- Kategori
- Psikoloji
Şairâne Bir Duruş
Hayatı, yeniden yazılması gereken bir metin olarak düşünmek gerekiyor ve bu metni bir defaya mahsus bizlere sunulan bir nimet olarak görmek, nasıl yaşanması gerekiyor sorusuna yanıt bulma konusunda yardımcı olacaktır diye düşünüyorum. Hazırlanan yiyeceğin yenilebilir olması için belli bir kıvama gelmesi gerektiği gibi insanın da belli bir nitelik kazanabilmesi için belli bir kıvama kavuşması gerekir. Bu anlamda sorgulamak, hayatı yeniden biçimlendirmek için insana gerek duyulan o kıvamı sağlayan en temel unsurdur.
Bu kriz zamanlarında da insanlar, mecburen uzak kaldığı, hayatın sıradanlaşan ve olabildiğince yorucu olan koşuşturmasını sorgulayarak, hayatlarında nelerin daha önemli olduğunu, hayata gerçek niteliğini kazandıracak şeylerin neler olduğunu düşünerek ve yine bir şekilde girilecek olan bu maratona yeni bir biçim verecek hangi adımları atması gerektigini düşünerek geçirmiyorsa işte o zaman nimeti külfet olarak görmüş olur ki bu durum, yarınları dünün tekrarından farksız kılacaktır.
İnsan her şeyi kendisi yaşayarak öğrenmek durumunda olmayan ve bu anlamda ayrıcalık tanınan bir varlıktır. "Gök kubbe altında söylenmemiş söz, yaşanmamış olay olmadığını" bilen insanoğlu, önceki tecrübeleri okuyarak da gününü şekillendirilir. Geçmişte yaşanan sorunlar karşısında bedeller ödeyerek lebe dökülen cümleler günümüz insanının hizmetindedir. Tek yapılması gereken, bu sözlere kulak vermektir. Sadece düz tarih okuyuculuğu değildir kastedilen. Geçmişte yaşanan olaylara dair sanatçıların, edebiyatçıların, filozofların düşüncelerini okumak ve böylece aslolanı yakalamak gerekir.
Edebiyatı, sanatı suyun yüzünden kıyıya vuran dalga gibi düşünmek mümkündür. Nasıl ki dalga denizin veya okyanusun dibindeki tüm karmaşanın, debdebenin en saf biçimi veya o debdebeden kurtulmuş hali olarak tüm saflığı sahile vurursa edebiyat ve sanat da, görmesini bilenler için, tüm dönemi aydınlatacak saf ve yararlı biçimi insanlara sunmaktadır. Olayları sadece maddi biçimleri ile değil, biraz da onun dışında kalarak olanı yorumlayan bu insanlar sayesinde biz de bugünleri ve yarınları şekillendirebiliriz, hem de onlar kadar ağır bedeller ödemeden. "Yaşam da şair gibi duruş" salık verilir edebiyatta. Bizler de böyle bir duruşa sahip olabilir, aslolanı, kendimiz için gidilecek yol tayin edebiliriz. Kendini bulmanın yolu kendini bilmekten geçiyorsa bu duruş da, insana kendini ve çevresini bilme ve bulma fırsatı verecektir.
Felsefenin en genel tanımı "yolda olmak" şeklinde yapılır ve bu haliyle ilk karşılaşanlar için felsefe, alabildiğine soyut hatta anlamsız gelir. İnsan neden yola çıkar? Mutlaka bir amaç içindir bu yolculuk ve en büyük yolculuk insanın kendini bilmesi ve bulması için yapılandır. Felsefeyle, edebiyatla, sanatla çıkılan bu yolculuğun amacı da, hayatın ne olduğunun, nasıl yaşanması gerektiğinin, yukarıda da belirttiğim gibi, bu metnin nasıl yazılması gerektiğinin bilinmesi çabasıdır. Bu amacı yol bilen biri, belki şan, şöhret vs kazanmayacak ama kazandığı en küçük ekmek kırıntısının dahi ne denli ehemmiyetli olduğunu, adının nimet olduğunu bilerek yazacaktır metnini. Ne kadar zengin olunursa olunsun, ne kadar şan ve şöhret sahibi olunursa olunsun insanın en büyük açlığı huzurdur. Huzur ise bilmek ile mümkündür. Gündelik ilişkilerimizde, karşınızdaki kişinin bize dair duygu ve düşüncelerinin ne olduğu konusunda bilgi sahibi o kişiye karşı tavrımız netlik kazanır ve kendinizi, ister birlikte ister ayrı olsun, huzurlu hissedersiniz. Yani bilgi, huzurdur. Bilgi, insana insan olma şansını verdiği gibi, insan kalma olanağını tanıyan bir nimettir ve bunu sanatla edebiyatla çok güzel bir şekilde başarır.
Modern zaman, hayatı , an'ı tüketmek olarak, huzuru ise cahillik olarak empoze eder. Adıyla sanıyla "tüketim toplumu"dur bu toplum ve gerçekten hakkını veren bir tanımdır bu. Sanal ortamlarda kurulan ilişkilerle "ilişki “kavramını, an basit konuda dahi onlarca ileti ile "hakikat"i tüketiriz. İlişkilerdeki ve okumalardaki bu yanlışlık da gerçeği değiştirmiş, algılar olguların önüne geçmiştir. Daha da vahimi, bu, herkes tarafından yapılan bir şey olduğu için, yadsınmaz olmuştur.
Barındığı sayısız imkâna rağmen geçmişe, pek çok yoksunluğun olduğu ama huzurun doyasıya yaşandığı, kahkahanın da gözyaşının da gerçek olduğu o günlere özlemi doyasıya yaşatan modern çağın içinde kaybolmak kaderim olmamalı diyene sözümüz.
Sevgi ve muhabbetle..