Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Aralık '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şayet-Keşke

Gerçekliğin diline bu denli ihtiyaç duyulan günümüz konjonktüründe yazı başlığını taşıyan ‘şayet-keşke’ gibi terimleri kullanmanın ne yararı var bilemiyorum.

Biz kimseden bir icazet, bir kıyak beklemiyoruz ki 'şayet' kelimesine muhatap olalım. Keza, 'keşke' sözcüğünün de arkasına saklanmanın bir manası yok. Çünkü o iradeyi ortaya koyan Allah. Sen buna kişiliğinle sahip çıkarak, olumsuzluğa işaret eden bir işlevi yapmamayı dile getiriyorsun.

Tabi bunlar kendiliğinden olacak şeyler değil; inananın iradesini, kararlılığını Allah’a teslim etmesiyle gerçekleşir ve o kimsenin ağzından da zaten böyle sözcükler çıkmaz.

Bu anlamsız rutinlerden kurtulabilmek için kuşkusuz bilincin temiz olması yani arınması gerekiyor. Buna bir nevi beynin bilgi alanının soyutlanması da diyebiliriz. Şunu söylemem sanırım doğru olur: Arınmak sadece sahiplenme duygusunun yok edilmesiyle ilgili değil, pasif alandaki bilgileri tekrarlamamak, boş ve acayip konuşmamakla da gerçekleşiyor.

Oysa ilim sahipleri tasarımlarını aktarırken bu tür sözcüklere hiç başvurmuyorlar. Özetlemek gerekirse; yaşantımızda mütemadiyen kullandığımız bu ve benzeri sözcükler, insanın kendini bir değer olarak görmesinden ve şüpheciliğin dozunu arttırmaktan, kuruntudan başka hiçbir işe yaramıyor.

Bu tür yaklaşımlara mâni olmadığınız takdirde her türlü beşerî duygu da filizlenmeye başlıyor.

Öncelikle merak denen, insanın hiçbir işine yaramayacak bir his oluşturuyor. Bu, bir konuda kişinin beyninin çöp bilgiyle dolması demektir.  Bununla da sınırlı kalmayıp dedikodu denen feci bir işlevin başlamasına da kapı açıyor.

Kişi alelade konuşmalarını sürdürdüğü takdirde, kısa süre içinde bu fiillerinin acılı sonuçlarına katlanmak zorunda kalabiliyor. Bu husus, günahlarla yoğrulmuş bir beyin yapısına ve negatif açılımlara yol açarken kader olgusunu dahi algılamayı kördüğüm haline getirebiliyor.

ŞİRK dediğimiz olay bu yaklaşımlarla kazanılıyor. Mistik yaklaşımların çok iyi değerlerlendirilmesi ve hatayı ortaya koyan bilgilerin beyinden kaldırılması gerekiyor. Maalesef, insanoğlu bir beşer olarak hayatını sürdürürken evrensellikle alakalı olmayan değerlerle boğuşup ömrünü tüketiyor.

Düşünebiliyor musunuz?

'Keşke' sözcüğü ayrıca insanın kendine bir benlik vermesi anlamına geliyor. Bu affedilecek türden bir günah değildir.

Yaşantımızda en derin, en gizli noktalarda dahi şirki görebilmemiz mümkün. Sağa baktığımızda, sola baktığımızda, gözlemlerimizde kısacası ‘B sırrına’ dayanmayan, çakma imanın getirisi her işlev hep şirk mahsulüdür. O kadar ince noktalar söz konusu ki...

Bunun üstesinden gelebilmek için farkındalıklı olmak yani beyni çok iyi kullanmak gerekiyor. Hakikatin açılımı yoksa, ‘comfort zone’ umuzdan kaynaklı bilgi alanıyla yaşıyorsak, şirk kaçınılmaz olur. Ve şirk yaşantısı, beden kavramı ile yoğunlaştığında mutlak surette cehennem hükmünü getirir.

İlim ehlinin dedikodudan uzak durmasının yegâne nedeni şirkten kaçmasıdır. İnsan diline hâkim olmadığı sürece dedikodu yapar ve ‘şayetlerle’ kader noktasını da inkâr ederek kendine bir varlık verecek koşullara girer. ‘Vahşi İnsan’ ve ‘evcil insanın’ hayatı böyle geçerken cehennem boyutunu da bu şekilde hazırlamış olur. Aslında bu husus onun öte boyuta geçmesiyle birlikte sonsuza kadar cehennemde yaşayacağının bir göstergesidir.

Halife dışındakilerin bu şartlardan kurtulması asla söz konusu değildir. Eğer içlerinde hasbelkader cennete gitmesi söz konusu olan varsa onun gideceği yer ‘Bühl Cenneti' oluyor. Bühl Cenneti de sufilerin söylediği gibi, kaybedilmiş cehennem gibidir. Kadere tabi olanlar için durum bu şekilde sonuçlanır.

İlahi güçler sathına girilirken, ilmin artık kendilerinden başka kimseye hitap etmediği duygusu o kimselerde güçlendiği içindir ki bir avuç insanın Halife özelliği kazanmaları mümkün olur. Bu istisnai durum kaderin değişimi anlamına gelebilir. Tekrarlamak gerekirse; bu bakış açısıyla yazılımdan başka hiçbir şey olmayan kader olgusu değiştirilebilir, buna göre olan biten her şey Kuantum Alanın bir algısı haline gelir. Kuantum Alan ise Halife’ye işaret eder.

Ne demek istediğimi umarım anlatabilmişimdir. Bu yaklaşım insanın gündelik hayatını, toplumsal normlarını keşfetmeye yeter. Kuşkusuz bu yazıdaki tecrübe bile kişiye değişik bir bakış açısı kazandırabilir. Bu sayede kişi kendi yaşadığı boyutu farklı bir gözle değerlendirebilir.

Ahmed F. Yüksel

04 Aralık 2019 /İstanbul

http://facebook.com/ahmedfevzi.yuksel

https://www.instagram.com/ahmedfyuksel/   

http://twitter.com/sufafy

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara