- Kategori
- Öykü
Savaşçı Ender - 2

18 Eylül 2040, Banka Şubesi Önü, Şişli- İstanbul
Aynen ilkinde olduğu gibi operasyonun sabaha karşı yapılmasına karar verilmişti. Böylece günlerdir teyakkuzda ve gergin oldukları için bitap düşmüş soyguncuların bir anlık gafletinden faydalanmak isteniyordu. Androitlere gelince onların uyku ile bir ilgisi yoktu zaten.
SE-1 timi olay yerine geldiğinde sabaha çok bir şey kalmamıştı. Karanlıkta zaten pek fark edilmeyen biyo-sentetik yüzleri banka binasına kilitlenmiş gibiydi. Operasyon planı önceden kendilerine verildiği için hiç kimseye bir şey sormadılar. Operasyonu bizzat yöneten emniyet müdürüyle birkaç kelime konuştuktan sonra birer gölge gibi binaya doğru sokulmaya başladılar. Bu arada polisler zırhlı arabalarının arkasında mevzilenmiş, keskin nişancılar yerini almış ve muhtemel bir ateş desteği için eller tetikte bekliyorlardı.
Binaya cepheden değil, duvar dibinden sokulan androitler tam kapıya yaklaşmıştı ki soyguncular da harekete geçti. Androitlerin üzerine yoğun bir ateş açtılar. Bu arada karşıda mevzilenen bütün polisler ve keskin nişancılar da karşı ateşe başladı. Androitler bütün bu mermi sağanağı içinde, hiçbirşey olmamış gibi yürüyüp kapıya ulaştılar ve korkunç bir darbeyle kapıyı parçalayıp içeri daldılar. Aynı anda da kollarının ucundaki makineli tabancalar saliseler içinde hedef analizi yapmış, soyguncular daha ne olduğunu anlayamadan kafalarına yedikleri güdümlü mermilerle birer tomruk gibi yere serilmişlerdi. Sadece bir tanesi jarjörünü karşısındaki polis giysili androite boşaltmış ancak adamın bana mısın demediğini görecek kadar uzun yaşamıştı.
Androitlere gelince, inanılmaz bir iş başarmışlardı ama yüzlerinde hiçbir anlam yoktu. Kendilerini tebrik eden emniyet müdürünü ve diğer polis şeflerini başlarıyla selamlayıp arabalarına bindiler. Kendilerine verilen zaman dolmak üzereydi. Savaşçı Enderlerin hemen kışlalarına dönmesi gerekiyordu.
10 Mayıs 2038, İlsagem - Robot Laboratuarı, Ankara
Ender Yağmur son günlerde çok düşünceliydi. Birkaç yıldır üzerinde çalıştıkları “Savaşçı Robot” işinde bir arpa boyu yol alamamışlardı. Gerçi işe sıfırdan başlamışlar, gelişmiş ülkeler imal ettikleri savaşçı robotları çoktan cepheye sürmüş oldukları halde hâlâ ayakta durmayı zor beceren prototiplerden ileri geçememişlerdi. Yapay zekâ konusunda durum çok daha vahimdi. Hiç kimse bu teknolojiyi başkalarıyla paylaşmak istemediğinden a’dan z’ye herşeyi yerli olarak geliştirmesi gerekiyordu. Aslında çalıştıkları robot laboratuarı çok fazla yeterli değildi. ODTÜ gibi çok gelişmiş bir teknokentte yer almasına rağmen yeterli alt yapı ve desteğe bir türlü erişemiyorlardı.
Derken iş devletin el koyması ve Ender yağmur ve ekibinin İlsagem’e davet edilmesiyle birden değişti. Bugüne kadar ranger gibi dünyada ilk olan bir silahın geliştirildiği İlsagem’in teknolojik alt yapısı oldukça zengindi. Merkezde son derecede iyi yetişmiş mühendisler ve bilim adamları vardı. İlsagem’in birçok bakımdan Amerika’daki benzeri Darpa’yı solladığı söyleniyordu. İlk iş olarak Ender Yağmur’a tam yetki verildi. İstediği mühendis ve bilim adamlarını ekibine katabilecek ve sınırsız kaynak kullanabilecekti.
Ancak zaman geçtikçe görüldü ki bütün iş Ender Bey’de bitiyordu. Tam anlamıyla bir robotik dehası olan Ender Yağmur, eriştiği imkanların da verdiği sinerjiyle ayakta zor duran robotları yürütmeye, koşturmaya, insanlardan ve birbirlerinden komut almaya başlattı. Ancak üretilen son prototipler Amerikalıların savaşçı androitlerinden çok daha gerideydi. Hatta Rusların meydana sürdüğü exosceleton’un yeteneklerine erişebilmek için bir hayli yol alması gerekiyordu.
Ancak bu kadarı bile Türkiye’nin yürüttüğü her askeri projeye kuşkuyla bakanlara fazlasıyla yetmişti. Geçmişte yaptıkları gibi projenin kilit elemanlarını intihar süsü vererek yok ediyorlardı. Bu son proje için gerekli bütün koruma tedbirleri alınmıştı ama acı haber çabuk geldi: Arabasıyla Antalya’ya giden Ender Yağmur bir virajı alamayarak uçuruma yuvarlanmış ve feci bir şekilde can vermişti. Ne yazık ki yalnız yola çıkmaması için yapılan bütün uyarıları dinlememiş, çok sevdiği arabasıyla ve doğayla baş başa kalmayı tercih etmişti. Olay yerinde ve araç üzerinde yapılan incelemede; böyle bir kazanın oluşması için ya sürücü hatası, ya da dışarıdan müdahale yapılmasından başka seçenek görülmüyordu. Uydu kayıtları incelendiğinde dışarıdan bir etki izi saptanmamıştı. Anlaşılan Ender bey’i bir şekilde etkiliyerek bu feci kazayı yaptırmışlardı. Cenaze töreninde ekip arkadaşları gözyaşlarını içlerine akıtıp sessizce yemin ettiler. Her ne pahasına olursa olsun arkadaşlarının emaneti projeyi mutlu sonla noktalayacaklardı.
Gerçekten de geceleri bile evlerine gitmeden hummalı bir çalışma içine giren ekip, İlsagem’in bütün imkanlarını kullanarak son derecede gelişmiş yeni bir prototip ortaya çıkardılar. Bu son androit prototipine merhum arkadaşlarının anısına “ Savaşçı Ender” adını vermişlerdi.
Savaşçı Ender çok iyi yetişmiş bir komandodan daha hızlı hareket edebiliyor, yük taşıyabiliyor, tank ve ranger dahil her türlü silahı kullanabiliyordu. Sayısız çelik parça, makine, kablo, devre ve çipten oluşan meydana gelmiş vucüdünü bilinen hiçbir merminin işlemediği bir zırh kaplamıştı. Bu zırhın üzerinde de son teknoloji ürünü bir biyo-sentetik deri vardı. Soluk renkli bu deri olmasa iri yarı bir komandodan farksız görünüyorlardı. Türkiye sonunda başarmış, Amerika ve Rusya ile yarışabilecek bir savaşçı robot yapmıştı.
………………
SE – 1 modeli adı verilen bu ilk prototipler daha da geliştirilerek Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bir “Savaşçı Robotlar “ birimi oluşturuldu. Tabur seviyesindeki bu birlik son derecede tehlikeli operasyonlarda görev alarak büyük başarılar elde ettiler. İngilizce söylenişiyle “Esivan’lar” bütün dünyada bilinir olmuştu. Kimileri de polis ve jandarma operasyonlarında bulundu. İşte Şişli’deki banka şubesini basan soyguncuları göz açıp kapatıncaya kadar yok eden androit timi bunlardan birkaçıydı.