Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Saçlarımız arasındaki yağmur damlaları...

Saçlarımız arasındaki yağmur damlaları...
 

Her kentin kendine ait bir ruhu var sanki. O kente ait, doğan ve ölenlerin saçlarının arasında yağmur damlaları gibi ışıldayan bir ruh. Toprağa ve suya ait bir şeyler.Aynı gök altında binlerce insanı birleştiren görünmez bir bağ.

Benim kentimin kederli bir suskunluğu var. Gün batıp da karanlık iyiden iyiye çökünce bir ölüm sessizliğine bürünüyor her yan. Gecenin bu erken saatlerinde evin önündeki küçük sokağa bakıyorum pencereden. Zaman zaman bir motosiklet gürültüsüyle irkiliyor ağaçlar. Sonra yine aynı kederli susuş sarıyor kenti.

Gece geçip gidiyor üstümüzden. Öylesi bir kayıtsızlıkla. Kışın ağır kasvetli havasından mıdır nedir bu sessizlik? Lacivert bir gökyüzüde parlayan ay ışığı, yıldızlar ve ben. Ağaçlarda, üzerine ayın ışığı vurmuş portakallar. Üşüyorum ama pencereyi kapatmaya gönlüm el vermiyor. O gecenin içine karışıp gitmek istiyorum.Sokaklara çıkıp yürümek. Ay ışığının önderliğinde ağaçlar arasından geçip gitmek istiyorum. Yaralanmış ruhumu ardımdan sürükleyerek bir dağ tepesinde bırakıp gelmek istiyorum. Huzur içinde evime dönüp sıcak yatağıma aklımda hiç bir huzursuz düşünce olmadan, uzanıp sadece bir beden olarak uyumak istiyorum.

Gecenin serinliğinde bu pencerenin önünde baharı özlediğimi farkediyorum. Hem yeryüzüne hem de hayatıma gelecek bahar fikrine sımsıkı sarıldığımı şaşkınlıkla farkediyorum. "İnsanın beklediği bir şeyler olması ne güzel" diye düşünüyorum. Baharı beklemek, sabahın oluşunu beklemek, sevdiğin birinin gelişini beklemek... "Bekleyen insanın ruhunda hala can vardır" diyorum kendi kendime "ve o insanın hayatına dair hala umudu vardır..."

Parmaklarım tütün kokuyor.Gece buz gibi doluyor odama. İçeriden televizyonun sesine ailemin kahkahaları eşlik ediyor.Gülümsüyorum içim ısınıyor. Şimdi hayatın ortasında öylece duruyorum. Dargın ruh, huzursuz ruh, kendini gecenin içinde eritmek isteyen ruh...Tıpkı benim kederli kentimin ruhu gibi.Saçlarımda ışıldıyor o ruh.İçinde keder, umut ve hayata ait olan herşey var.Bitenler, gidenler ardından yas tutarken geleceğin umutlarını sırtındaki sepete doldurup ay ışığında yürüyen bir ruh...

Annem elinde bir meyve tabağıyla içeriye giriyor. Aynı anda söylenmeye başlıyor: "Çabuk kapa o pencereyi.Hasta olacaksın.Neden kendine dikkat etmiyorsun.Hem sen bu odada sigara mı için?" Gülümsüyorum "Sana da merhaba annecğim" Gülüyor saçlarımı karıştıryor "Seni utanmaz" diyor. Çıkıyor kapıyı kapatıyor arkadan sesi geliyor "Çabuk o pencereyi kapa ve odada sigara içme." İçim ısınıyor.

"Bu kentin insanları" diyorum kendi kendime "Tüm kederine rağmen ancak birbirinin sevgisine sığınarak ayakta duruyor. Tıpkı bizler gibi."

RESİM: Craig Bennett

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..