- Kategori
- İlişkiler
Şarap kokan karanlıktı sensizlik

Aşk can yakar dostlar. Kesik koldan akan kan misali süzülür yanaklardan. Hiç bir acı, hiç bir kalp ağrısı bu kadar gönüllü giremez yaşantımıza. Çalılarda elimize batan dikene yüz buruşturup homurdanırken, sevgilinin verdiği gül elimize battığında dudağımıza götürüp parmağımızı, kutsallaştırırız o acıyı kendilğinden. Can yakar aşk ve aşk uğruna akan her damla yaş, bereketiyle akar gönüllere; ordanda sevgi tohumları filizleniverir. Acı çektikçe büyür sanki sevdamız, yada büyütürüz acı çektikçe sevdamızı. Aşk değildir değişken olan, değişen bizlerizdir aslında.
Masum başlar belki; ama masum bitmez çoğunda. Akıtmadıkça zehrini özgür kılmaz ruhlarımızı. Başı ya da sonu farketmez, atılan ilk adım gibi bazende son adım kavuşturur sevgilileri. Nasıl mı? İşte böyle:
Şişeyi açtığında, her zaman oturduğu koltuğun tepesinde düşünüyordu belli belirsiz. Kadehi eline alıp, bardağın ağzında gezdirmeye başlayınca parmağını kopmaya başlamıştı kıyamet. Zaten geceler her zaman daha bi sinsi olmuştu ona gündüze göre. Küçük karanlık düşünceler güneşte, korkuları gibi saklanırdı tenhalara. Ama el ayak çekilip, evlerin ışıkları bir bir sönmeye başlayınca, her bir korkusu çıkıverir kuytusundan ve saldırırdı kendisine sebepsiz.
Yavaş yavaş koltuktan kaydırdı bedenini halıya doğru. Dizlerini karnına çekip sırtını yasladı az önce üstünde oturduğu koltuğa. Mumun ışığından duvara yansıyan gölgesine bakıp yaktı sigarasını. Gölgesi bile kendinden daha heybetliydi karşısında. Derin bir nefes çekti sigarasından, öyle bir çekti ki ciğerlerine; çıkmadı kederi dışarı bir daha. Yoğruldu içinde yalnızlığı, yaş olup aktı gözünden. Hayır şimdi olmaz gibilerinden kadehi ittirip eliyle, şişeyi titreyen dudaklarına götürdü bu kez. Başını ellerinin arasına alıp ''Deliyormuyum acaba?'' diye mırıldanmaya başladı kendi kendine. Sehpanın üzerindeki fotoğrafa bakmıyordu saatlerdir, bakamıyordu belkide.Şişeden bir yudum, sigaradan bir duman aldıktan sonra çevirdi başını anılarına. Bütün vücudu titremeye başlamıştı.Gözlerine bakıpta ''En kötü alışkanlığım sen oldun ''u çerçeveye fısıldadı bu kez. Sonra hayalinde öptü, kokladı saçlarını çerçevede yanında duran, göz yaşlarına sebep olanın. Sakince eline alıp şişeyi , hiçte sakin olmayarak , dibiyle kırdı çerçevenin camını. Düşüncesi gibi tuz buz olan camın ardından aldığı resmi göğsüne koyup kapattı gözlerini...
Gözlerini açtığında soğukluğunu hissetti bedeninin.Kalkmaya çalıştı yerinden usulca ama gücü imkan vermedi buna.Yerdeki resimde kendisine baktı, parlaktı gözleri onun ;ama kendisi puslu görüyordu etrafı. Evet, hala nefes alıyordu. Ama ona yetmedi...