- Kategori
- Gündelik Yaşam
Sahipsiz değerlerimiz-1.Bölüm: Türkçe
Sabah trafiği fazla geç kalmamak gerekli deyip yollara düşüyorum. Elimde internetten indirdiğim krokinin çıktısı sonunda toplantının yapılacağını yeri buluyorum. Vardığımda daha başlamaya yaklaşık 1 saat daha var, ama olsun tedbirli olmak iyidir. Katılımcılar yavaş yavaş gelmeye devam ediyor. Ülkenin büyük firmalarında görev alan değerli katılımcılar bugün özgün projelerini herkesle paylaşacaklar. Gurur verip, mutlu eden bir tablo. Alfabetik sırayla sunuşlar başlıyor. Yanımda çalışma arkadaşım Metin Usta var, beraberce dinliyoruz. Şimdi sunuşlarda geçen cümleleri aynen aktarıyorum:
**
- .... şimdi büyük bir challange ' la karşı karşıya kalmıştık.
Metin Usta dönüyor:
-Beşir Bey, ne demek istedi, o çelinç mı çılınç mı demek?
-Büyük bir işe soyunmak zorunda kalmışlar, bir tür büyük meydan okuma yani...!
**
- ... böylece unique bir çözüme kavuşmuş olduk.
Metin Usya yine boş geçmiyor. Virüs tarama programı gibi mübarek, hemen yakalıyor. Yine cevaplıyorum:
- Çözümün kralını bulmuşlar, kendine özgü, tekil bir netice elde etmişler :)))
**
- .... kullandığımız tüm platik malzemedeki recycle malzeme oranı %14' tü.
Metin Usta artık gözleriyle derdini anlatıyor.
-Geri dönüştürülebilen plastik malzemelerin tüm malzemeye oranı %14' müş.
Bunlar aklıma ilk gelenler. Tüm toplantı boyunca bizim bu durumumuz pek değişmedi. Kendimi tercüman gibi hissetmeye başlamıştım. Oysa anlatım dili Türkçe' ydi. Dinleyenler de Türk' tü. O halde havada dolaşan bu gereksiz kelimelerde neyin nesiydi.
Garip olan bulunduğu konum itibarıyla diline en çok sahip çıkması gereken bizlerin, bu güzel ve bizi biz yapan değerimize bu kadar duyarsız kalmasıydı. Oysa onun gücü bizim düşündüğümüzün de ötesiydeydi. Biz bırakın onun gücünün doruklarında dolaşmak, en basit anlatımlarda bile yabancı kelimelerin arkasına saklanmak istiyorduk.
Herkes yaptığı güzel projeleri anlatıp, haklı gururunu bizimle paylaşıyordu. Keşke bu haklı gururun üstüne, güzel dilimizi de doğru kullanmanın ve ona sahip çıkanın haklı gururunu da ekleyebilseydik.
Köfteland, Pabuçland gibi ne olduğu ve kime ait olduğu belirsiz isimlerin olmadığı bir Türkiye' ye..!!
Umarım ilerlemenin ve çağdaş olmanın sadece isimleri farklı yazmak gibi basit bir eylemin ötesinde olduğunu, yükselmenin ve ileri gitmenin ancak -bizi biz yapan değerlerle- anlamlı olacağını toplum olarak en yakın zamanda idrak ederiz.
(http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=7270)
Hoşcakalın...