Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '08

 
Kategori
Şiir
 

Şair Mehmet Karabulut'a

Şair Mehmet Karabulut'a
 

Yerkesik ve Damla Deresi


İzlenimler

Gizemli Bir Söyleşi Nabide Kılınç

ŞAİR MEHMET KARABULUT’A DUYGU

MARÇAL’LAR

Marçal dağlarında bir bulut

Tam da önünde güneşin

Tutuşur yanar

Marçalların güzelliğine

Bir güzellik de o katar.

Az sonra yıldızlarla

Dolacak gökyüzü

Oynaşan, göz kırpan

Ama insanlar

Sabahın köründe kalkan

Yorgun insanlar

Yanan buluta da

Yıldızlara da oynaşan, göz kırpan

Dönüp bakmazlar..

DAMLA DERESİ

Erken sabahlarda kışın

Damla Deresi’nin ayazı

Kulaklarını, burnunu keser insanın

Üşür eşekler, katırlar da

Damla Deresi’nin suyu

Kayalardan düşer damla, damla

Sonra da çakılların

Akar gider altından, üstünden...

YERKESİK

Şu bizim Yerkesik ucunda bir düzlüğün

Oturmuş, düşünür durur

Yazdan başlar kışı düşünmeye

Kıştan başlar yazı düşünmeye

Ve düşüncesinin boyu

Boyu kadardır tarlasının.

Varsılına varsıl denemez pek

Yoksulu da değildir aç, çıplak

Cin gibidir çocukları

Büyük kentlerin açmazlarını

Yırtıp okurlar yarı aç, yarı tok

İçlerinden biri

Ağalara bırakılmış, Ortaçağ’a bırakılmış

Anadolu için

Kara Afrika için

Ve kalan yanlarında yerkürenin

Çalınan ter için, çiğnenen onur için

Yazlar, baharlar

Düşlerse bir gün uyanıp

Başını belaya sokar.

Bu şiirlerin evrensel şairi 1925 yılında Muğla- YERKESİK’te doğmuş... Benim melek anacığımdan bir yıl önce... Şairimiz Mehmet ağabey İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümü’nü Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olarak bitirir.

Yeditepe, Yenilik, Yelken, Varlık, Ataç, İmece, Yön, Türkiye yazıları, Yansıma, Yeni ufuklar, Türk Dili Dergileri’nde, Cumhuriyet Gazetesi’nde şiirleri yayınlanır.

Ben Damla Deresi’ne giderim de, baş aşağıya inerim, tekrar döner yine yürürüm, dere boyuna girer damlaların serinliğinde dinlenir, bitkilerin kuytusunda kalırım. Sessizliğin ve suyun damlayan şıpırtısında , ellerime damlar, damlayı seyrederim , damlalar saçlarımın teline girerken, gözlerim bitkilerin serinliğinden gelen yeşiline bakar, uzar gider. Yürür giderim sonra, çamların gökyüzüyle buluştuğu yere çıkar yürür giderim...

Mehmet ağabey, 14 adet kitap yollamış. Kitaplarının ismini sayalım tek tek. Çakıltaşlarına andırır. Işıldayan yıldızlara bakan şiirleri boncuk taneleri gibi dizilmiş kitaplarına. “Sözcüler ve Şiir, Filozoflar- Yazarlar- Şairler-Siyasiler, Şu Türküler Vietnamlı adam v.s, Sonsuz Beyazlıkta Ölüm ve Spartaküs, Gece Şiirleri, Güney Çocuk değil, Ferhat Yoruldu mu?, Yerküre ve Kovboy, Fotoğraflar, Tohumlar at zamanlara, Zeyno Kız ve Abdo, Güzel ve Acı, Çan Penceredeki Kadın.”

Kitapları zaman zaman aranmakta idi. Çok teşekkür ediyorum. Ben kendisini, zaman oldu bir süreç bulmak , aramak istedim. Sesini duymak, hatırını sormak kültürel görevimi yad etmek isterim. Bir gün Kütüphanede bir arkadaşım, kardeşimiz ile görüşmekteyim. Söz şairlerden, yazılardan dolaşırken, kültürden evrensel düşüncelere karışır sohbet...Der ki, ben Cumhuriyet Gazetesi’nin kitap ekini okurken, büyük bir sayfa vermiş Mehmet ağabeyi anlatmış yazı. Ben heyecanlanırım. Hemen söze karışırım, Mehmet Karabulut bizim şairimiz, bizim topraklarda doğmuş, döneminde yokluk görmüş. Şiirinde de anlatır, cin gibidir Yerkesik çocukları, büyük kentlerin açmazlarını.Yırtıp okurlar yarı aç, yarı tok diye anlatır bu dönemin önemli bir tanığıdır, derim.

Evrensel duygu ve düşüncelere karışıp gitmiş hayatı boyunca. Evrensel duygu ve düşüncelere girmiş. Güçlü, çok güçlü yazılmıştır şiirleri... Bu güç onun yüreğidir, bileğidir, işidir...

Bu düşünce ve duygularım içersinde bir gün baktım ki, sesim Mehmet ağabeyin sesine karışmış, ve de heyecanlıyım. Bu benim yüreğimin içindeki kıpırtılar, sesler...Yüreğimden gelen ses götürür beni oraya, O İstanbul’da. Sesim ilk yazın yaşamının beraberce paylaşılıp çoğaldığı sevgili eşinin (Belgin ablanın) sesiyle akıyor iken, Mehmet ağabeyin sesiyle coşkuyla taşıp gitti. Ne mutluydum, onun sesini duymakla, O şairimizle buluştum...

Bana , kütüphaneye hemen kitaplarını yolladı. Kitaplarının isimlerini saydım tek tek, çakıltaşları gibi...

Kitaplarını Muğla İl Bayındırlık Müdürlüğü’nde görev yapan Hülya Karabulut getirdi. Ne güzel demiş İl Müdürü aynı heyecanı duymuş, Yerkesik’e kitaplarını ve Hülya hanımı yolladı. Teşekkür ediyorum.

Mehmet ağabeye Yerkesik’ten gönül dolusu selamlarımı, saygılarımı yolluyorum ben de. O ince duygularına, yüreğinin güzelliğine Yerkesik’in üstüne ayın şavkı vurur geceleyin, pek güzeldir gece.Çakıltaşlarının üstüne vurmuş şavkı şiirleriyle Yerkesik’e...

Bir başka yazımda, Mehmet ağabeyle bir başka duyguda buluşacağım, Mehmet ağabey( Karabulut) Yerkesik’e doğduğu topraklarına, doğduğu yere, Kütüphaneye kültürel mirasını devredeceğini söyler... Büyük bir duygu ve düşünceyle karşılarım. O yüreğinin bir duygusuyla uzanıverir Yerkesik’e kalbi atmaktadır memleketine... Bu duygu ve düşünceler nelerdir, bunları yazacağım.

Mehmet ağabey ve Belgin ablaya gönül dolusu selamlarımı yolluyorum YERKESİK’ten... Yerkesik burası. Tepelere kadar uzanmış.../ Uzatmış elini sandras’ın doruklarına./ Tutacak kadar asil, ferah duruyor. /Bakir kalacak sevdasına, tertemiz havasına, / Solunacak bir nefes olmuş Yerkesik./ Çok güzel bu memleket, bu YERKESİK... Benim kalbimin içi bir Ankara’dan bir de İstanbul’dan, diğer ucuyla da Güneyden aydınlanmakta, bağlanmaktayım bu yazın ve şiir dünyasının eşi bulunmaz güçlü şairi ve güçlü yazarlarına...

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..