Şans mı şanssızlık mı?

Bir varmış bir yokmuş diye başlıyor masalımız her masal gibi...

Bir köyde Ali adında genç bir adam yaşarmış. Karısı ve çocukları, bir ineği bir de atı varmış. Çifçilikle geçimini sağlayan bu adamın bir de yan komşusu Veli varmış masalda.

Bir gün Ali’nin her işini gören, evinin direği olan atı kaybolmuş.

Veli: Oğlum Ali sen de ne şansız adammışsın yahu.. Ne iş yapacaksın şimdi atsız?

Ali: Şans mı şansızlık mı acaba?

Ali geçimini sağlamak için kendine başka bir iş daha bulmuş, çifçilikle beraber marangozluk da yapmaya başlamış. Günün birinde Ali’nin atı 5 atla beraber tekrar yuvasına dönmüş.

Veli: Oğlum Ali sen de ne şanslı adamsın yahu. Bir anda 6 atın oldu, bu arada marangozluğu da geliştirdin!

Ali: Şans mı şansızlık mı acaba?

İki gün sonra Ali attan düşmüş kolunu kırmış.

Veli: Oğlum Ali sen de amma şansız adammışsın ya. Kolun kırıldı, çalışamayacaksın şimdi, işe bak!

Ali: Şans mı şansızlık mı?

Aradan bir ay geçmeden ülkede savaş çıkmış. Ülkenin tüm genç erkekleri savaşa alınmış. Veli de savaşa gidiyormuş, ama kolu kırık olan Ali savaşa gidememiş.

Veli: Oğlum Ali sen ne şanslı adamsın yahu! Ne güzel ailenin yanındasın, bizim ne olur ki halimiz? Kim bakar bizim çoluğa çocuğa?

Ali: Şans mı şansızlık mı? demiş yine...

Bir varmış bir yokmuşlar da şansmıymış yoksa şansızlık mı?

Hayatta yaşanan herşeyin bir nedeni var büyük ihtimalle. Bazen bize şansızlık gibi görünen durumlar gerçekte bizim yaşamamız gereken durumlar. O kötü durumlardan çıkabilme cesaretini bulabilmek, öğrenmek, kendini geliştirebilmek için verilmiş bir şans belki de! Bu açıdan bakmak lazım bir de hayata. Acaba gerçekten şans mı şansızlık mı?