Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '07

 
Kategori
Resim
 

Sanatsal duyarlılık...

Sanatsal duyarlılık...
 

Sanatsal duyarlılık... İlk kulağa geldiğinde duyan insanın aklına "memleket meselesi olacak birşey midir yani şimdi bu? O kadar mesele varken" gibi şeyler geliyor. Ama öyle değil işte. Anlatayım..

Bu toplumların gelişmişliğiyle de ilgili bir anlamda. Atatürk de bu konu üzerine dikkat çekmişti farklı zamanlarda. O da biliyordu ki, güzel sanatları ile bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ölçülebilir. Candamarı gibi. Genelde yapılan görmek yerine bakmayı yeğleyen pek çok insanın yaptığı.. Halbuki, onun içinde imkansızı aramak, hayallerin ulaşılmazlığının yanıbaşında olduğunu görmek, yaratıcılığın sınırların allak bullak olduğunu kalbinin derinlerinde hissetmek, iyi ve güzel adına arandığında çok şey yakalamak, hatta yüce yaratıcıyla bile kalbinin derinlerinde karşılaşmak da vardır. Böyle bir durumda insanın ne kadar özel bir varlık olduğunu ancak tersi istikamette de dünyayı nasıl kötülüklerle doldurabileceğini hepimiz biliyoruz.

Ekonomik gelişmişlikle, sanatsal gelişmişlik maalesef aynı paralelde ilerleyemiyor. Hatırlayalım, maddi yeterliliğimiz eskisinden daha iyi geçmişe baktığımızda, ama gerçekten sanata bakış nerdeyse hala aynı duyarlılıkta. 30 yıllık bir radyo, ya da bir heykel, veyahut fotoğraf sanatçısını genelde kimse tanımaz, sokakta yada bir alışveriş merkezinde yanyana alışveriş yaparsınız. Ürettiklerini insanların gözüne sokmak için özel bir çabası yoktur. Belki dereceleri bile vardır yurtdışında, ama o kadar mütevazidir ki. Çünkü kendindeki iç barış egosunu alıp götürmüştür. Şimdi bakıyorum, skandal, polemik yaratan ne idüğü belli olmayan kadın ve erkekler, global kültürel yozlaşmadan da yüz bularak " ne yaparsan yap ses getir, işi bitir" yada "reklamın iyisi kötüsü olmaz" felsefesiyle tüm ülke tarafından tanınır olunca, veya bilmem ne star yada dansöz star gibi yarışmaların pek çok izleyici kitlesiyle buluştuğunu görünce, okuyunca; hep aklıma gerçekten sanatçı olanlar gelir, yıllardır bir şekilde bu kendince misyonunu yürüten ülkenin gerçek sanatçıları. İnsanın içi acıyor değil mi? Peki, nasıl yapacağız da doğrusunu bulacağız?

Çok eskiden genç bir düşünür yaşarmış İngiltere'de. Büyük idealleri varmış, dünyayı değiştirmekmiş amacı her türlü kötülükten kurtarmak, iyilikleri saçmak her canlının üstüne, Tanrı'nın merhametiyle birlikte. Ama yıllar geçtikçe bir bakmış değişen birşey yok. Sonra ülkesini değiştirmeye karar vermiş. Yıllar sonra bu da olmayınca, ailesinden başlamayı denemiş bu kez. Tabii o da olmamış. Artık iyice yaşlandığında "değişmeye kendimden başlamadan, herkesi, herşeyi değiştirmeye çalıştım. En büyük hatam buydu".. O nedenle değişimleri insanlar içine alıp onu yansıtmadıkça, başarı imkansızdır.

İşte, yazının başlığı yine burada devreye giriyor. Sanatsal duyarlılığı olan ülke insanları çoğaldıkça, önüne gelenin adının önüne koyarak içini boşalttıkları "sanatçı" kavramını hak eden o içi de dışı da güzel insanlar gerçek değerini bulacaktır.

 
Toplam blog
: 23
: 2153
Kayıt tarihi
: 12.02.07
 
 

Hayatla doğrudan ilgiliyim, hemen hemen her konu ilgimi çeker, ancak mistik, metafizik, tarih ve ..