Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Şair Dinçer Sezgin Parkında şimdi "Sardunyalar gizlice gül" kokuyor

Şair Dinçer Sezgin Parkında şimdi "Sardunyalar gizlice gül" kokuyor
 

Dinçer Sezgin,Dilek Özkan,Oğuz Tümbaş.Kurşun Kalem'in kokteylinde.Eylül 2009


Toplumun değer verdiği sanatçı, edebiyatçı, kültür insanı, bilim adamı yaşarken de verilen değerin ölçüsünü, boyutunu görmek, yaşamak ister. Adı sokağa, caddeye verilirken, salonlara adı konurken, parklarda adıyla, büstüyle, heykeliyle anıtlaşırken, kuşkusuz duygunun en anlamlısını yaşar, onurun yüce doruğuna çıkar. İzmir’de tanıdığım, sevdiğim, saygı duyduğum bir çok yazarın, şairin, sanatçının adının verildiği sokakları, parkları, salonları önemserim. Berin Taşan’ın adı sokağa verilirken yaşadığı duygulu anlara çoğu dostumuz gibi bende tanık olmuştum yıllar önce. Nisan 2008’de Dinçer Sezgin’in adı Karşıyaka’da bir parka verilirken ve büstü açılırken de güzel, coşkulu görüntüleri duyguyla izlemiştim. Nasıl düşünebilirdim ki sevgili Dinçer Sezgin daha iki yılı doldurmadan, parkının tadını çıkaramadan bu yeryüzünü terk edecek ve sonsuzluğa göçecek! Önce öğretmenlik, ardından 28 yıl süren TRT’de programcılık, Cumhuriyet, Yeni Yüzyıl, Milliyet, Radikal gazetelerinde köşe yazarlığı, şiirler, öyküler, denemeler ve kitaplar…

Üretken bir şairin, yazarın 73 yıla sığan yaşamından kısa bir kesit işte… Acı haberi İstanbul’da aldım. Şair dostum Ahmet Günbaş telefonla iletti. Bilgisunar’ı açınca İzmir’den, Ankara’dan, İstanbul’dan dostlarının, sevenlerinin, okurlarının baş sağlığı iletilerini okudum. Özkan Mert, Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş, Mavisel Yener, Yusuf Alper, Recai Şeyhoğlu, Birsen Ferahlı, Gülseren Engin, Zübeyde Seven Turan, Ayhan Çıkın, Emine Cin, Muhittin Bilgin, Sevim Korkmaz Dinç, Selçuk Oğuz, Erdoğan Aytekin, Hülya Soyşekerci…Ve daha nice yazar, şair, romancı, öykücü dostların sevgiyle, saygıyla, içtenlikle yazdıkları başsağlığı iletileri…Sanal ortamdan izleyebildiklerim. Cenaze fotoğraflarını facebook’ta gördüm.Dostalrım onu yalnız bırakmamışlar.Orada bulunamadığım için eksikliklendim. Bilgisunar’dan geçen anlamlı bir ileti, bir mektup sevgili şair dostum Sina Akyol’undu. “Uğurlar olsun, Kardeşim Dinçer!” diye başladığı bu mektubuna şöyle devam etmiş Sina:"Bir şairin dostu olmak ise, bambaşka bir şeydir. Bir şair size böyle seslendiği andan itibaren okuduğunuz kitaptan, seçtiğiniz şiire, saçınızı taramanızdan giydiğiniz elbiseye değin her şeyinize dikkat etmeniz, seçici olmanız gerekir. Dosta layık olmak zaten zor iştir, bir şairin dostu olmak ise zordan da zor bir iştir. Sina, 'Sevgili dostuma' diyerek imzalayınca kitabını, bu zor hırkayı giydirdi bana. O hırkayı gururla taşıyacağım. Kirletmemeye, hatta lekelememeye özen göstererek." Dinçer, biliyorsun, söylemiştim; çok utanmıştım bunları okuduğumda; imdi, alem de bilsin istedim, çok utandığımı. (…) Hoşça kal dostum, işin kötüsü şu ki, aslen on iki kişilik olup kıç kıça sıkıştığımızda yirmi dört.. hatta sayılmışlığımız vardır, otuz ikimize birden mesken olan o uzun, o elips, o siyah, o aziz lenduhanın etrafında dahi, ne kadar yer tutarsan tut, görüşemeyiz elbet! Yahu, on gün oldu olmadı, şöyle yazdıydım:Ben artık, dostlarımın üstüne, kürekle değil, ellerimle..onca taşı, toprağı. N'apalım, demek ki yarın (yarından da yakın) böyle edeceğiz.Esmer koyusu yanaklarından, döne döne öperim. Sina dostun.”

Dinçer Sezgin doğum tarihinin yanlış yazıldığını söylerdi hep. Söyleşimizde de özellikle vurgulamıştı onu. İzmir’in Torbalı ilçesinde 1937 yılında doğduğunu söylemişti bana. Çanakkale Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsünü bitirdikten sonra öğretmenlik yapmıştı Dinçer. TRT sınavlarını kazanarak bu kuruma geçmiş, TRT'de 28 yıl boyunca bir çok kademede görev almış, emekli olduktan sonra Radikal Gazetesinde köşe yazarlığı yapmıştı. Sezgin'in 30'un üzerinde şiir, roman ve öykü türlerinde yazılmış kitapları bulunuyor. İşte bu hayat 19 Ocak günü Ege Üniversitesi’nde son buldu. Hastaneye yattığını öğrendikten ve yoğun bakımdan çıktıktan sonra ziyaretine gitmiştim. İki kişilik odasında, refakatçisi Ali Kemal’le oturuyordu. Bitkindi;ama o umutlu olduğunu, bu kez de yırttığını söylüyordu. Sevinmiştim. Oradan buradan, kitaplardan, şiirlerden söz ettik. Yeniden geleceğimi söyleyerek, öpüşerek ayrıldık. Son görüşmemiz, son öpüşmemizmiş meğer!… İstanbul’da olduğum için cenazesine de gidemedim. Ne diyebilirim. Ancak Tanrıdan rahmet, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı dilemekten başka. Işıklar içinde olsun.Sevgili Dinçer Sezgin’i sonsuzluğa uğurlandığı günün ardından onun “Yağmurla Geldim” şiiriyle anmak istiyorum:

su sızdı denize / bulutun gölgesi büyüdü
tenime yağmur değdi / ellerimi / en önce
sardunyalar beğendi

anamın / canını acıtmadan / geldim dünyaya

önce ezan-ı Muhammedi / sonra / üç kez adımı söyledi biri
sessizce çizdim / gelecekteki bahçemi

babama / cephedeyken söylemişler / dünyaya geldiğimi
iki kurşun fazla / sıkmış havaya / sırrı çözüldü doğmanın
doğmak / ilk ayrılıkmış meğer / insan kısmı varolduğundan beri

doğduğumdan bu yana / sardunyalar / gizlice gül kokar
ah ah onlar / güllerin yoksul ikindisidir

sökülen yerlerime / daima / gül kokusuyla / dikişim
boşuna değildir

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..