Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '08

 
Kategori
Aile
 

Rüştünü ispat etmek

Rüştünü ispat etmek
 

Reşit olunan yaş, bir insanın çocukluktan çıkıp, hukuki olarak büyük bir insan olarak kabul edildiği yaş olarak tanımlanıyor.

Bu yaş sınırı, çeşitli memleketlere göre değişiyor.

Mısır, Arjantin, Bahreyn, Burundi, Fildişi Sahili, Filipinler, Gine, Monaco’da bu yaş sınırı 21 olarak kabul edilirken, Türkmenistan’da 16, Usbekistan’da 14 olarak belirlenmiş. Diğer ülkelerde genelde 18 inci yaş, çocukluktan, yetişkinliğe geçiş sınırı olarak alınıyor.

Pakistan bu yaş sınırını erkekler için 18, kadınlar için 16 olarak tesbit etmiş.

Malezya’da, reşit olmak 18 ile gerçekleşirken, oy verme hakkına ancak 21 de kavuşuluyor. Avusturya reşitliğe 18 de hak tanırken, oy verme hakkını daha 16 da veriyor.

Bazı ülkelerde de, yaş sınırına ulaşmadan önce evlenmekle, reşit olunmuş sayılıyor.

Türkiye’de bu yaş sınırı bilindiği gibi 18.

Bu yaşa gelindiğinde, insanlar hukuki açıdan birçok haklarına sahip oluyorlar. Miras hakları varsa, bu yaşta alabiliyorlar, kendi paralarını kendileri kullanabiliyorlar, gelecekleri hakkında, bir veliye gerek olmaksızın kendileri karar verebiliyorlar, anne babanın izni olmadan evlenebiliyorlar. Kısacası bu yaş sınırına ulaşmakla artık yetişkin insan sayılıyorlar.

Yetişkin insan, yani yaşadığı yer ve kendisi hakkında, okudukları hakkında (okuması varsa), öğrendikleri, gördükleri, duydukları hakkında, kendisi düşünüp, olayları kendisi tartacak kapasitede olup, başkalarının ne yapacağını söylemesine ihtıyaç duymadan, kendi kararlarını verebileceği varsayılan insan. Kısacası, birilerinin peşine takılmasına, olayları birilerinin kendisine açıklamasına gerek duymadığı varsayılan insan.

Varsayılan!

Çocuk iken, yani henüz yetişkin olma mertebesine erişmemişken, anne ve babalarımız, büyüklerimiz , neyin doğru, neyin eğri olduğunu bize devamlı söylüyorlar. Bunun ötesinde, çocuk beyinlerimizin, henüz bazı şeyleri tam olarak kavrayamadığı varsayımı ile, önümüze ardımıza yasaklar, kurallar koyuyorlar. „Şu saatten sonra evin dışında olmak yok.“ „ Falan filan yerlere gidilemez.“ „Falanca saatte yatılacak.“ „Filanca ile görüşülmeyecek.“ Ebeveynlerin dünya görüşüne göre değişen variyasyonları da var tabii bu yasakların: „Filan giysi giyilmeyecek.” “Filan yayınlar okunmayacak.” vs. vs.

Bazı ebeveynler, çocukluktan yetişkinliğe geçiş süresini, uzun bir zamana yayarak, müdahalelerin sayısını ve sıklığını azaltma bilgeliğini de göstererek, yetişkin adayını, yetişkinlik dönemine mümkün mertebe hazırlamaya çalışıyorlar.

Bazıları, böyle bir geçişten bihaber olduklarından, yetişkinliğe geçme sınırını çoktan aşmış çocuklarına, geçmiş senelerdeki çocuk muamelesini yapmayı, kesintisiz sürdürüyorlar.

Bazıları da bu konularla hiç ilgilenmediklerinden, dünyaya gelmesine vesile oldukları varlığın herhangi bir zamanda, herhangi bir şekilde yolunu bulacağı düşüncesiyle, kendi işlerine bakıyorlar.

Kendi kendisinin sahibi, kendi kararlarını kendisi verebilecek kapasitedeki yetişkin yetiştirmekte yaya kalan sadece aileler değil, okul müfredatları ile okullar, geçerli kuralları ve alışkanlıkları ile bütün bir toplum da olabiliyor.

Böylece, belli bir yaş sınırında, çocukluktan yetişkinliğe yapıldığı varsayılan geçiş, bir varsayım olarak, olduğu yerde kalıyor.

Neticede, kimin, ne zaman yetişkin olduğu noktası tamamen karanlıkta kaldığından, yetişkinlerden, yarı yetişkinlerden, hala yetişkin olamamış yetişkinlerden, yetişkinliğin ne anlama geldiğini hiç kafasında irdeleyip düşünmemiş yetişkinlerden oluşan bir toplum, hayatın önüne koyduğu binbir kişisel ve toplumsal sorunla boğuşarak, düşe kalka yaşamaya çalışıyor.

Bazı ülkeler, yetişkinliğin ne demek olduğunu, aileler ve eğitim yoluyla, bireylerine daha iyi anlatabildiklerinden, reşit insanların yönetilmesi konusunda çok fazla bir sorunla karşılaşmıyorlar. Onların yetişkin olabilmiş halkları, kanun ve kuralların ne dediğini, ne şekilde davranırlarsa, kanunun koyduğu müeyyidelerle karşılaşacaklarını gayet iyi bildikleri için, özgürlüklerini kanun sınırları içinde kullanabilmeyi çok iyi biliyorlar.

Bazı ülkeler ise, yetişkin ve yarı yetişkinlerden oluşan halklarını idare edebilmek için, ebeveynlerin çocuklarına tatbik ettikleri yöntemleri kullanmaya devam etmek zorunda kalıyor, yani yasaklara müracaat ediyorlar.

Halklarının, yetişkin bireylerden oluşan topluluklar olabilmesinin, yasak koyma zaruretini ortadan kaldıracağını görmüyorlar.

Bazı ülkeler de, yetişkin olamamış bireylerin yasakları sorgulamayacağı olgusu, “yasak koy yönet” kolaylığını getirdiğinden, halklarının yetişkin bireylerden oluşmasını peşinen istemiyorlar.

Yetişkinlerden oluşan toplum istemeyen yönetimler, yetişkin olamamış bireylerini, yetişkin olmayanlara uygun metodlarla yönetiyor; yetişkin olamamış bireyler, yetişkin olmadıklarından, yönetimlerini, yetişkinleri yöneten idareler haline getirebilmekte aciz kalıyorlar.

Kısır döngü!

Ve bu kısır döngü böylece sürüp gidiyor.

İnsanlar nihayet yetişkin olduklarının farkına varıncaya ve sayıları gitgide artan yetişkinler, nihayet haklarına sahip çıkıncaya kadar.

 
Toplam blog
: 165
: 1414
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Uzun yıllardır yurt dışında yaşıyor. İsviçre'de Adalet Bakanlığı'ndaki mesleği yanında tiyatro ya..