyut varlıklarıyla sıkı sıkıya çevrilmiş anlamını çıkarmamalıyız. Bu sadece onların kültürünün bir özelliğidir. Bu halkların etnopsikolojisi bizden farklıdır’.
Şöyle soru uyanıyor akıllarda: neden eski inanç denilen, hurafe denilen dünya görüşleri ve gelenekler hala sürüyor? Bunu sadece şöyle cevaplayabiliriz gibi görünüyor: bu eski inançlar, insanlar hala şu anda da devam etmekte olan aktüel ihtiyaçlarla ilgilidir. Onlar, insanın kendi etrafında ve içinde bulunan varoluşu anlaması ve onunla ilişki kurmasında hala etkilidirler. Bu durumda ritüellerin dışsal olarak transform geçirmesi, terminolojinin değişmesi köhne inançların iç anlamının değişmesini sağlamıyor, sadece şekil değiştirir. Binlerçe seneler önce olduğu gibi, geleneksel inançlar ve ritüeller hala bereket sağlanması, hastalıkların iyileştirilmesi (şifa), o ya da bu hayati durumlarda en doğru kararı verebilmek için doğaüstünün temsilcileri olan ruhlardan gerekli ‘enformasyonları’ alabilmek gibi ihtiyaçlarla ilgilidir. Badahşanlılar ise bu durumlarda Dünya gezegeninde çok özgün durumdalar. Çünkü Pamir gibi yerler, sadece coğrafik acıdan bazı özellikleri olan yer değil, insaniyet için kendi köhne inanç köklerinin olduğu bir başka boyuta götüren yoldur. Ha, şunu unutmamak lazım: bu yolda insana kötü (negatif) varlıkların engel olmamasına çok dikkat etmek lazım.
Derleyen ve Rusçadan çeviren:
Nodira İbrahim Güçsav