Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '15

 
Kategori
Deneme
 

Saçlarına yıldız düşmüş ağlama anne

Saçlarına yıldız düşmüş ağlama anne
 

İnsanlar bir yere gelemedikleri, bir başarı elde edemedikleri sürece insan yerine konulmuyorlar. Gelinmesi gereken yer ve elde edilmesi gereken başarı da önceden belirlenmiş: İşinde en iyi olacaksın. Yüksek mevkide olacaksın. Meşhur olacaksın. Zengin olacaksın.  Ve bunların adı var: Kral, başbakan, bakan, milletvekili, komutan, patron, komiser, genel müdür, vali, ağa, Futbol yıldızı, artist, ressam, şair, yazar, muhtar, sporcu, dernek başkanı gibi…

Türkiye’de bunların sayısı kaç? Hadi 10 milyon diyelim. Yetişkin 50 milyon insandan 10 milyonu böyle. Geri kalan 40 milyon memur, işçi, ev kadını, hamal falan…10 milyon büyük adam. 40 milyon küçük adam. Bu 10 milyonun içine giriyorsan 40 milyon senin önünde eğilir. Onların gözünde büyük adamsın.

Bu iki gurup aşağıdakiler- yukarıdakiler gibidir. Bu iki gurup toplumda adeta iki sınıf gibidir. Memurun genel müdür arkadaşı yoktur. Bir şef bile memurla muhatap olmaz. İşçi köylü varoş bunların semtinden bile geçemez. İkisi de aynı okulu bitirmiştir. Biri sadece bir sınav kazanmış diğeri bir puanla kaybetmiştir. Müdür olan halkın gözünde müdür olamayanın tam beş katı yukarıdadır. Oysa aralarında bir puanlık fark vardır.

Tabii ki biz boşa yazıyoruz. Çünkü bu ülkenin halkı gerçekten cahil. Bizim söylediğimizi anlaması mümkün değil.  Yukarıda para var. E saygı da var. Herkes buraya saldırır. Baş olmak için rüşvet verir, torpil yapar, başkalarının ayağına çelme atar. Yukarıdakilerin yarısı bulunduğu yere hak ederek gelmemiştir.  Adam iki türkü söyler senin on katın kazanır, şöhret itibar ayrı.

Bir çiftçi kaymakamın odasına iki büklüm girer. Oysa çiftçi çalışır, üretir; kaymakam koltuğunda oturur. Bu halk için yukarıdakiler Allah gibidir. Halkı da bu yukarıdakiler ezer. 85 yaşındaki sakallı hacının bir parti başkanının elini öptüğünü görünce boşuna uğraştığımı anladım. Bir de hacı olacaksın! Utanmıyorsun değil mi? Kula kulluk edilir mi? Yazıklar olsun gerçekten! Bu insanlar için nasıl uğraşırsın ne yaparsın!

İşin peşini bırakmayacağım. Eğer başarırsam benim düzenimde yukarıdakiler diye bir şey kalmayacak. Adam koltuğuna yaslanmış, sen iki büklüm huzuruna çıkıyorsun. Allah’ın huzuruna mı çıkıyorsun? Yeni düzende bütün herkes aynı olacak. O insanları iki büklüm huzurlarına kabul eden, kapısının önünde iki saat bekleten amir statüsü kaldırılacak.

İnsanların bazıları mevkii ve makam olarak diğerlerinden yukarıda. Sizin bir şekilde üstünüz olan bu kimseler sizden daha fazla para alıyorlar, daha fazla saygı görüyor veeee size emretme zevkini tadıyorlar. Cehalet çağlarında insanlar koyun gibiymiş; koyunlar kendilerini otlatamayacağına göre çoban gerekliymiş. Eğer bu çağda hala koyun gibi olduğunuzu düşünüyorsanız başınızda bir çobanın olması normal. Ama ben başımdaki çobandan rahatsızım.

Bu çağda artık koyunlar bile çoban istemezken ordinaryüs prof’lar diyor ki birimiz başkan olsun; yani bizi yönetsin. Bir ordinaryüs prof yönetilmeyi kabul ediyorsa çobanın muhtarın önünde amuda kalkması çok normal. Biz insanları yönetilmekten kurtulsun diye prof yapıyoruz. Yoksa beyninizi matkapla açıp bilgiyi doldururduk.

On bin yıllar boyunca insanları yönetmek hayatın bir gereği olarak görüldü belki ama Kerim Korkut bu konuyu artık gözden geçirmemizin zamanı geldiğini söylüyor. Çalıştığınız kurumlarda amir düzeninin sırıttığını sizler de görüyorsunuz; çalışanların eğitimi yönetenlerden daha fazla. Veya sizinle aynı bilgi seviyesine sahip kimseler sizi yönetiyor. Üstelik bu yönetmek yol göstermek şeklinde de değil. Bulundukları mevkii nedeniyle istemeseler de emretmek durumundalar. Oysa insana emredilmez, kölelere emredilir. Kişileri suçlamayın, yanlışlık yönetim kavramında.

Hanginiz emir almayı seviyorsunuz? Müdürün kapısını çalmadan giremiyorsunuz. Patronun huzuruna düğmelerinizi ilikleyerek çıkıyorsunuz. Karşısında iki büküm duruyorsunuz. Git diyor gidiyorsunuz, gel diyor geliyorsunuz. Haceli’nin köpeği de bunu yapıyor, bizim farkımız ne? İş gereği demeyin bana. Size yapacağınız iş gösterilir. Çalışıp çalışmadığınız kamerayla kontrol edilir. Adam benim başımda bekliyor. İcabında “Çabuk çalış hayvan!” diyor.

Biz artık hangi şekilde olursa olsun insanların yönetilmesi konusunun kaldırılması gerektiğini düşünüyor halkımızı bu düşünceye hazırlıyoruz. Ağaç Hareketi iktidarında üzerinizde hiç kimse olmayacak. Bu konu dünyada henüz algılanamayan bir durum. Bu düşünce bizim gibi daha önce böylesine net bir şekilde dillendirildi mi bilmiyorum. Kerim Korkut bir insanın iradesi üzerinde başka bir insanın olmaması gerektiğini söylüyor. İnsanlar okudukça bizim düşüncelerimize geliyorlar. Hiyerarşik düzenin saçmalığını yıllar önce biz bu sitede yazdık. Şimdi çoğu kişiden beni destekleyen şeyler duyuyorum. Hiyerarşik düzen denilen şeyin artık mantığı ve uygulama alanı kalmamıştır. Herkes böyle düşünüyor ama maalesef Kerim Korkut öncülük etmediği takdirde bu düzenin değişmesi mümkün görünmüyor.

Şu an Türkiye’de bir devlet memurunu ele alalım. Önce üzerinde şefi var. Onun üzerinde muavin. Onun üzerinde müdür. Onun üzerinde gurup müdürü. Onun üzerinde genel müdür. Onun üzerinde kaymakam. Onun üzerinde vali. Onun üzerinde müsteşar yardımcısı. Onun üzerinde müsteşar. Onun üzerinde bakan. Onun üzerinde başbakan ve onun üzerinde cumhurbaşkanı. Evet, 12 kişi. Türkiye’de bir memurun üzerinde, gerektiğinde ona emir verebilecek tam 12 kişi var. 12. kişi cumhurbaşkanı ile 12 kademe aşağıdaki memur aynı eğitimi görmüş, aynı üniversiteden mezun. Üzerinizdeki 12 kişi her konuda sizden farklı. Daha zengin. Daha fazla saygı görüyor. Daha iyi yaşıyor. Size lan diyorlar, onlara efendim. Sizi kimse kale almıyor. Sinek kadar değeriniz yok. İnsan yerine konulmuyorsunuz. Onlar gittikleri yerlerde krallar gibi karşılanıyorlar.

Peki, böyle bir düzene gerek var mı? Niye sizin üzerinizde birileri var? Siz yapacağınız işi bilmiyor musunuz, neden birilerine hesap vermek zorundasınız? Sizi Tanrı onun bunun önünde eğilin diye mi yarattı? Bir insanın üzerinde 12 kişi olması,12 kişinin onu yönetmesi, amirlik yapması ne demek ya! Yaptığın iş bunu gerektirmiyor kardeşim, yok öyle şey. Siz kendinizi insan mı sanıyorsunuz. Sizi insan olarak görseler 12 tane amiriniz olmazdı. “Onlar benim amirim değil” babayı değil, bir gereksin bak hepsinin önünde tek tek…

Kimin düzeni bu ya! Onlar karşı çıkar mı, saltanat sürüyor adamlar, niye karşı çıksınlar; ezilen sensin, sen karşı çıkacaksın. İnsanım diyorsan şapkanın üzerinde güç tanımamalısın. Şunu bil ki böyle bir düzen katiyetle yok. Elbette yanında birileri olacak. Sana yol gösteren olacak. Ama bunların amir olması gerekmiyor. Bak bizim düzenimizde çalışanlar ve uzmanlar var. Ve uzmanlar çalışanların amiri değil. Sadece işin nasıl yapılacağını gösterecekler. Seni amele çavuşu değil sistemler kontrol edecek. Böyle bir şey olur mu ya! Sen amirin dediğini yapıyorsun. Onun sözünden çıkamazsın. Pekâlâ, senin insanlığın, gücün, kişiliğin nerede? Sen kimsin, nesin? Değerin nedir. Ne yapacağına üzerindeki kişiler karar verdiğine göre sen insan mısın? Kölelere emredilir; özgür insanlar emir almazlar. Ve inanmış bir insan sadece Allah’ın önünde eğilir.

İş yerlerinizde veya hayatın içinde herhangi bir nedenle size de emir verebilecek şekilde amir pozisyonunda kişilerin olması sizi rahatsız etmiyor mu? Mahalle bekçisini bile görünce tırsıyorsunuz; çünkü o bile size emredebiliyor. Vilayette işiniz var girerken ayaklarınız titriyor. Vali denilen adamın huzuruna çıkmanız gerektiğinde iki büklüm oluyorsunuz.

Çobansız koyun olmaz beni birileri yönetebilir diyorsanız bizimle işiniz olamaz. Yönetilen, emir altındaki kişinin gururu haysiyeti olamaz. Dünyada hiçbir iş gerçekte yönetici gerektirmez. Para veriyorsunuz, önlerinde eğiliyorsunuz, değer veriyorsunuz elbette onlar memnun olacak. Sizlere karşı her türlü alçaltıcı davranışı kullanıyorlar. Üzerinizdeki kişi kocanız ya da babanız/ananız ise dövüyor. Patronunuz ise küfrediyor kovuyor. Şefiniz, muavininiz, müdürünüz ise aşağılıyor, hakaret ediyor. Amirini seven memur var mı? Mutlaka ya kendisi yalakadır ya da o amir onu kolluyordur. Çünkü amir sevilmez. İçinizde ben başıma amir istiyorum diyen var mı?

Yanlış anlaşılmasın kişiler suçlu değil; yönetmek yönetilmek böyle bir şey. Böyle bir sistem kurulmuş birileri gelmiş oturmuş, suçlu yanlış düzen. Aklı başında bir insanın yöneteni olamaz. Senin üzerinde senden daha iyi düşünen birileri varsa sen kötü düşünüyorsun demektir. İş yapmada ve sorunların çözümünde senin aklına güvenemem. Birinin emri altında olan kişiye ben güvenemem. Kimseyi suçlamıyoruz. Sadece bu düzen yanlış, değiştireceğiz diyoruz. İnsanlar yönetilemezler.

Sadece yönetim anlamında değil hayatın her yerinde bir şekilde bizim üzerimizde bulunan kişiler hürriyetimizi elimizden alıyorlar. Bizi dövüyorlar, hakaret küfür ediyorlar, aç bırakıp evden kovuyorlar. Onlardan korkuyoruz. Kendimizi sürekli baskı altında hissediyoruz. Sinemaya giderken annemiz, babamız, kocamız ya da başkalarından çekiniyorsak bu aşağılık düzeni ben kabul etmiyorum. Benim zevkim eğlencem burnumdan geliyor. Si… irsin gitsin! Ben köle değilim! Kimsenin emrinde yaşayamam! Kimsenin baskısını, korkusunu çekemem!

İnsanlar koyun sürüsü değildir; başlarına çoban gerekmez. Tepelerinde amir olmadan çalışan yok mu? Valla bu şekilde çalışmayı ben davar gütmeye benzetiyorum. Üsteki çoban, biz de koyunuz. Tepemde bana emir veren, şunu yap bunu yap diyen birinin olması bende aşağılık kompleksi yaratıyor. Her şeyi bilsem bile yetersizlik hissine kapılıyorum. Üstelik beni yöneten kişi benimle aynı tahsili görmüş. Üstelik benim takdirnamem var; adam çift dikiş. Hatta bazı yıllar ortaokul mezunu, lise mezunu kimseler tepemizde müdür ya da muavindi. Şefim ilkokul mezunuydu. Şu aşağılık duruma bakın ya! Birilerine uşaklık edeceksek niye okuyoruz o zaman?

Sizi bilmem ama ben özgür yaratılışlı biriyim; hiç kimsenin emrine girmem. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite 15 yıl okuyorsun. Başına birini şef olarak veriyorlar. Yetmiyor bir başkasını müdür yardımcısı olarak ve o da yetmiyor bir başkasını da müdür olarak veriyorlar. Bu ne ya! Hastanelerde zihinsel engelli çocukların başında bile bir kişi var. Köpeğin bir tek sahibi var. Bizim üç tane amirimiz var. Yaptığımız işi önce şef kontrol ediyor. Yetmiyor sonra muavin, oda yetmiyor müdür kontrol ediyor. Köpek kadar güvenilmiyor bize. Üniversiteyi bitirmiş birinin başına üç tane amir koyan kendisi zekâ özürlüdür. Kardeşim sen bizi sınava tabi tutup işe almadın mı? Yetersiz olsak sınavı kazanamazdık.

İşi ben yapıyorum. Sorumluluk bende, yetki sende. Bu nasıl şey ya! İşi görevi bana ver. Yetki de sorumluluk da bende olsun. Koy oraya bir memur yaptığım işi kontrol etsin. Tamamsa onaylasın. İnsanlara güvenin ya! Özellikle ülkemizde memurlarla ilgili bu konu çok büyük saçmalık. Adamın bir şey bildiği yok; bir şey yaptığı da yok. İmza atıyor, kaşe basıyor. Her dairede en az 15 kişi. 2, 5 milyon memurun 300 bini böyle. Yazık devletin parasına!

Bir amirin emri altında çalışıp da rahatsız olmayan kimse köle zihniyetlidir. Bu amirlerde kompleks de var üstelik. Hani büyüklenmeden, arkadaş gibi birlikte görev yapalım demiyorlar. Memuru kapılarının önünde sustalı maymun gibi bekletmekten sadist bir zevk alıyorlar.

Sonra bir de genel müdür var. Aslında onun üzerinde ordinaryüs müdür de olması lazım. Müdür daire içine bakmalı. Genel müdür daire ile ülke, ordinaryüs müdür de dünya ile bağlantısını kurmalı. Hatta evrenle bağlantı için galaksi müdür de olabilir.

En sevmediğim meslek müdürlük. Müdür gördüğüm zaman uyuz oluyorum. Aslında tek mantıklı olanı servis şefi ya da sorumlusu. Bu kişinin konusunda uzman olması da gerekir. Çalışanların başlarına dikilerek onları forsa gibi hadi hadi diye çalıştırmak çağdışı bir durum. Ama bir yandan da insanlar bazen iyi niyetli olmayabiliyorlar. İşten kaytarıyorlar. Yerlerinde oturmuyorlar. İş ve görevleri yaparken gerekli ciddiyeti göstermiyorlar. Kısaca çalışanların denetim ve kontrolü şart. Çalışanların başında konuyu iyi bilen bir uzman bulunsun ama amir konumunda değil. Çalışanlara işin nasıl yapılacağını göstersin. Çalışma disiplini ise yönetim odasından kameralı olarak(belli sayıda çalışan için) sağlansın. On kişiden az çalışan için onlara işi gösteren uzman aynı zamanda çalışma ilkelerini(disiplinini) uygulasın. Kısaca insanların başlarında emreden, bağıran, çağıran hatta bazen hakaret eden, aşağılayan müdür, muavin, genel müdür, patron, ağa gibi kimseler bulunmasın. İnanın bana verimlilik ikiye katlanacaktır.

Amirler insandırlar. Her şeyi bilemezler, üstelik duygularıyla hareket ederler. Adil olmaları ve çalışanlara eşit davranmaları mümkün değildir. Amirlerin kurumda yazılı kuralları uyguladıkları tam olarak doğru değildir. Bazı amirler kendi kurallarını uygulamaktadırlar. Emir altında çalışma mı olurmuş? Biz köle miyiz? İnsanlar amir denilen bu kişilerin önünde mecburen eğilmektedirler. İnsanın önünde eğilmek kadar kötü bir şey olamaz. Bu tür saygı şekli (amire ve makama saygı) çağdışı ilkel bir olaydır.

300 bin amir uzman statüsünde yukarıda anlattığımız şekilde çalışanların yanında görevlendirilebilir. Makam masası da, koltukları da, makam odası da, sumeni de kaldırıp atmak gerekir. Öyle koltuklara kurulup çaycıya bağır, odacıyı çağır, memuru azarla şeklinde çalışma devri bitmeli, herkes iş nerede yapılıyorsa orada olmalıdır. Hem amir bağırıyor, memurun morali bozuluyor hem bir işe yaramıyorlar. Zaten yapılmış tamamlanmış evraklara imza atıp kaşe basıyorlar hepsi bu.

Ancak amirsiz çalışacak insanların konusunda çok iyi yetişmiş ya da yetiştirilmiş olmaları gerekir. Belli işleri olmalıdır. O işi yapmakla sorumlu olmalıdırlar. İşin yapılmaması ya da eksik veya geç yapılması durumunda cezaya uğramaları gerekir. Yerine getirilecek iş ve görevlerin dağıtımının kendilerine yapılması gerekir. Kişi ne yapacağını bilmelidir. Nasıl yapılacağı ona aittir.

Türkiye’de devlet memurları kâtip durumundadırlar. Yaptıkları iş ne derece önemli olursa olsun kendileri önemli değildirler. Belli bir kesim halkın çekinme ve korkuya dayalı saygısı vardır ama amirler ve üst makamlara göre memurların itibarı hiç yoktur. Patronlar için işçiler de aynıdır. Son yıllarda memurların yüksek okul mezunu olmaları çalıştıkları kurumlarda ciddi bir seviye ve itibar sorunu yaratmıştır. Aynı tahsili almış insanların bir sınav kazanarak kendilerine üstünlük taslamaları memurları rencide etmektedir. Bu sınav kazananlar “üstat”diye bir tabir oluşturmuşlar ve bununla kendileri de memur oldukları halde memurlar üzerinde adeta bir sınıf yaratmışlardır. Üstat denilen bu kişiler memurlarla muhatap olmuyorlar.

Türkiye’de bazı memurlar ve işçiler ezilmeyi, emir altında yaşamayı, köleliği kabul etmiş olabilirler. Onların bu tavırlarını halkım adına reddediyorum. Ben işimin kölesiyim; işimi bilirim, işimi yaparım. Amirmiş, patronmuş vız gelir. Çalıştığınız yerlerde sizin başınıza konulan kimselere karşı eğilip bükülmenize hiç gerek yok. Onların gözüne girmek zorunda değilsiniz. İşinizi yapın yeter. Amirin odasına sözde makama saygı için iki büklüm giren insanlar sahtekâr ve yalakadır. Amirin ve oturduğu makamın saygı gösterilmesi gereken hiçbir yanı yoktur. Kapısını da çalmanız gerekmez. Tuvalete mi giriyorsunuz? Başı dik ve özgür olun.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..