Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '17

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sanatın Evrensel Özü

Sanatın Evrensel Özü
 

Sanatçı anne ve kızı


Bilim ve sanat tüketelim ki; bilim, sanat ve teknoloji üretebilelim.

KÜLTÜR ÖGELERİ VE SANATIN ORTAK DİLİ

Teşekkürler KÜLTÜR, verdiklerin için:

Bize harf verdin öykümüzü yazdık

Bize müzik oldun aşkımızı anlattık

Işığınla, biliminle, kendimizi donattık

Sanat verdin ölümsüzlük kazandık. 

Teşekkürler SANAT, verdiklerin için:

Tiyatro oldun da ayna tuttun bizlere

Ruhumuzu tanıyıp derinleştik öykünle

Prangaları söküp özgürleştik resminle

Birleştirdin bizleri o evrensel özünle. 

Evet, önce, dünyanın neresinde ve hangi sanatçı tarafından üretilirse üretilsin, her insanda hayranlık uyandıran; dili, rengi, inancı ne olursa olsun herkesi ağlatan, herkesi güldüren veya düşündüren ve KÜLTÜR denen varlığın en önemli öğesi olan SANAT’la başlayalım söze.

Peki, nasıl bir şeydir sanatın o evrensel özü, yani bütün insanlarda anında bir farkındalık yaratan o büyüleyici terkibi?..

Bence, o terkip bir eczacının hazırladığı karışımda değil; bir simyacının o büyüleyici maharetinde gizlidir.

Kurduğu kuytu laboratuarda kurşunu altına dönüştüren simyacının kullandığı o şey her neyse; bir şairin yüreğinde imgeleri şiire dönüştürüp ruh tellerimizi titreten bileşim de aynı şeydir.

Bu bileşimin yarısı özgürlük, diğer yarısı yaratıcı enerjidir; çünkü “sanat özgürlük içinde doğurmaktır”. Bir tuvalin önündeki ressamdan daha özgür bir varlık düşünebiliyor musunuz? İstediğini yaratır, istediğini siler, istediğini güzelleştirir, istediğini zifiri bir karanlığa gömer...

Zaten sanat gerçek değil, kurgusaldır; fakat gerçekdışı olmayan bir gerçekliği yansıtır. Bu yansıtma gücü Doğa’da yoktur. Doğa’da sanat da yoktur. Sanat insan tarafından, insan için, insanî amaçlar uğruna ve duygusal veya düşünsel haz için özel bir dil kullanılarak yaratılır. İşte o dil evrenseldir; herkesin gönül tellerini titretecek kadar şiirsel ve etkileyici bir dildir.

Çünkü sanat kötülük ve düşmanlıkları öğütüp yoğurarak, kardeşliğe ve barışa dönüştüren simyagerliktir bir bakıma.

Çünkü sanat herkesi ve toplumu en çıplak, en komik, en güzel ve en çirkin hâliyle kendine gösteren bir aynadır.

Çünkü sanat evrensel etik, estetik değer, bilim ve teknoloji üretmeye giden yolda bir esin kaynağı ve insanı değerli kılan mihenk taşlarından biridir.

Çünkü sanat iç ve dış dünyalarımızı gözleyip kavramayı; beş duyumuzu etkin biçimde kullanarak, içsel ve dışsal estetik hazinelerimizi keşfetmeyi; evrenin soyut ve somut değerlerini görüp değerlendirmeyi; üretime dönük el, dil ve zihin becerilerimizi geliştirmeyi sağlayıp yaratıcılığımızı tetikler.

Bütün bunlar da bilgi, bilim ve teknoloji üretmeye giden yolun taşlarını döşerler. Dolayısıyla sanatsal üretim diğer tüm üretimlere “ham madde” olarak katkıda bulunur.

Sanatın bütün kolları ve tüm sanatçılar birbirinden bir şekilde etkilenirler. Kaldı ki bu küresel iletişim çağında beş kıtada üretilen sanattan etkilenmemek zaten mümkün değildir.

O hâlde şöyle de diyebiliriz:

Sanat, ülkeleri ve insanları birbirine bağlayan çok halkalı bir zincirin üretim yeridir. Üretim alım gücü demektir; alım gücü sanatın her ülkeye uğraması ve benimsenip geliştirilmesi demektir. Bu da evrensel değerlerin ortak değerlere dönüşmesi, yani barış-kardeşlik- yardımlaşma demektir.

Kültüre gelince...

KÜLTÜR: Bir toplumun gelenekleri, görenekleri, sanatsal üretimleri, ortak düşünce yapısı, tarihsel birikimi ve sosyal kurumları gibi varlıklarının tümüdür. O toplumun bireyleri arasında duyuş ve düşünüş birliğini sağlayan, şekillenmiş, kolektif maddi ve manevi değerleridir. Daha kısa ifadeyle kültür, Doğa’da belirli amaçlar uğruna yaptığımız değişikliklerdir.

Öyleyse; her toplumun tarihinden imbik imbik süzülerek bugününe ulaşmış bir kültür birikimi vardır. Her kültür özeldir, bir klana, bir topluma veya bir ulusa özgüdür; fakat içerdiği evrensellik kadar da dünyaya aittir. Başka bir deyimle; her kültür diğer kültürlerle ortak değerleri oranında evrensel kabul görür.

Buradan da anlıyoruz ki, sanatçının yüreğinden kopup gelen ilhamla biçimlenmiş bir sanat parçası ile bir toplumun tarihinden süzülerek bugüne ulaşmış kültürü arasındaki en belirgin fark birinin evrensel, diğerinin bölgesel olduğudur.

Sanatın dili her zaman birleştirici, kültürün dili ise bazen birleştiricidir. O nedenle -eğer evrensel bir dil geliştirmek istiyorsak- evrensel ortak payda olarak sanatın ortak alanlarını değerlendirmeli ve kültürlerdeki diğer ortak paydalar üzerinde de daha bir titizlikle çalışmalıyız.

Demek ki bir yandan Şekspir, Çehov, Brecht, Dostoyevski, Mozart, Picasso vbg. değerlerle beslenirken; öte yandan daha kendi çağlarında evrenselleşmiş Mevlâna’nın, Yunus’un, Hacı Bektaş’ın ve Nasreddin Hoca’nın öğretilerini dünyayla paylaşmalıyız.

Son söz:

İnsanlığın ortak bir refah ve mutluluğa kavuşması için izlenecek yolların en güvenlisi ve en genişi sanattır; ikincisi bilimdir ve üçüncüsü de evrensel ortak kültür öğeleridir...

Öyleyse; mahalle baskılarının, hatta apartman baskılarının yaşandığı bir devirde gerçekçi düşünmeli ve vakit kaybına yol açacak başka arayışlara girmeksizin bilim ve sanat dilini ortak dil olarak kullanmalıyız. 

Vakit; vaktin değerini bilme ya da değerini verme vaktidir.

Vakit; sanatı ve tekno-yaratıcılığı yeniden uyandırma vaktidir.

Vakit; bilgi çağını aşma ve bilgiyi bilgeliğe dönüştürme vaktidir.

Vakit; sanat ve bilimle aydınlanma ve aydınlatma vaktidir.

Kısacası vakit; paylaşma zevkini, hizmet şevkini, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü ve evrensel görevdeşlik damarlarını açık tutma vaktidir.

Sonsöz: Bilim ve sanat tüketelim ki; bilim, sanat ve teknoloji üretebilelim. MS

 
Toplam blog
: 147
: 2923
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

İngilizce öğretmeniyim, çevirmenim, dilmaçım, araştırmacıyım. / Beş kitabım var: Beynin Kimliği, ..