- Kategori
- Gündelik Yaşam
Salgın ve çözümsüzlük 2
Salgın hastalık.
Dünyayı kasıp kavurdu. Hâlâ da devam ediyor.
İlk görüldüğü andan, bu yazının yazıldığı tarihe kadar dünya üzerinde yaklaşık 3,5 milyon insanın hayatına mâl oldu.
İnsanlık âlemi büyük bir yıkıma şahit oldu.
Bu büyük yıkım en son II.Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştu.
Dünya halkları bu acıyı ve trajediyi yaşamaya devam ediyor. Korkum odur ki, filmin sonuna geldiğimizde, bu salgın hastalığın faturası II.Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımın da önüne geçecek.
Öyle büyük komplo teorilerine girmeden sadece birkaç cümle ile de olsa hastalığın dünyaya neden musallat edildiğine dair görüşlerimizi önceki yazımızda belirtmiştik.
Kaçıran okurlarımız için, burayı tıkladığınızda açılacak sayfada ilgili cümlelerimize ulaşabilirsiniz.
Peki ya tedbirler ?
Herkes herkesi haklı olarak eleştiriyor.
Çünkü hastalık en büyük vurgunu “özgürlüğümüze” vuruyor. İnsanlık olarak rahata da alışmışız.
Cezaevinden yeni tahliye olmuş eski bir hükümlünün ifadesiyle:
“Kimsenin kötülüğünü istemem ama insanlar, aileleriyle, çoluk çocuğuyla hem de kendi evinde zorunlu ikâmete tâbi tutuluyor. Bir de bundan şikâyetçi oluyorlar ! ”
Herkes herkesi eleştiriyor…dedim. Çünkü hepimizin kafasında bir tedbir yöntemi var.
Ben de boş durur muyum?
Birazdan okuyacaklarınız sizlere, karikatürize edilmiş alaysamalı bir üslûpta gelebilir.
Ama inanın bana devlet büyüklerimizin yerinde olsaydım aşağıdaki tedbir seçeneğini de gündemime alır ve çıkar şu açıklamayı yapardım:
Sevgili Halkım, uzun zamandan beridir salgın hastalığın getirdiği maddî ve ruhî yıkımları hep birlikte yaşıyoruz. Şu ana kadar gösterdiğiniz sabırdan ötürü şükranlarımızı sunuyoruz. Ancak yakınmalar, eleştiriler ve toplumsal keyifsizlik o kadar arttı ki, biz de hükûmet olarak şu kararı aldık.
Artık dilediğiniz gibi sokağa çıkabilir, dilediğiniz şekilde yaşayabilir, dilediğiniz şekilde sosyal mesafe kurallarını ihlâl edebilir, dilediğiniz şekilde maske de takmayabilirsiniz.
Elbette ki, eski kurallara uymak isteyen vatandaşlarımız olursa onlara da müdahâle edilmeyecektir.
Ancak bu yeni “tam normalleşme” döneminden sonra, toplu ölümlerimiz artarsa, hastanelerde yatak
sayıları yetersiz kalıp, canlarımız yoğun bakımlara bile alınamadan hastane koridorlarında üst üste
hayatlarını kaybederse, hastane bahçelerine tabut yetiştirmekte yetersiz kaldığımız için dinî merasim bile
yapılamadan iş makineleriyle toplu mezarlar kazılırsa, bunların sonuçlarına üzülerek de olsa hep birlikte
katlanmak zorunda kalacağımızı daha şimdiden ve üzülerek bildiririz.
Takdir ve karar yüce milletimizindir.
Sabrın sonu ile