Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Şubat '14

 
Kategori
Güncel
 

Ruhumuza kilit vuramazsınız

Ruhumuza kilit vuramazsınız
 

Vuruldum zincirlere


2011 yılında, ülkemizde oy vermeye ehil seçmenlerin % 49,9’undan devam oyu aldınız. Ancak % 50,1’i size oy vermedi diye onların düşüncelerine kilit vuramazsınız.

Hayatlarını Türkiye cumhuriyetine adayan, devletin (laik demiyorum) bekası ve güçlü kalması için canları pahasına korumakla geçen bazı ordu mensuplarını, sırf o dönemlerde temiz olduğuna inandığımız niyetlerine dayanarak, irticanın ülkemizde kalıtsallaşmış olgusuna karşı ve yıllar öncesinden alınmış önlemleri sürdürme istemlerine darbe teşebbüsü denilmesine itiraz etmediniz.

Paralel dediğiniz olgu tarafından yakışıksız mahkûm edilmelerine de göz yumdunuz.

Birçoğunun suçsuz olduğunu hepimiz kadar siz de biliyorsunuz. Bu nedenle tez zamanda serbest bırakılmaları ve iade-i itibar için gereğini yapmalısınız. Vatandaş olarak, hizmetleri karşılığında onların mahkûm edildiklerini gelecek nesillere anlatamayız. İktidar onları bilinçli mahkûm ettirdi demek de doğru olmaz çünkü vicdanımız her iki yalana da el vermez. Ama bu şartlar ışığında, özellikle yargı ve yasamalardaki değişikliklerin akabinde, onların hâlihazırdaki tutuklulukları sizlerin nezdinde olduğundan, tarihin paralel yapıyı değil de sizi sorumlu yazabileceğini hatırlatmakta fayda görüyoruz.

Mesleği gereğince de her ortamı değerlendiren, yine bazı durumları farklı algılayıp, üzerine biraz da kişisel düşüncelerini katarak haber yapan ve bununla geçinen gazeteci ve yazarları, sizin bakışınızla doğru veya yanlış düşüncelerinden dolayı demokrasi ile bağdaşmayan mahkûmiyetlerle susturulmalarına da göz yumdunuz.

Size karşı bile olsa, düşüncelerinden dolayı onları mahkûm etme hakkınız yok çünkü demokrasiyi kabul ederken basın özgürlüğünü de peşinen kabul etmiş oldunuz. Eğer yanlış bilgilendirme yaptıklarını düşünüyorsanız onlara her zaman yaptığınız gibi tazminat davası açarsınız veya gerçekten kusur varsa, adil yargı üzerinden yazmaktan belirli süre için men edilmelerini sağlarsınız olur biter, tıpkı kanunları ihlal eden araç sürücülerine yapılan uygulama gibi.

Ancak demokrasiyi bir kenara atacaksanız onu da açık açık söyleyin ki, bir daha medya hakkınızda eleştirisel yazı ve haber yazamasın, hep sizi pohpohlasın. Sizden sonra da gelecekleri de, kötü olsalar bile aynı şekilde pohpohlasın, ondan sonra da halkın diline alay konusu olsunlar.

Bir başka konuya da dikkatinizi çekmek vazifemizdir; 17 Aralık 2013 olaylarında okun ucu size de dokununca paralel devlet dediniz, dediniz ama ona açıkça darbe diyemediniz.

Ergenekon dediniz… Balyoz Dediniz… Medya dediniz ama asıl darbeciler içimizden çıktı diyemediniz.

Paralel devlet dedikleriniz sayesinde, doğru veya yanlış birçok ilki gerçekleştirdiniz. En önemlisi Türkiye’nin kanayan yarası vesayeti bitirdiniz. Sizi oraya getiren bu zihniyete ister hizmet deyin, ister paralel devlet deyin… Ne derseniz deyin, birçoğumuz onları irticanın ılımlı versiyonu olarak algılamaktadır.

Baştan beri AKP olarak doğru işler yaptığınıza inandık. Ancak yönetiminizdeki kurumların rüşvetsiz iş yaptığına veya bazılarına öncelik tanımadığına hiç inanmadık çünkü maalesef Türkiye’de, amaç doğru da olsa rüşvetsiz hiçbir iş yürümez ve bu sadece sizin yönetiminizle sınırlı değil. Bu tüm bürokrasiyi uzun yıllardır saran kalıtsal bir hastalık, neredeyse kanımıza işlemiş bir durum söz konusu. Haliyle bu tarz eylemler hâsıl olduğunda milletçe tepkisiz kalabiliyoruz.

Açıkça ifade etmeliyim ki; Kapısını çalacağımız her kuruma ve faaliyeti ne olursa olsun, Hediye ya da para vermeden işlerimizi yürütemiyoruz.  Daha ötesi, onlar istemese de olağan bir işimiz hallolduğunda, içimizden gelerek biz teklif ediyoruz, kabul etmeseler de zorluyoruz. Bir süre sonra aynı daireye tekrar işimiz düştüğünde bunu yapmadığımızda onlar değil, biz rahatsız oluyoruz.

Türk halkının psikolojisi böyledir işte.

Gönül isterdi ki, kurumlara ait dairelere para kutusu konulsun. İşi tamamlandığında vatandaş gönlünden geçen parayı oraya bıraksın ve o para kurum içerisinde adil dağıtılsın, hem memurlar haz alsın, hem vatandaş rüşvete zorlanmasın.

Her neyse. Yapmış olduğunuz tüm iyi işlere rağmen, bulunduğunuz mevki sizlerin seçilmiş siyasetçi kimliğinizin ötesinde imtiyaz tanımaz. O hakkı kendinizde görmek ve bunu istismar etmek demokrasiye aykırı olduğu aşikârdır.

Sizi ve mecliste bulunan tüm diğer vekilleri itidale çağırmak da görevimizdir. Sizler, iktidar ve muhalefet olarak hizmet için varsınız. Seçilme nedenlerinizi doğru algılayarak, güçlü bir Türkiye inşa etmek ve halkımızın din, ırk ve etniğini ayırmadan başarıların devamlılığını sağlamaktır.

Millet Meclisi Kişisel kavgaların yeri olmamalı. Orası ülkenin hedeflerinden sapmaması için siyasetçilerin karar arenasıdır.

Bizler seçmeniz, yıllardan beri oyumuzu sizden, AKP’den yana kullandık çünkü size bir alternatif henüz göremedik. CHP’den yana oy kullanmayı düşünmedik de değil ama orada da kazan farklı kaynıyor ve daha da önemlisi biliyoruz ki, Belediye seçimlerinde CHP nereyi kazanırsa kazansın, oraya hizmet gitmeyecek çünkü siz o belediyeleri iktidar olarak desteklemeyeceksiniz, hatta Türkiye’deki siyaset şekli gereğince engelleyeceksiniz. Bu tavır ipleri daha da gerecek ve netice itibariyle Türkiye’de erken seçime gidilecek ya da bir sarsıntı daha yaşanacak ve ekonominin her şart altında daha sert koşullarda geçeceğinden kesinlikle kuşkumuz yoktur.

Vatandaş olarak bizi ilgilendiren ve direkt etkileyen kısım da budur. Biz sıradan vatandaşlarız, devlet ile olan ilişkimiz hiçbir şekilde muhtardan, belediyeden, tapudan, kaymakamlıktan ve vergi dairesinden öteye geçmemiştir. İktidarınıza karşı hassasiyetimiz olabilir, yönetim şeklinizi de tasvip etmeyebiliriz ama ülkemizin huzurunu, güçlü iradesini, gelişimini ve geçimini başkalarına bağımsız bir şekilde yürütmesini her zaman gönülden arzulamaktayız.

Bizler, dürüst insanlar olarak uzun yıllardan beri ezilen taraf olduk. Kötü olanları sıralamak gerekirse;

1)      Kaybetme riski taşımayan ve her karışında 75 milyonun hakkı olan hazine arazilerine gece kondu yapan, villa yapan, yıllar sonra da tapusunu alarak, kendisinin olmayan bu arazileri milyonlara satanlardır.

2)      Hırsızlık vesaire suçlardan 70 sabıkası olup da 5 yıldızlı otellerde düğün yaparken tekrar yakalandıklarında, 2 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan hırsızlar ve dolandırıcılar.

3)      Katil olup, afla çıkanlar.

4)      Devleti her şekilde dolandırıp ve utanmadan hala ortada dolaşanlar.

5)      İnsan sağlığı ile oynayan ve ceza almayan gıda üreticileri.

6)      İnsan hayatını farklı yollarla tehdit edenler ve daha bir sürü örnek.

gerçek şu ki; Devlet her zaman kötüleri, dürüst vatandaştan daha çok koruyor.

Allah korkusu ve vicdan muhasebesini yapan dürüst vatandaş addettiğim bizlerin, kolay yollara başvurmayıp zoru seçenlerin asıl görevi dürüst nesiller yetiştirmek ve onlara mükemmel olmasa da iyi bir gelecek ve güzel, yaşanabilir bir ortam hazırlamaktır. Yavrularımıza örnek olması için de dürüstlüğe sarılmak ve İlgi alanlarımızda başarılı olmak için canımızı dişimize takarak, devlete de maddi ve manevi her katkıyı sağlamak, ancak sizlerin gerekli ortamları hazırlamak ve ülkemizi uluslararası arenada güçlü bir konuma getirmek yerine birbirinizi yemeyi, yine aynı koltuk kavgalarını sürdürmektesiniz.

Allah’a şükürler olsun ki, Yeni nesil gençlerimiz henüz yoklukla tanışmadı. Bazen vermek istedikleri mesajları yanlış aktarabilirler, fevri davranabilirler, ruhlarında fitne taşımadıklarını anlamanız gerekir ama nefislerine bazen yenik düşebilirler, doğruyla yanlışı ayırt edemeyebilirler, siyasi yönden tercihlerini yanlış da kullanabilirler. Onların tavırları ve tepkileri farklı, hatta bazen birçoğumuza anlamsız gelebilir ama demokrasi yolunda yapıldığına inandığımız bu hareketlerini, ikna yolu ile değil de kaba kuvvetle ve şiddet kullanarak bastırmanız, onları cezalandırmanız veya kısıtlamanız, “düşüncelerini okumaya çalışmamanız”, Türkiye’nin geleceğine ve toplum barışı adına yararlarından çok zararları olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Unutmayınız ki, ileride bu gençlerden bazıları o koltuklara mutlaka oturacak ve bu memleketi yöneteceklerdir. Ancak “bizim gibi zorlukları yaşasınlar, dayakları yesinler, hapishanelere girsinler ve eziyet çeksinler de öyle milletvekili olsunlar” ya da “parayı bulsunlar, bulduktan sonra belli zümrelere katılıp, parayı bastırdıktan sonra iktidarın kapısı aralasınlar” derseniz, inanın sizin ve millet meclisinde oturan her milletvekili gibi, ülke değerlerini bir tarafa bırakıp, diğer milkletvekillerini ölçmeye, tartmaya başlayacaklardır ve ulaşamadıkları mertebede olanlara (iktidara) yıllar sürecek manevi kin güdeceklerdir.

Bu ayrıştırmanın sonuçları da bugün yaşadığımız durumdan farklı olmayacağı kesindir.

özgürlüğü haksız yere alıkonulmuş bir hayat, ruhuna kilit vurulmuş beden gibidir.

Hiç kimsenin ruhuna kilit vurmayınız diyor, demokrasi gereği herkes için gerçek adalet talep ediyoruz. 

 
Toplam blog
: 27
: 4680
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Sosyal adaletin varlığından şüphe eden, dünyanın birçok yerini gezmiş, varolmanın bizim seçimimiz..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara