- Kategori
- Edebiyat
Türk edebiyatı
Bazı vakitler sınırlı bir zaman aralığında olsa da ofiste edebiyat sohbetleri yapmaya çalışırız.
Canan ve Onur ile beraberken Türk dilinin etimolojisi konusunda yoğunlaşırken; Ahu ve Enes’le de özellikle Türk edebiyatının önemli insanları üzerinden bahis açarız.
Sezen Aksu’nun kalbi Ege’de, benim de bir yanım hep edebiyatta kalmıştır çünkü.
Şiir teorisi, Cumhuriyet dönemi yazarlarımız, şairlerimiz ve hayatları, ilgimi ziyâdesiyle çekmektedir.
Sâmiha Ayverdi’nin kitleleri büyüleyen İstanbul hanımefendiliği dediğinizde akan sular durmaz mı?
Bohem hayatıyla sefir-î kebir gibi gezen Anton Çehov’un Türkiye temsilcisi bir Sait Faik ve hele ki ânın hikâyesini yazmadaki ustalığı.
Abdülhak Şinâsi Hisar... Aristokrat burjuvaziye, özenti gâyesiyle değil, kendi şifâhî beyânıyla tamamen insiyâki olarak yakındı.
Ülkesinin gerçeğinden kopuk olsa da eserlerindeki mehtaplı İstanbul geceleri, İstanbul Boğazı’ndaki yalılar onun diğer adıydı.
Cemil Meriç’in ilk yargılandığı dâvâ, gözlerini kaybetmeden kısa bir süre önce, masanın üzerine sandalye koyup da onun üzerine çıkarak odanın lambasının altındaki iflâh olmaz okuma arzusu.
Sonra bir akraba ziyâretinden dönerken gözlerini kaybettiği gün yaşadıkları, ailesinin buna şahit oluşu, Paris’teki hastane günleri…
Gerçek adıyla Mehmet Râşit Öğütçü yani Orhan Kemâl’in çok da dillendirilmeyen futbolculuk hikâyesi.
Çukurova’daki tarım işçilerinin, gecekondu mahâllerinin sesi olması ve eserlerinin birçoğunun beyazperdeye aktarılması.
Kemâl Tahir’in romanlarını kaleme almadan önce bir tarihçi gibi Osmanlı ve Türk tarihini akademisyen titizliğiyle çalışması, masasının üzerinde yığınla duran notları…
Peyâmi Safa’nın, Nuri Alço’nun oynadığı bir sinema filmine bile uyarlanmış "Sözde Kızlar" isimli eşsiz eseri.
Ömrü boyunca çektiği kemik hastalığı ve 9.Hâriciye Koğuşu’nda roman kahramanının aslında kendisi olması.
Ahmet Hâşim’in akıl almaz duyarlılığı, hisli bir insan oluşu…Düz yazılarındaki kolay anlaşılırlık...
Ve Fecr-î Ati şiirlerinde görülen Türk edebiyatında o güne kadar görülmemiş şiirsellikteki eserleri.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kusursuzu aramaktan ötürü çok eser verememiş olması ve hocası Yahya Kemâl Beyatlı’ya hayranlığı.
Daha yüzlercesi.
Fırsat buldukça yazmaya devam edeceğim.
Biter mi ?
Bitmez.
Sabrın sonu ile