- Kategori
- Kültür - Sanat
Şair ve ihtiyar

Gece karası, gizlerini saklarken; şair piyasa yapmada fakat, bu öykü ihtiyar üstüne,
İhtiyar, kimsesizliğin terkine bırakılmış, on yıllar önce elemli bir kazada kaybetmiş can yoldaşını. Çocuklar mı? Bir kızı ve bir oğlu varmış, şaire anlattığına göre ama akıbetlerinden haber alamaz olmuş ihtiyar.
Mağrur bir duruş, çatallaşsa da sesi,
Canları sağ olsun da aramasınlar, sormasın beni ve helâl olsun babalık hakkım varsa diyor.
Çöpten aldığı, kartonu yırtıp çuvallarken;
Şair, gökyüzüne kaldırıp avuçlarını:
Vardır, bir bildiği diyor.
Ve bir dörtlük dökülüyor ansızın:
Gece karasında bilmece,
Kimliksiz dolaşan düşünce,
Nafaka çuvalla girdi gece,
Açlığın imtihanı bence.
Yeniden gökyüzüne kaldırıp avuçlarını vardır, bir bildiği diyor.
İhtiyar bir ağıt çığırıyor karanlığın orta yerine yürek sızlatan.
Aman doktor,
Canım doktor,
Derdime bir çare.
Çaresiz dertlere düştüm
Doktor bana bir çare.
İhtiyar'ın gözleri ağlamaklı,
Neden ? neden? neden? diyor, terk ettin beni , can yoldaşım.
Ve diyor, benim suçlu,
Anlatıyor hikâye’yi,
Düğüne gidiyorduk ailece. Ben, eşim ve çocuklar.
Giderken gayet iyi düğün tadındaydı yolculuğumuz.
Ne olduysa dönüşte oldu apansız.
Lanet olasıca, alkol ocağımızı söndürdü.
Keyif olsun dedim; düğün ya …
Hâlbuki sonun başlangıcı ne bileyim.
Dönüş yolu karanlık ve mucurlu,
Anlattıkça, şair dalıp uzaklara yeni dörtlüklere yelken açıyor.
Ve acil fren! gözlerimizi açtığımızda üç gün oldu dediler, buraya getirileli.
Ben, kafadan aldığım darbenin etkisi ile hatırlamıyorum olup biteni.
Şok diyor doktorlar; olur böyle şeyler kaza halinde;
Ne kazası diyorum?
Onlar, birinin öldüğünden söz ediyorlar. Bense yeni doğan gibi habersiz.
Bir ağlaşma duyuyorum ama anlam veremiyorum. Birileri gelip gidiyor odaya,
Senin yüzünden diyor, içmeseydin zıkkımı, ölmeyecekti annemiz diyor.
Anlam veremiyorum olup, bitene…
Gözleri nemli bir iç çekişle, plastik şişe’yi alıp, teliz çuvala bırakıyor nafaka’ya bir ilave daha yapıyor.
Ardından; hikâyesine devam ediyor.
Kendime gelipte , yani hatırlamaya başladığımda olup biteni, iş işten çoktan geçmiş,
-can yoldaşım- kara toprağın bağrına girmiş, çocuklar olayın suçlusu gördüğü beni terk edip,
adres dahi bırakmadan ayrılmışlar mahalleden.
Neyse diyor şair’e işte benim hikâyem, sonrası nafaka meselesi… geceleri topluyorum çöpten ne varsa, bazen yiyecek rast geliyor, kısmet işte.
Ya senin hikâyen ne diyor şaire?
Benim bir hikayem yok diyor ihtiyara şair; fakat bir şiir’im var.
Ve birkaç dize geliyor aklına;
granittin soğuk yüzüne
dikmeye zorladığım gülizar
başkent’e izlenen son film
-balalayka-
son çiçek
-gül-
yüreğin kanayan kırmızısı
gidişin gözyaşı
bitişin habercisi
Gece karanlığında dört yol ağzı.
Şair, gam yükü mısraları alırken omzuna; ihtiyar, teliz çuvalını sırtladı yalnızlığın en koyusuna…
Bir daha ikisini de gören olmadı.
Ay şahit buna.
Blog resmi:http://www.okuyaz.net/resimler/fotograflar/dua-eden-yasli-adam-resmi alınmıştır.