- Kategori
- Anne-Babalar
Salt Hayatın İçinden

İzin verin Kirletsinler...
Yaramazlık yaptığında babaya söylemekle tehdit eden anne, çocuğunun şımarıklık lüksünü elinden aldığını bilmez. Sadece geceleri, çocuğu uyurken onu öpen baba, o çocuğun ne kadar “aç” büyüdüğünü anlayamaz. Arkadaşlarının yanında çocuğunu azarlayan baba, onun kendisinden adım adım uzaklaştığını fark edemez. Resim yaparken, ortaya saçtığı boyaları, “her seferinde aynı şeyi yaptığını” iddia ederek ve kendisine göre milyon bahaneyle çöpe atan anne, aslında çocuğun hayata bakışını kirlettiğine aldırmaz. Misafir gelince mutfaktaki masada meskenlenmek zorunda bırakılan çocuğun, aslında kendisini “birey” hissetmesini elinden aldığını bilmez ebeveyn.
Sanki hayatın cevap anahtarı elindeymişçesine, çocuğun tüm yaşantısını ve hatta ne olacağını bile kendisi çizen baba, onun özgüvenini anladığında çok geç olacağını bilmeden ama gayet bilinçsizce parçalar kendini, “benim dediğim olacak” diye. Çocuğun paylaştığı her bilgiyi, “sır” kavramından uzak, babayla konuşan anne, bunun bir gün anlaşılacağını hesaplamadan, çocuğun insanlara güveninin üzerini örter. Sonra güvensiz insanlar büyütürüz, kendine bile güvensiz insanlar… Çocuğunun ürettikleriyle ilgilenmeyen, söylediklerini ‘yarım kulak’ dinleyen, elektronik aletin içini açtı diye çocuğunu tefe koyan ailelerin çığlıklarını duyar gibiyim…
Ama işte sen onun hayal gücünü çalmıştın ya o daha küçükken işte o yüzden üretmiyor Ahmet. Ama sen ona yaratma yasağı koymuştun ya, ortalık kirleniyor diye, işte o yüzden çizmiyor Füsun. Ama hani sen misafir gelince, “hadi sen odanda oyna” demiştin ya, sırf daha rahat sohbet edebilmek için, işte o yüzden içine kapandı bu Zeynep de odasından çıkmaz oldu. Bir de sen, müziği fazla açınca kızdın ya Mustafa’ya işte o yüzden bu çocuk istemediği bir meslekten oldu. Hıı bir de “bunu alır mısın anneciğim bana?” dediğinde sen ona, “karnen iyi gelirse düşünürüz” demiştin ya, işte o yüzden kopya çekti bu çocuk. Ama sen, veli toplantısında hiç payına düşeni kabullenmeyince bir de gelip babasına sadece ‘duyduklarını’ anlatınca hissiyatsızca, işte o yüzden bu çocuk bir şey istemez oldu. Hayattan bir şey istemeyen çocuklar oldular… Ama komşular, onları, sırf sustu diye terbiyeli sandılar (ki terbiyeli çocuk susan çocuktur ya hani); sonra sen iyi çocuk yetiştirmiş oldun.
İyi ebeveynler olmanın ne kadar da basit olduğunu zanneden insanlarla birlikte yaşıyorum ben bu dünyada. Daha çokça örnekleriyle hem de… Buraya hepsini yazamadım, herkes nasıl olsa payına düşeni alır diye.
Sevin çocuklarınızı… Hata yapma lüksü verin onlara. Öğrenmenin başka bir yolunun olmadığını öğrenemediniz mi daha?