Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '08

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Sakalsızlar ve bıyıksızlar

Sakalsızlar ve bıyıksızlar
 

Şu gözünü sevdiğim ülkede, sakal-bıyık muhabbeti bile gerginlik sebebi oluyor ya, aklım almıyor. Hiçbir konu şöyle akıllı uslu, sakin sakin, karşındakini de dinleyerek tartışılamıyor, tartışamıyoruz. Koskoca bir işadamı bir laf ediyor, koskoca bir başbakan karşılık veriyor. Bu ne hiddet bu ne celal? Daha düne kadar Deniz Baykal’ı her olayda ortalığı germekle, sert dil kullanmakla suçlayanlar, bugün birileri bir şey deyince hemen dönüp tokadı yapıştırıyorlar. Tokadı attıkları yargıç mı, asker mi, savcı mı, iş adamı mı yoksa vekili olduğu halktan birisi mi hiç fark etmiyor. Herkes ile bir kavga, herkes ile bir ağız dalaşı içindeler şu anda. Gerçekten sayın başbakan ve hükümetini anlamak mümkün değil. Bir ülkenin başbakanı her olaya, her konuya laf yetiştirme telaşında olamaz.

Konu aslında basit gibi görünüyor. Öyle, ‘aman be, üzerinde konuşmaya değmez’ cinsten bir konu değil elbet. Konu önemli aslında. Ama, sayın Erdoğan’ın da abarttığı kadar değil tabi ki. Erdoğan’ın telaşı belli. O, sakal telaşında. Ona göre konunun başkaca hiçbir önemi yok. İşin içine sakal, türban, tespih, takunya girdi mi tutmayın başbakanımızı. Çünkü, malum bunlar velev ki birer semboldürler. Ve bu sembollere karşı bir laf geldi mi, aman diyeyim ben size. Çarpılırsınız vallahi.

Şimdi asıl konuya dönelim. Ne demiş sayın Koç?

- Sakallı, bıyıklı, kısa çoraplı, mini etekli bizde işe alınmaz.

Koç burada bazı prensipleri olduğunu ve bu prensipleri dahilinde olmayanları işe almadığını belirtmiş. Burada sayın Erdoğan’ın telaş ettiği gibi, ideolojik nedenlerle sakallı ve bıyıklıları işe almama gibi bir durum yok. Eğer Rahmi Koç, siyasi bir parti kursaydı, emin olunuz ki, en ateşli taraftarını bile sakallı ya da bıyıklı olduğu için partisine almazdı. Sayın Koç’un olayı aslında bu kadar basit.

Burada göz ardı edilen başka bir şey var aslında. O da, iş dünyasında Türkiye’nin lokomotifi konumundaki bir holdingin patronu (ya da emekli patronu), gelişmiş ülkelerin iş dünyasından ve çalışma hayatından ne kadar kopuk olduğudur. Bu gerçekten yadırganacak ve basit olamayacak kadar önemli bir konudur. Bugün AB ülkelerinde ve Amerika’da artık patronlar, işin nasıl yapıldığı ile değil, direk işin sonuçlandırılmasına odaklı değerlendirme yapıyorlar. Yani işi yapan kişinin, don-atletle çalışması, saçı-sakalının birbirine karışması, hatta işyerine gelip gelmeyişi bile kimseyi ilgilendirmiyor. İş en iyi şekilde ve zamanında yapılıp sonuçlandırılıyor mu, yapılan bu işten en yüksek verim alınabiliniyor mu? Yani sonuç nedir, ona bakılıyor. Bir çalışan ile ilgili temel değerlendirme işte sadece bu. Kısa sürede bir dünya devi haline gelen GOOGLE’ın merkez binasında bugün çalışanların ofisleri evlerinden farksız bir dizayn içerisinde. Yataklarından televizyonlarına, spor aletlerinden havuzlarına kadar her türlü imkanları çalışma ortamlarında birebir mevcut. Hatta isteyen ev hayvanını bile ofisine getirebiliyor. Ve daha da inanılmazı, işe gitmek zorunda bile değilsin. İşini yaptıktan sonra, Hawai’de bir havuz başında bile çalışabilirsin. İnanılmaz değil mi?

Dünya artık bir insandan maksimum fayda sağlamanın yolunun onu rahat ettirmekten geçtiğini keşfetmiştir. İnsanoğlunun yaratıcı fikirleri, stres ve baskı altında değil, rahat ve sakin ortamlarda filizlenmektedir. Stres ve baskı altında gelişen fikirler, geçici çözümler oluşturuyor, etik ilkelerin dışına çıkılıyor ve kısa süre sonrasında yenilenmesi gerekiyor. Oysa ki, rahat ortamlarda daha uzun ömürlü, kanun ve kurallara uyumlu, akılcı, makul ve mantıklı fikirler doğuyor. Bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir sonuç ve şimdi gelişmiş ülkeler bu bilimsel bulgunun peşinden gitmeye hazırlanıyor. Yine de, eskiden beri süregelen , posasına kadar kullan at devri bitmemekle birlikte, değişim başlamıştır. Tabi bu değişim, bizim gibi gelişme sürecini tamamlamamış ülkeleri yakın bir zamanda etkilemeyecektir.

Bu nedenledir ki sayın Koç, örneğin Arçelik’in müşteri ile karşı karşıya gelmeyen araştırma-geliştirme bölümü çalışanlarına da aynı kuralları uyguluyorsa hata ediyor demektir. Dünyada artık kılık-kıyafette tek düzen uygulama kalkmaktadır. Artık, insan ilişkileri öncelikli çalışanlara daha vitrine yönelik, diğerlerine ise daha kendi halinde olacak şekilde çalışma ortamları yaratılmaktadır. Yani, tek tip çalışan modeli devri kapanmaktadır.

Evet, sayın Rahmi Koç’un yanlış düşündüğünü söyledim. Ama, başbakandan çok farklı olarak tabi ki. Çünkü, ideolojik değil, bilimsel sonuçlar ile düşündüm ve yazdım. Herkese tavsiyem de bu şekilde düşünüp harekete geçmeleridir.

İyi çalışmalar.

Fotoğraf www.milliyet.com.tr’den alınm
 
Toplam blog
: 41
: 671
Kayıt tarihi
: 11.02.07
 
 

1972 doğumluyum ve bir bankacıyım. Hayatım boyunca en büyük hayalim bir yazar olmaktı. Ama, Türkiye'..