Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '07

 
Kategori
Sevgililer Günü
 

Sadece “aşk” yazmak istemiştim oysa

Sadece “aşk” yazmak istemiştim oysa
 

Hep kıskandım yürek dolusu aşık olanları, oturup da satırları aşkla dolduranları. Gün geldi ben de denedim bir insana hastalıkla bağlanmayı. Gittim, gördüm, yenildim ve anladım asla bir “aşık” olamayacağımı. Şiirlerde, öykülerde yaşayan, hayatın kenar süsü gibi bir şeydi aşk ve öylede kalmalıydı. Ama insansın işte, yine de savruluyor bilincin yaşamın sapa kalan adreslerine.

Gerçekmiş gibi sevdiğim bir “hayalperde” kadınının gözlerine(*), en masum halimle ilan-ı aşk etmek istedim. Biraz ciddi, biraz tebessümle anlattım herkesin duyacağı sesle. Günlük dertlerden biraz uzaklaşmak için, “aşk” yazabilir miyim anlayabilmek için, içimi dökmek için, belki biraz da insanları gülümsetmek için... Ekranın karşısında yazıma yapılan yorumların tadını çıkarırken birden içimde gülümseyen ne varsa kana boyandı. Ve bir kez daha anladım ki aşk bu dünyada başı önüne eğik gezmek zorundaydı.

İçime sığmayan bir öfkeyle gittim cenazesine, insanların gözleri çakmak çakmaktı. Ölüm sessizliğini ara ara atılan sloganlar deliyordu, alkışlarımızdan adeta alev çıkıyordu. Meydanda sadece hüzün, öfke ve isyan vardı. Sonra mikrofona bir kadın geldi. Zamansız ve haksız ölümler ülkesinde, ağıt yakmaktan, isyankar sloganlar atmaktan yorgun düşmüş insanların önünde, sevgilisine aşkını haykıran bir ses çınlamaya başladı kulaklarımızda. Benzer kayıplar sonrasında yaşamaya alışık olduğumuz “acı ezberimizi” bozuyordu . Tanık olduğumuz ölüm değil, aşk acısıydı.

Bugüne kadar ne çok şey tüketmiştik sevgiye dair. Şarkılar, şiirler, romanlar, öyküler, filmler vs.... Tükettikçe aradık, aradıkça bulamadık, bulamadıkça anladık, anladıkça kabullendik aşkın peşinden gitmenin nafileliğini. Kaybettik inancımızı, alay eder olduk bizi bir zamanlar işgal eden sevgiliyle. Ve birgün, üstelik ölümün esir aldığı kapkara bir gün, küçücük bir kadının kocaman yüreğinden dökülen sözlerle, yeniden tanrıya inanır gibi, aşkla yeniden barıştık.

Aşkın son sözleriyle, sevgililer gününüz kutlu olsun...

“Yaptıklarını, konuştuklarını kim unutabilir sevgilim? Hangi karanlık unutturabilir sevgilim? Olmuşları, olanları kim unutturabilir? Korku unutturabilir mi sevgilim? Yaşam mı? Zulüm mü? Dünyanın zevki sefası mı sevgilim? Yoksa ölüm mü unutturacak sevgilim? Hayır, hiçbir karanlık unutturamaz sevgilim.

Ben de sana yazdım aşk mektubunu sevgilim. Bana da ağır oldu bedeli sevgilim. Bunları yazabilmeyi Hisusa borçluyum sevgilim. Onun da hakkını ona verelim sevgilim. Herkesin hakkını herkese geri verelim sevgilim.

Sevdiklerinden ayrıldın, çocuklarından, torunlarından ayrıldın. Burada seni uğurlayanlardan ayrıldın, kucağımdan ayrıldın. Ülkenden ayrılmadın.”

(*) “Çıplak kadının gözleri” adlı yazım. O günden sonra ilk kez yazmaya çalıştım.

 
Toplam blog
: 34
: 1630
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Merhaba, Yazmak kimimiz için kendini ifade etme biçimi, kimimiz için ekmek kapısı, kimimiz içinse öy..