Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '08

 
Kategori
Felsefe
 

Gir dedi :) Blog gir

Gir dedi :)  Blog gir
 

Haftalar oldu yazmayalı, yazamayalı... Adeta, tiryakinin sigarasız kalması, sevdalının ayrı düşmesi gibi...

Şimdiye kadar kayda değer yazamamış olsam da; demekki yılların birikimi ile dışa vurmak istiyor benliğim. İçimin içime sığmadığı anlarda dahi; bir yanda fren, öte yanda (özde) iteleme sürüyor...bir şekilde frenleme isteğime, çabama rağmen. Ve yazmamamın mazeretli söylemi -yazamadım- olsa bile, sitem başlıyor özde; özden öze, derinden derine...Neden..?

Ne kadar yoğun yaşıyoruz güzelim İstanbul 'da... O denli yoğun, koşturmaca içinde, gürültülü-patırtılı, köşe kapmaca oynar gibi nefes-nefese... Ve bir bakıyoruz; daha iyi yaşamak için (verdiğimiz mücadelede) koştururken, yaşam kaçıvermiş kendi elimizden...kapısı açık unutulan kafesten uçup giden bir kuş misali... Sonra seyreyle dur ardı-ardına sorularla; neden? niçin? ne bedele karşılık? ya köyde olaydım? ya Emerika 'da yaşasaydım? ya asker olsaydım? ya öğretmen olsaydım? ya vali olsaydım? ya işçi olsaydım? ya özürlü olsaydım? ya zengin...? ya düşkün ya cahil...ya çoban...ya hasta...ya...ya..ya.yaaaaaa...yeter beeee.. düşün-düşün...bırak artık düşünme..!

Yazma konusundaki özenli yaklaşımıma bir de aşırı yoğunluk eklendiğinde; işte o zaman kilit oluyorum. Bu kadar aradan ve -yaz- , -yazma-, -sonra yazarsın- med-cezirlerinden sonra, bu akşam (hiç hesapta yokken) elim gönlümün çağrısına uydu (herhal.. :)) elim, gözüm, ruhum geliverdi bu güzelim siteye... Bir tarafım "yaz" der, diğeri "yazma şimdi" ; "bu kadar sorunun-sıkıntının ortasında sırası değil" der ve her kafadan bir ses çıkarken; ben, her zaman planlı yaşamaya, zamanımı planlama çabası içinde olan ben dedimki özüme; -yeter, sürekli plan-program, kural-kontrol, çetele-rapor, bir kere de bırak, yazıver gitsin yahu...-

-Hadi Gir Siteye- dedi (son söz olarak özüm özüme); Gir Dedi :) Blog Gir... Bir baktım yazıyorum yalın şekilde...

Belki bu yazım, bu blog bir dönemeç olur. Daha sık, daha kısa ve keyifli yazmaya (da) köprü olsun bu yazım:))

Sevdanın neşeli tarafını, en kasıntı durumun komedi yönünü, tadında-kararında gır-gırı şamatayı yakalarım inşaallah. Tabii bu yazımda değil, sonrakilerde...

İnsanın dönemleri vardır ya...

Neşelimi neşeli (neş'e yoğun:))) Ne güzeldir doyasıya neşeli olmak, hele bir de insanın sevdikleri ile sevenlerinin neşesi yerindeyse...:)))

Üzüntülü / Acılı :(dakikaların, hatta saniyelerin bile insandan birşeyleri alıp götürdüğü, yıprattığı:( İnsanın dost aradığı, daha da önemlisi; gerçek dostunu, dost görünenden ayırt edebildiği, insanı ve "insan"ı tanıdığı-anladığı dönem (yaşamın her safhası bir ders aslında... iyide, güzelde, doğruda... kötüde, çirkinde, yanlışta; bir dolu ders olmalı...alabilene veya alması gerekene...)

Coşku dolu, sevecen, sıcak, soğuk, mesafeli, atak, içe kapanık, hayal dünyasında, hayal kırıklığı içinde...Değişik haller, farklı pencerelerden rengarenk bir dünya.

Bu dünya; sevgisiyle-aşkıyla, tutkusuyla-coşkusuyla, kavgasıyla-dövüşüyle, kanı-savaşı-göz yaşı ile bizim dünyamız (ne kadar "anlamlı" bir tümce olduğunun farkındasınız değil mi? :)))

Bu dünyayı renklendirmek için özümüzü renklendirmek; özümüzü renkli tutmak, olumsuzlukları savurmak; olumlu olana yönelmek, çölde şelalenin en güzelini, kutupta Antalya 'nın güneşini, yoklukta padişah sofrasını VAR kabul etmek... Yokken var sayıp zengin olmak; açken su içip -tokum- diyebilmek...(nassssııl amaaaa, hem aile bütçesi için süper, hem de ülke ekonomisini düzlüğe çıkarecez alim allah :))) Hasta iken -sağlamım, aslan gibiyim- diyip (öhhöö-öhhöğğğ...) zatürreden, dübeğküloğzden uzak duğmag...alim allah aşacez heğ bi sorunu...

Olumlu düşünmek her daim eyyidir, yeter ki olumlu düşünmenin dozunu kaçırmayalım. Yalınızca olumlu düşünmenin (tek başına) işe yaramayacağını bilelim. Çalışalım, koşalım, coşalım anceeeeek... coşarıkeni de galeyene gelip te sapitmeyelim. "Ben Batılıyam, batılı gibi yaşaram, onilerin her biriciği şöhle-böhle.. yavriiimmm bi elüme geçirirsem..." deyip (te Taksim 'de Beyoğlu 'da) turistleri dünyaya (afedersiniz) Türkiye 'ye geldiklerine pişman etmeyelim.

Allah hepimize akıl-fikir versin..

Akıl-Ruh-Beden Sağlığımızı, Eğitim ve Tutarlı Davranışla Daim Kılsın...

Kalın Sağlıcakla,

Sevgilerimle.

Tarık Toraman

 
Toplam blog
: 38
: 629
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

Merhaba, MilliyetBlog 'un ilkeli yönetiminin yanı sıra; sağlamış olduğu sürekli gelişim içindeki ..