Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '08

 
Kategori
Kültürler
 

Sarıkeçili kültüründen deve de gdiyor

Sarıkeçili kültüründen deve de gdiyor
 

HAVUT


Aralık sonu, güneşli bir günde toprak yolda ilerliyor arabamız. Yol kenarında siyah siyah keçiler. Boğazlarında sivri uçlu tasmaları olan çoban köpekleri.

Bir televizyon kanalına çekim için varıyoruz, Davulcu Tepesi’ne. Çamların arasında üç beş deve. Kıl çadır az uzağımızda. Kapısı güneye bakıyor. Ortada büyükçe bir keçe, üzerinde küçük bir kız çocuğu. Köşede yan yana dizili nakışlı çuvallar. Çadırın içerisinde ateş yanıyor. Ocakta sacayağı, üzerinde kapkara olmuş bir çaydanlık. Çay kokusu sarmış kara çadırın içini.

“ Hocam, benim de bir fotoğrafımı çek şu mayayla. Bir iki seneye kadar bu hayvanları fotoğraf çektirmek için bile bulamayacağız, ” diye hayıflanıyor, Sarıkeçili Musa Gök.

“Bir zamanlar ben de deveciydim, ” diyor Musa ve ekliyor “ Biz de modernleştik. Traktörlerle göçüyoruz artık. Eskiden develerle göçerdik. Onlar masrafsızdı oysa traktörler cep düşmanı.”

Deveci Sarıkeçili her geçen yıl azalıyor, develer de satılmaya devam ediyor. Nedenini soruyoruz. Musa da yanıtlıyor: “Çocuklarımızın cahil kalmasını istemiyoruz. Onlar okula gidiyor, deve güdücü kalmadı. Ben de develeri satıp bir traktör aldım. Çocuğumun okumasını, bir meslek sahibi olmasını istiyorum. Bir mesleği olursa, belki o bırakabilir bu göçerliği.”

Göçerlik bir yaşam tarzı Sarıkeçililer için. Başka bir yaşam biçimi, onlara dar bir elbise gibi gelir. Ama bu çağda, bu zor koşullarda yaşayan insanlar bizim insanlarımız. Sıcak bir evi, evinde suyu, elektriği kim istemez?

Sarıkeçili yaşantısı çok çetin: Kışın yağmur ve çamur. Yazınsa güneş altında, sarı sıcak yakıp kavuruyor onları. Hayvanlarınızı satıp yerleşik düzene geçmeyi düşünmüyor musunuz dediğimiz zaman ise, “Atalarımızdan gördüğümüz yaşam bu. Çileli ama ne yaparsın? Malcılığı bırakanlar oldu. Ama memnun değil yaşantılarından, ” yanıtını veriyor Kerim Çelik. Göçerliği bıraksalar ne yapacaklar? Onlar sadece hayvancılıktan anlıyorlar, başka meslekleri de yok. “ Bugüne kadar bir tek soğan bile dikmedik, ” diyenleri de var. Sunucu söyleşmeye devam ediyor Yörük kardeşlerimizle.

Bense bakıyorum onlara. Çocuklar çekingen. Konuşmaya pek yanaşmıyor. Tek eğlenceleri hayvanlar ve onların yavruları. Yaşam tarzları, teknolojinin sunduğu nimetlerden çok uzak. Çocuklar dış dünyaya tamamen kapalı bir kültür içinde yetişiyor. Hiçbir sosyal güvenceleri yok. Geçici bir olgu da değil bu. Bir ömür boyu sürecek.

Çadıra giriyoruz. Ortaya bir sofra seriliyor. Sulanmış yufka ekmekler, bir sahan da deri peyniri. Çomaçlar yapılıyor. Çaylar dolduruluyor bardaklara. Sohbet koyulaşıyor deve üstüne. Bir süre sonra da ayrılıyoruz, büyük bir içtenlikle ağırlandığımız, Sarıkeçili çadırından.

Yüreğim burkuluyor yolda. Günümüz gençliğinin artık bilmediği ya da kullanmadığı deyimleri, bir iki kuşak sonra, genç Sarıkeçililer de kullanmaz olacak. Deveyi görmeyen, onunla yaşamayan, nereden bilecek deve dişini de “ Deve dişi gibi sarımsak” diyecek? Nereden bilecek devenin kindar olduğunu da “ Deve kini”, yine nereden bilecek devenin korkak olduğunu da “ Deveye yürekli ” diyecek? Havudu görmeye görmeye onu unutan birisi, nasıl kullanacak “ Deveyi havuduyla yutmak” deyimini? Beserek, daylak, gayalık, maya ve köşek de artık dilimizin kullanılmayan sözcükler dağarcığındaki yerlerini alacak…

 
Toplam blog
: 95
: 1738
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

Emekli öğretim görevlisi, çevirmen, öykü yazarı, kültür ve düşün dergisi Gerçemek'in sahibi ve ge..