Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '08

 
Kategori
Deneme
 

Türk kızına!

Türk kızına!
 

Kutlu dönüşe çaksın şimşekler!


Türk kızı denince herkes çeki-düzen verirdi kendine bir vakit… Uzunca bir zaman bu böyle oldu, edebin örneği, cesaretin ölçeği, yiğitliğin destanı ve adamların anası bilindin sen…

Sevdin mi adam gibi severdin, bir ömür beklerdin… Gelmese de beklerdin, çünkü aşk ve öpücük değil, sevda derdin adına, nakış nakış işlerdin… Gönlüne, çeyizine, bakışlarına… Sadece onu arar, bulunca da kaynaşırdın, hayal ya da cisim diye ayırmazdın gerçeği, bütün varlığınla bütüne sarılırdın, bölünmezdin egoist zevkler uğruna.

Cansuyu sendin, kök sendin, direk sendin, yâr idin, yâren idin… Bilendin, susandın, söyleyendin. Erken kalkan ve geç yatan, yiğitlere su veren, onları çelikleştiren de sendin…

Seni düşününce sevdanın muhatabı, gönlünden gözüne nem hücum ederdi. Sakınırdı seni her bir şeyden, canı pahasına bayraklaştırırdı seni, ne gözü ne de gönlü görürdü başkasını… Görecek başkası da yoktu ki…

Acıyı hüzne dönüştüren bir yürek taşırdın, çok zorlanır ama eğemezlerdi başını. Kırılmayı, ölmeyi seçerdin alçalmak yerine. Kimsenin başı senden yukarısına bakamazdı eskiden…

Eşsiz güzelliğin sadece eş bildiğinle güzeldi. Sofra artığı meze olmandan bahsetmek kimsenin aklına gelemezdi…

Hiç düşkün olmadın, kimse senden yana düşkün olmadı. Sen nasıl asil sevdiysen seni seven de öyle asil olabilirdi. Zevkine, markaya, eğlenceye, maddeye veya ihtiraslara düşkün olacağına kimse inanamazdı o zamanlar…

Ne oldu sana?

Sen değil miydin ak sütü aşa çeviren kutlu maya? Sen değil miydin medeniyetin cansuyu, sen değil miydin eri yiğit eden ve yiğidi Kaan? Sen değil miydin ordular dağıtan Hanların yol göstereni, dayanağı? Senin iffetin değil miydi bayrak? Sen değil miydin hürriyetin destanı? Sen değil miydin kalabalığı millet yapan? Sen değil miydin edebin kalesi? Sen değil miydin dalları arşa erişen sarsılmaz kökler?

Ne oldu sana?

Ne oldu ki sen dağıttın ve ne oldu ki sensiz dağılacak her şeyi artık umursamaz oldun? Ne oldu?

Daldan dala uçan kuşlar gibi mi düşündün kendini, ondan ona gezerken?

Gönlüne beton mu bastın, kireçle mi söndürdün içindeki gönül yangınını, ten ateşini günah terleriyle söndürmeyi tercih ederken?

Bedenini dileyene onu allayıp pullayıp sunmakla medeniyet arasındaki zıt ilişkiyi neye dayanarak tersine çevirdiğini sandın?

Huzur sendin ve şimdi huzursuzsun!

Çöle döndü o yaylalar, uçsuz ormanlar, vahalar ve ovalar çöle döndü sen gidince…

Giderken döktüklerini toplamaya fırsat bile kalmadan sırtlan sürüleri çullandılar birer ganimet imişcesine…

Değerlerinden sıyrılmakla korunaksız kalan sadece sen değildin…

Kaleleri yıkılan bir milletin yeniden kalabalık haline dönüşeceğini sen demiyor muydun?

Aç bırakılan çakallar gibi birbirini yiyen bu kalabalık, eskiden senin ellerinle ördüğün bir insanlık tablosu olarak her yerden görülüyor ve cazibe ışıkları yayıyordu.

Oysa şimdi?

Cazibe ışıkları saçan bir et yığını kadar iğrenç yapıya sadece salyalı ağızlar ve leş kokulu bedenler yaklaşabilir…

Neyi arıyorsun?

Nerde arıyorsun?

Nerdesin?

Gönlünün kıblesi nefsinin hevesleriyle yer değiştirince, hırs ve ihtiraslarının önünde secde edecek kadar bayağılaşan bu kalabalığın bütün sorumlusu sensin!

Çünkü Türk denince akla ilk gelen Türk kızıydı ve bayrağın deseni de rengi de kirlenirse hürriyet azgınlığa dönüşürdü.

Gönlünün kıblesine baktın mı son zamanlarda hiç?

Söylesene, yaşıyor musun?

Eğer bu ise hayatın, ölmen ne demek?

Ölünce sen, ne bulacaksın önünde ve ne bırakmış olacaksın ardında?

Söylesene Türk kızı… Ne için yaşıyorsun ve ne için öleceksin (eğer yaşaman buysa)?

Kendine dön diyeceğim ama… Ama sen biliyor musun, nerdesin sen? Kendin nerdesin ki ona dönebilesin?

Ne oldu kurt törene? Ne oldu da kurtla köpek karıştırılır oldu?

Söyle dedim, söyle huzurlu musun?

Şuh bir kahkaha at ve şimdi söyle yine: Huzurlu musun?

Hayır, hayır öyle değil… Ben gelemem çağırdığın yere…

Ve hayır…

Eğer şimdi gelmezsen, sen de ebediyen dönemezsin yurduna…

Kendine dön de gel… Ama şimdi gel… Sen ol da gel… Af dile de gel… Gel ve gitme!

Sensiz olmaz.

Gel ki yeşersin yurdumun çiçekleri yeniden…

Gel ki yiğitler doğsun yeniden ve obam şenlensin, soyum artsın ve dünya öğrensin yeniden…

Öğrensin ki ne imiş İNSAN…

26.12.2008 2K

 
Toplam blog
: 84
: 1808
Kayıt tarihi
: 28.04.08
 
 

Elektrik mühendisi, "öğretimci", 2 çocuk babası, aslen Kuzey Kafkasyalı, Türk ve Türk'e dair olan..