- Kategori
- Futbol
Şans bir gün, emek her gün kazanır

Mehmet'in şanssız golü, Beşiktaş'ın şanslı golü
Eğer Beşiktaş'ın şampiyonluğu önce birlik beraberlikten geçiyorsa, Beşiktaş sonuna kadar camia olarak, taraftar olarak, futbolcu olarak bunun hakkını verdi. Bunu görmek için saat 4'te Beşiktaş'ta dolaşmak yeterliydi. Her yerden şarkılar söyleniyor, meşaleler yanmış, takım şampiyonluğa hasret kalmış, duygusallık diz boyu. Gözler dolu dolu. Stada yürüyorsun, yolda yürürken bile trafik var. Maça giriyorsun, saat daha 6, statta güzel yerlerin hepsi dolmuş. Taraftar şampiyonluğa inanmış. Takım sahaya çıkıyor. Kimi tirbüne çağırırsan çağır, tüm takım birlikte gelip seyirciyi alkışlıyor. O kadar güzel bir ortam ki, kelimeler eksik kalıyor. Futbolcular birlik olmuş, tek yürek olmuş, şampiyonluğa inanmış. Beklediğimiz an, bu anmış gerçekten. Kapalıda her dilde açılan pankartlar, şampiyonluğun habercisiymiş..
1995'te Antep'i 2-0 yenip şampiyon olduğumuz maçta tribünde coşkuyu yaşayanlardandım. 2003'te ise bütün sene tüm maçlara gidip, son 2 maça ailemde yaşadığım ciddi bir sağlık probleminden dolayı gidemedim. Yani 'Sergen attı, şampiyonluk geldi' sırasında coşkuyu yaşayamayacak durumdaydım. O nedenle bu benim çooook uzun zamandan sonra ilk coşkum. Üzerine bir de bütün sene adam gibi önemli bir maç kazanamayınca Galatasaray maçı daha büyük önem kazandı. Bu maçı kazanamasaydık, olası şampiyonluk bile çok buruk olacaktı.
Beşiktaş'a bu büyük maçlarda ne oluyorsa, karşısındaki rakibe bir anda 'senenin en iyi futbolu'nu oynatıyor. Bursa maçı böyle oldu, Fener maçı hakeza, Galatasaray maçı da aynı oldu. Galatasaray bu kadro yapısı ile nasıl başarıp da bu kadar gerilerde hayretler içinde kalıyorum. Arda ve Kewell müthiş futbol oynadılar, Arda resmen İbo'ları sirkulase etti. Kewell'ın attığı gol çok güzeldi, kaçırdıkları da çok acemiceydi. Beşiktaş'a İnönü'nün muhteşem ortamı yaramıyor demek ki. Şu maçı kazanmak bu kadar zor olmamalı, Beşiktaş iyi oynamamasına rağmen maçı kazanmayı bildiyse, bunda maçı bırakmayan taraftar ve her zamanki gibi oyuncu değişiklikleri ile Mustafa Denizli çok etkilidir.
Beşiktaş Delgado'nun yokluğunda ( varlığı ile yokluğu bir olduğu için ben yokluğunu tercih ediyorum!) oyun kurucu görevini Tello'ya vermiş ve defansif bir kadro kurmuştu. Ama Tello bu ağırlığı taşıyamadığı gibi, oyun kurucu futbolcuya yakışmayacak şekilde bencil oynadı, ilk yarıda kaçırılan 2 pozisyon da Tello'nun bencilliği imzalıydı. Yine de büyük bir şans golüyle galibiyet golünü bulan Beşiktaş'ın 2. yarı rahatlayacağını düşünenler yanıldı. Zira herkesin beklediği Yusuf girmesiyle dinamizm getirecek sanılırken, ilk yarı solda oynayan Ekrem Dağ'ın sağa geçmesiyle 2 tane 35'lik yaşlı delikanlıya kaldı Beşiktaş'ın sol kanadı. Bu da Galatasaray'ın golünü getirdi, bu gol Yusuf'un Kewell'ı savunamaması ile geldi. Yine de Yusuf bu senenin Sergen'i olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini attığı ustalık ve şans dolu golüyle ispatladı.
Nobre kaç gol atarsa atsın, kim ne derse desin Beşiktaş'ın vazgeçilmezi. Olmadığı süreçte Beşiktaş özellikle orta sahada oyunun hakimiyetini kurmakta çok zorlandı. Nobre'nin girmesi bile çok şeyi farkettirdi. Mustafa Denizli'nin Ernst değişikliği de çok doğruydu, Ernst çok yorulmuştu ve çok gergindi, 2. sarıyı görebilirdi.
Maç 1-0 olmuş, ortam şahane, seyirci çok keyifli, ama kanbersiz düğün olur mu? Sabri çıkıyor sahneye, vuruyor Holosko'ya, maçı geriyor, seyirciyi geriyor, hakem bana mısın demiyor. Bir 'sarı kart' alsa 2. sarıdan kırmızı kart alacak. Seyircinin bu galeyanında bir sonraki maçın 'saha kapatılsa dahi' sonraki sezona kayacağı ve belki İnönü'de bile oynanmayacağını bilmek de etkilidir herhalde, sahaya ne bulursa attılar. Ayrıca bu kadar meşale sahaya nasıl giriyor anlaşılır gibi değil, beni çorap içlerime kadar arayan polisler herhalde bazılarına dokunmuyor.
Sonuçta Beşiktaş şanslıydı, Galatasaray iyi oynadığı maçı kaybetti. Ne kadar şans dense de, Beşiktaş bu seneki büyük mücadelesinin sonucunu belki de bu şans kazanımlarıyla aldı. Şans bir gün, emek her gün kazanır. Bir Denizli faciası daha yaşanır mı bilinmez, yaşanmaması için duacıyız. Kupadan sonra gelecek bir şampiyonluk, hasretle beklenilen güzel günlerin habercisi olacaktır.