Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '09

 
Kategori
Söyleşi
 

Ruhu Vanilya Kokan Kardeşim

Ruhu Vanilya Kokan Kardeşim
 

Yaşamın kendisi sürekli kazandığımız ve sürekli kaybettiğimiz bir süreçler zinciri aslında. Ama bu olguya rağmen; ölüme karşı hiçbir şey yapamamak ve uzay boşluğuna düşmüşçesine sonsuz bir çaresizlik yaşamak, geride kalanlar için katlanılması çok zor bir süreç. Ölen içinse, bu âlemden “Berzah Âlemi”ne ışınlanmak kadar kolay bir “geçiş/çıkış/yükseliş” olsa gerek.

Sağlığında, maddî-manevî her şeyimi paylaştığım, sevgili küçük kardeşim Celal’in yokluğunu bir türlü kabullenmediğim bugüne kadar, beni en çok rahatlatan şey bu “Berzah Âlemi” düşüncesi oldu. Yani ruhların “Mahşer Günü”ne kadar birbirleriyle sosyalleşerek bekleyedurdukları o ruhsal âlemin varlığına inanma eğilimi...

Kuru çam yaprakları ve kozalarıyla zenginleşmiş, yüzlerce kürek dolusu toprağı onun örtüsü yaptığımız günden sonra mezarında her gittiğimde uzun uzun konuşur, ağlaşırdım onunla. Bana hâlâ orada olduğunu mutlaka hissettirir, varlığıyla huzur verirdi.

Tam 4 ay sonra (20 gün kadar önce) yanına gittiğimdeyse, saatlerce eksilmeyen ve keskin bir vanilya esansı yayılıyordu mezarının her köşesinden.

Şöyle düşündüm:
Kendisini Berzah’a götürmeye gelen meleklerden her keresinde biraz daha, biraz daha müsaade etmelerini istemiş; annesini, eşini, 11 yaşındaki çocuğunu, 2 ağabeyini ve yüzlerce dostunu aylarca bekleyerek, gelenlerle sessiz sohbetler yapmıştı.

Ve 120 gün sonra, beyaz ipek giysili, her biri apayrı birer kokuyla parfümlenmiş milyonlarca melek üst üste upuzun bir kuyruk oluşturarak, ruhuna elden ele geçirip “Berzah”a kadar taşıdılar. Celal’in ruhunu avuçlarına alan ilk melek vanilya kokuyordu. Her yana onun esans kokusu sindi. Sonra lavanta kokulu melek aldı ruhunu, melisa kokulu meleğe devretti... Böylece milyonlarca melekten oluşan bir köprü üzerinde, milyonlarca parfüm buharının ve ölüm boşluğunun içinden geçirilerek taşındı “berzahdaş”larının yanına.

Dün yine gittim resimde gördüğünüz mezarının başına... Orada değildi artık. Diyaloğumuz kesilmişti. Monoloğumu sürdürdüm, toprağında rengârenk açmış çiçekleriyle konuştum. Vanilya kokusunun yeriniyse derin bir yalnızlık, çaresizlik ve pişmanlık almıştı.

Dipnot:
Beni bu sancılı süreçte yalnız bırakmayan tüm blogdaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi bir kez daha yolluyorum. Selamla, sevgi ve saygıyla...

Yorum yazan tüm dostlarıma da minnettarım. İyi ki varsınız.

 
Toplam blog
: 147
: 2923
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

İngilizce öğretmeniyim, çevirmenim, dilmaçım, araştırmacıyım. / Beş kitabım var: Beynin Kimliği, ..