Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '09

 
Kategori
Mizah
 

Sansürsüz!...

Sansürsüz!...
 


Ders arası teneffüs. Sağanak yağmur var dışarıda. Ne zamandır böyle sağanak olmamış. Kızlar kürsünün çevresinde toplanmışlar. Ortalarında bir kız... Günyaruk Abaküs. Elinde bir tomar kağıt, dağıtıyor arkadaşlarına. Çevresindekilerin elleri havada...

“Bana da... bana da ver!” sesleri yankılanıyor sınıfta.

Arka sıralarda bilek güreşine tutuşmuş Serhat bağırıyor:

“Günyaruk! Benim sıranın üstüne de bıraksana bi tane!”

Günyaruk eğilip bir tane kağıt savuruyor ön sıraya. Sınıfın utangaç kızlarından biri, alı alına moru moruna uzanıyor kağıda..

Filozof Hayri itiraz ediyor:

“Hop dedik! Lodoslamak yok öyle göz göre göre, koy bakalım o kağıdı aldığın yere.”

Günyaruk, kısılmış sesini açmak için bir iki öksürüyor:

“Ya arkadaşlar, anten olmaya gerek yok. Sibop bi konu yüzünden spastiklik yapmayalım de meee....!”

Arka taraflarda epeyce bir şamata var. Sınıf başkanı Abbas’la, yardımcısı Cabbar, ellerinde adisyon fişiyle dolaşan şef garsonlar gibi, sınıfta turalayıp konuşanların adını yazıyorlar. Sınıfın şamata oğlanlarından Mahmut, kısık sesle müdahale ediyor:

“ Bana ne bakıyosunuz olum? Çıkın koridora... Atmaca gibi dolaşan tırışkalara takılın. Görmüyonuz mu olum, burda müsabaka-ı ahirete hazırlanıyoz!

Sınıfın süslü kızlarından Aybüke cırlak sesiyle bağırıyor:

“Kurtuluş çıngırağı bi çalsın, sizin gibi otlangaçların yanında bi dakka bile durmam! Ön Silkelenme Sınavı bi yandan, narkoz felsefeci bi yandan... öf ya! Amma uzadı bu iş! Topyekun temaşa yapalım arkideşler!”

Derse giriş zili. Günyaruk, elindekileri epeyce dağıtmış. Beş on tane kalmış.

“Öf ya, sıkıldım artık!” diyor, kalanları da havaya saçıyor, bir çalımla gidip oturuyor sırasına. Etrafa saçtıkları, yerlere dağılıyor.

“Şimdi İngilizceci matkap sorularla gelip sınav yapacak. Kesin gümleyeceğiz sınavdan!” diyor.

Sıra arkadaşı Nilay kulağına eğiliyor:

“Haftaya tarih sınavı var. Bak bu sefer kopya istemem, kesin kağıtları değiştireceğiz tamam mı fıstık? Şimdiden söyleyim, coflamak yok!”

İngilizceci kapıda. Sınıfın halini görünce, içeri girmekten vazgeçip, bir süre bekliyor. Gürültü, şamata yavaştan sönümleniyor. Mr. Gramm sınıfa giriyor, “Good morning” dedikten sonra gözlüklerini çıkarıp arka sıralara bakıyor, yeniden gözlüklerini takıp, kürsüye ilerliyor. Çantasını açıyor, test sorularını çıkarıp dağıtıyor sınıfa.

Günyaruk Abaküs, oflayıp pufluyor, ağzını burnunu oynatıyor. Nilay’ın kulağına fısıldıyor:

“İnşallah, ahiretlik bi şey sormaz şu hoca. Bi sorsa geviş getirmeye başlarım valla, bi şey anlamıyorum bu dersten. Tilt oluyom ya Türkçe konuşmayanlara! Maddenin beşinci hali oldum, koptum valla.. Türkçenin dışında bütün dillerden nefret ediyom kız, abi! Türkçesiz geymek çok zor yaa.."

Mr. Gramm gözlüğünü çıkarıp bakıyor Günyaruk’a: “Miss Ab-aküs! Please!” diyor. Günyaruk susuyor. Sınav başlıyor.

Günyaruk Abaküs’ün sıkılıp havaya attığı kağıtlardan biri öğretmen kürsüsünün üzerine düşmüş. Mr. Gramm Göz ucuyla kağıda bakıyor.

“İngilizce bana göre karma bir dildir. Diğer bütün dillerde olduğu gibi, İngilizcenin yapısında da %41 alışveriş Türkçesi, %40 internet Türkçesi, % 15 de fast-food Türkçesi olan bir söz varlığı mevcuttur. İngilizce’nin gramer yapısı söz varlığı gibi Türkçe olmakla birlikte, Türkçe’den küçük bir farkla ayrılmakta, gülücük anlamına gelen çift nokta ve ikili, bazen üçlü parantezler sondan eklemeli bir dil olan Türkçe gibi sona eklenecek yerde, en başta kullanılmakta, bu da yanlış anlaşılmalara yol açmaktadır.

İngilizcenin Shakespeare, Almancanın Goethe, Fransızcanın Baudelaire gibi şairleri olsa bile, bu dillerin hiçbiri Türkçe gibi tarihsel anlamda bir yazı dili değildir. Çünkü bu dillerin hiç birinde sözcük sonlarına, sonradan eklemeli Türkçedeki gibi gülücük işaretleri eklenmemektedir.

O nedenle derhal bir dil kurultayı yapılacak ve bütün dillerde gülücük işaretlerinin Türkçedeki gibi yazı diline geçirilmesi sağlanacaktır. Bu konuda çalışacak elemanların öncelikle Türkçeyi nasıl okuyup yazdıklarına bakılacaktır. Gönüllülerin e-mail adresleriyle başvurup, dil kurultayı için rezervasyon yaptırmaları gerekmektedir, duyrulur. ”

***

Günyaruk Abaküs sınav kağıdını verirken Mr. Gramm sesini iyice alçaltıp soruyor:

“Ben istesem bu kağıttan çokça göndermek İnglınd... benim arkadaşlara, nerden bulacak ben?”

Günyaruk Abaküs fısıltıyla yanıtlıyor:

“Ben, 'tarafsız bilim' adına sizin için özel olarak ‘rica’ ederim sör... Hoca sizin için de yüz fotokopi yapar.”

“Peki, link, fotokopiden pahalı mı oluyor sizin memleketinde?”

“Yok sör, olmaz da... bu, yalnızca 'körlerle sağırlar, birbirini ağırlar' kurultayı olacak... ‘dilsiz’ler davetli değil, o nedenle link veremiyoruz...”

***

Paydos saati. Okul boşalıyor. Hizmetli Muharrem sınıfları süpürüyor, kürsünün üstünde kalan 'kurultay kağıdı'nı dörde katlayıp cebine atıyor. Çay ocağında tezgahın üstüne bıraktığı yarım simidi saracak, oğluna götürecek. Dişleri yeni çıkmış ama, velet çok seviyor simidi.


Not: Sözün özü, bu yazıda geçen argo sözcüklerin anlamlarını öğrenmek isteyen dostlar, dilerseniz mail adresinize bu sözcüklerin anlamlarını postalayabilirim. Bana bu konuda iki satır mesaj yazmanız gerekli.......... diyecektim, vazgeçtim, yeryüzünde bunca çözüm bekleyen konu varken zamanımıza yazık!..

Linkini vereyim, olsun bitsin.

http://www.milliyet.com.tr/2000/04/06/yasam/yas06.html

http://www.duslersokagi.com/GunlukData.php?gid=91217



Zelin Artuğ, Eylül 2009, Yeryüzü

 
Toplam blog
: 142
: 969
Kayıt tarihi
: 04.07.08
 
 

Yaşam, sorulardan ve yanıtlardan oluşmuş. Her soru, aynı zamanda kendinin yanıtı... Çift yumurta ..