Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '08

 
Kategori
Anılar
 

rüzgar gülü....

rüzgar gülü....
 

Avlunun kapısından çıkıp gitmeden tahta aralıkların arasından bakıyorum onlara...







Küçük bir rüzgar gülü işte..

Rengarenk..

Yeşil, mavi, pembe, sarı, turuncu renkleri olan küçücük bir rüzgar gülü.

Deniz kenarına kurulmuş küçük bir panayırdan almıştım vakti zamanında.

Gördüğümde, rüzgardan fıldır fıldır dönüyordu ufacık cüssesinden beklenmeyecek bir gürültü ile.

Sanki kendisini gösteriyordu bana. " Al beni " diye yalvarıyordu. Çok hoşuma gitmişti. Çocukça bir coşkuydu benimkisi işte dayanamayıp almıştım.

Eve geldiğimde onu balkondaki sakız sardunyamın saksısına sapladım kaç zamandır orada öylece duruyor, rüzgar estikçe dönüyor.

Gacır, gucur gacır, gucur sesler çıkarıyor döndükçe de...

 

Gözlerim dalıyor bazen dönmelerine sanki zaman başka bir zamana dönüşüyor pembe , mavi, sarı, turuncu....

Dönüyor, dönüyor...

Döndükçe renkler ebruleşiyor.

Zaman, çook eski bir zamana kayıyor.

Eskimiş,yıpranmış bir sayfa gibi.

 

Gözlerden çokça akan yaşlardan ıslanmış.  Yazıları, resimleri yer yer silinmiş ucu kıvrık ama çok açılmış bir sayfa gibi önümde şimdi.

"Biiir, ikiii, üüç, döört, beeeş !!!" diye saymaya başlıyor birisi.


Erol olmalı bu. En birinci ebe hep o olurdu zaten. Çok da mızıkçıydı. Bakmıyorum derdi ama, çaktırmadan bakardı nereye saklandığımıza  ama baktığını da kabul etmezdi.

Mızıkçı işte !

*        *        *

Herkes koşuyor patır patır sesler çıkartarak. Ben de koşuyorum karanlığın içinde. Saklanacak sağlam bir yer arıyorum kendime ki; kimseler bulamasın.

Gözüme kestirdiğim tüm yerleri kapıyorlar açıkta kalakalıyorum.

Evimizin bahçesine doğru koşuyorum son hızla ebe saymayı bitirirken.

Dokksaan sekiiz.. dokksaan dookuzz.. yüüüzz. önümm  arkamm.. sağımm soluumm soobeeee !!!


O meşhur ıhlamur ağacımızın altında görüyorum onları.

Aksel'lerle bizim avlumuz arasında kalan ıhlamur ağacının altında.

Adam birşeyler anlatıyor kadına heyecanla el hareketleriyle birlikte.

Arada bir de, önündeki bardaktan uzunca bir yudum alıyor sözlerini keserek. Kadın bekliyor öylece. Sonra devam ediyor adam.

Kadın kahkahalarla gülüyor tamam olmuş o sözlere.

Duyamıyorum ne konuştuklarını, yakalanmaktan da korkarak yaklaşıyorum.

___Ne oldu? diyerek göz kırpıyor bana adam.

__Hiiç..
-

__ Saklanmaya gelmiştir, diyor kadın aynı keyifle.

Bana dönerek;

____ Ama buraya, eve saklanmak kurallara aykırı değil mi?(gülüyor)

................

___ Peki,  hadi bakalım şu akşam sefalarının arkasına saklan. Ben söylemem, sen de söylemezsin değil mi? diyerek soruyor adama.

Kafasını kaldırıyor adam söylemem dercesine.Önündeki mezeden bir çatal alıp çiğniyor ağır ağır.

Boyumdan büyük akşamsefalarının arkasına çömeliyorum başımı eğerek.

Nefes almaktan bile korkuyorum.

Taa dibimde ağustos böceklerinin sesini duyuyorum.

Adamla kadın konuşmuyor artık. Beni burada hiç kimse bulamaz.

Sessizlik....

Sabırsızlanıyorum olduğum yerde..

En nihayetinde;

"Sobeee !! diye bir ses duyuyorum.Sonra da,

---  Kaazaan paatlaadııı... kaazaan paatlaaadı !!! bağırışlar.

Annemin sesi,

- Çık artık ordan hadi bakalım kazan patlamış.

İkisi birden kahkaha atıyor. Akşam sefalarının arkasından telaşla çıkıyorum.

Yanından geçerken kadın kendine doğru çekiyor beni cılız kollarımdan tutarak öpüyor..

Popoma hafif bir şaplak da vurarak;

____ Hadi bakalım koş, diyor.

Avlunun kapısından çıkıp gitmeden tahta aralıkların arasından bakıyorum onlara uzaktan.

Babam annemin ellerini avucunun içine alarak öpüyor.

Babam annemin elini öpüyor..

Babam annemi çok seviyor...

İçimden bir sevinç dalgası gelip göğsümü kabartıyor.

Dönüp gidiyorum arkamdaki seslerin içine.

Oyun bitiyor..

****         ** ****

Hatırlamak istemediklerim küçük bir esinti ile savruluyor başka yerlere.

Kalanları sonbaharda kuruyup kavrulmuş yapraklar gibi ayağımın altında hırsla eziyorum.

Eski yazlık sinemanın olduğu parka giderdik arkadaşlarla. Kocaman bir bahçesi ve içinde koca koca çınar ağaçları vardı ve yerlerde de bi dolu kuru çınar yaprakları...

Onları ezerken çıkan seslerden büyük keyif alırdık.

Ayaklarımız kuru yapraklar içine gömülürdü.

 

İçimdeki adımların seslerini duyuyorum..

Kuru yaprak çıtırtıları...

 Ne kadar acı duysam da, ne kadar bana ait olsalar da.

Kuru bir yaprak gibi eziyorum onları içimde.. 






 

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..