Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '14

 
Kategori
Güncel
 

Saygıyı katletmenin verdiği inanılmaz hazzı tatmak!

Saygıyı katletmenin verdiği inanılmaz hazzı tatmak!
 

Bir insan benden farklı düşünebilir, hayata ayrı bir zaviyeden bakabilir.

Dünyayı benim anladığım biçimde yorumlamayabilir.

İnandığım gibi inanmayabilir.

Kutsal saydığım değerlerin tümünü inkar edebilir. Bu mümkündür.

Eğer böyle bir kişiyle karışlaşırsam ve onunla sohbet etmek durumuda kalırsam önce onu dinlerim ve fikrini öğrenirim.

Sonra kendi görüşümü ortaya koyar, gerekirse  bilgim ve imkanlarım ölçüsünde ikna etmeye çalışırım. İnanıp benimsediğim değerlerin güzel ve yararlı olduğunu anlatmaya gayret ederim. Baktım kabul etmiyor, susar ve saygı duyarım. Ben nasıl böyle bir insansam, o da öyle bir insandır der, hakkını teslim ederim!

Bu kişi yöneticim olduğunda onun inancını, hayat tarzını, problem etmem; bunları kavga ve gerilim sebebi saymam. Arkamdaki destekçilerden güç alarak ona karşı ucuz kabadayılık yapmam. Onu açığa düşürerek kibirimi büyütmeye yeltenmem. Huzurunda ar ve haya yoksunu biri gibi davranmam, yüzsüzlük yapmam. Benim gibi düşünmüyor ya da inanmıyor diye onu düşman bellemem. Tahrik edip, asabını bozmak için fırsat kollamam. Hele şiddete başvurmayı aklımdan bile geçirmem. Bilirim ki yüzsüzlük, arsızlık ya da saygısızlık başarı veya kahramanlık değildir.

Aksine muhatabımıza yönelttiğimiz saygısızlık ve hakaret, düştüğümüz aczin, zavallılığın ve yenilmişlik duygusunun net ve açık göstergesidir. İktidarsızlığımızın ve yetersizliğimizin dışa vurumudur. Meşru ve açık yarışlarda altedemediğimiz rakibimizden namertçe intikam alma teşebbüsüdür. Muhatabımızı sinirlendirerek tuzağa düşürme girişimidir. Seviyesizlik ve acziyetten başarı çıkarma hesapları yapmaktır. Geçenlerde bir olay yaşadık.

Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, oğlu Mehmet Emre'nin mezuniyet töreni için bulunduğu Amerika'nın Harvard Üniversitesi'nde katıldığı, "Güncel Bölgesel Konular ve Geleceğe Bakış" başlıklı panelde, aynı kurumun Tıp Merkezi’nde çalışan Dr. Emrah Altındiş’in hoş olmayan açıklama ve sorularına muhatap oldu. İşte o açıklama ve soru:

"Roboski katliamında sizin başında bulunduğunuz ordu 34 insanımızı öldürdü. 17 tanesi çocuktu bunların, hiçbirisinin hesabı sorulmadı. Benim sorum şu; ... Siz böyle bir devletin başında olmaktan utanmıyor musunuz? Ellerinizden kan akıyor, görmüyor musunuz? Nasıl burada bize demokrasi yalanları söylüyorsunuz? Nasıl geceleri rahat uyuyorsunuz. ..."

Açıklama ve sorulardaki üslubun kasıtlı ve bilinçli olduğunda şüphe yok. "Siz böyle bir devletin başında olmaktan utanmıyor musunuz? Ellerinizden kan akıyor, görmüyormusunuz?" ifadeleri, sorudan çok öte anlamlar taşıyor. Resmen ve alenen saygısızlık içeriyor, hakaret kokuyor. Bunlar, herhangi bir ülkenin cumhurbaşkanına yöneltilecek sorular olamaz. Bunlar ancak, saygı yoksunu kişilerin histerik sayıklamaları olabilir. Aklen ve ruhen normal olan biri bu sözlerin, geçtik devlet başkanına, suç işlediği sabit olmayan bir şahsa bile söylenemeyeceğini bilir.

İşte kanun! TCK Madde 125/1- "Bir kimsenin yüzüne karşı onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek somut fiil ve olgular isnat eden veya yakıştırmalarda bulunan veya söven kişi üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

125/2- Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı, görevinden dolayı ... İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz."

Bedava kahraman Altındiş, söylediklerini ingilizceye tercüme ettirerek Amerika'lı destekçilerini memnun ettikten sonra bir de şunları ekliyor: "Bunları Türkiye'de söylesem, beni döverler veya tutuklarlar!" Acaba kendisi, aynı soruları Irak, Afganistan veya Ukrayna'da olanlardan ötürü Obama'ya yöneltse ve "çek elini buralardan!" dese durum ne olurdu? Sözleri aynı itibarı görür müydü?

Doktorun, yaptığı bu bedava kahramanlığı Amerikan özgürlüğüne yağlama çekerek taçlandırmasının, birilerinden gelen talep üzerine olabileceğini gözden uzak tutmuyorum. Acaba Amerika, gerçekten her türlü özgürlüğün dibine kadar yaşandığı bir ülke midir?

Orada ya da başka bir ülkede her şey süt liman mıdır? İnsanların hepsi cennette yaşıyormuş gibi mutlu mudur? Yanlışlar, hatalar, cezalar ve hak ihlalleri sadece bizim ülkemizde mi yapılmaktadır? Ya da Ortadoğu'yu, Ukrayna'yı kim karıştırmaktadır?

"İstatistiklere göre Amerika'da her iki dakikada bir adam öldürülmektedir. ... Amerika'da, teröristler daha doğrusu "terör zevki"ne kapılmış olanlar, bazen çok basit sebeplerle insanları öldürmektedir. ... işlenen cinayetlerin % 40'ı herhangi bir amaç için olmaksızın sadece zevkine işlenmektedir. ... Amerika'da sadece 1987 yılı içerisinde 3392 çocuk ateşli silahlarla öldürülmüştür." (1)

Bilgilendikçe olgunlaşacakları yerde, şımaran ve egosu şişen şahıslara bir önerim olacak!  Abdullah Gül'e yapılanın aynısını, üstteki alıntıdan da yararlanarak Başkan Obama'ya karşı da bir denesinler bakalım ne olacak? Özgür Amerika onları el üstünde mi tutacak, yoksa kodese mi tıkacak görelim.

Cumhurbaşkanını hedef alan yukarıdaki hüküm ve soru cümlelerinin Amerika'nın saygın üniversitelerinden Harvard'ta görev yapan ünvanlı bir şahıs tarafından dile getirilmesi bana göre ibretlik bir vakadır. Çünkü bu olay, belki de dünyada ilk kez, "doktor olmuş ama adam olamamış!" şeklinde tanımlanabilecek bir kişilik profili ortaya çıkarmıştır. Ayrıca bu meşhur mesel de (2) somuta evrilerek tescillenmiştir.

Gerçek şu ki, 11 yıldır bütün uğraşlara ve tüm belaltı vuruşlara rağmen düşürülemeyen Erdoğan İktidarı bazılarına, tedavisi ve telafisi olmayan ruhsal bir travma yaşatıyor. Bu travmaya yakalananlar maalesef sağlıkılı düşünce üretemiyor, makul davranma yeteneklerini kullanamıyorlar. İktidar mensuplarına karşı şaşılacak derecede ön yargılı davranıyorlar. Ne kadar faydalı olursa olsun yapılan hiç bir iş ve hizmeti kesinlikle beğenmiyor ve takdir etmiyorlar. Ak Parti iktidarını, hal ve geleceklerinin katili gibi görüyorlar. Haklarında konuşup yazdıklarında içlerindeki kini ortaya dökmekten; aşağılama, taciz, hakaret ve hatta küfür anlamı taşıyan kelimeleri kullanmaktan zevk alıyorlar. Böyle yapmayı kahramanlık sayıyor, yüceltip kutsuyorlar. Dr. Altındiş'in de bunlardan biri olduğundan şüphe duymuyorum.

Kendisinin iyi bir ulusalcı/solcu olduğu söyleniyor. Yani bu haliyle, bir taraftan kapitalist Amerika'nın tüm nimetlerinden istifade ederken, diğer taraftan zihnindeki komünal toplum fikri sabitesini kararlılıkla koruyor! Her ne hikmetse, kişiliğindeki bu tezadı sorgulama ihtiyacı duymazken, Türkiye Cumhurbaşkanı'na saygı dışı eleştiriler yöneltme lüksünü elden bırakmıyor. Doğrusu, bu tavrın tekabül ettiği mantıksal çarpıklık izahtan varestedir.

Aslında, hayat biçimiyle düşüncesi arasındaki zıtlıktan rahatsızlık duymayan birinin, başkasını rencide etme duyarsızlığını gösterebilmesi, kendi kimliği açısından bir trajedidir.

Huzuru, ruhsal tatmini veya başarıyı çocukça tepki ve davranışlarda arayan; yakmayı, yıkmayı, dağıtmayı marifet sayan; kahramanları slogan, simge ve hakaret üretenlerden ibaret olan; "toma önünde duran kırmızılı kadın, tomayı durduran siyahlı kadın!" efsaneleriyle teselli bulan insanlara şunu söylemek istiyorum. İnanın yaptıklarınızın hiç biri, ne toplumsal bir fayda, ne de kahramanlık veya başarı içermiyor. Göründüğü kadarıyla size bir iktidar umudu da sunmuyor. Lütfen artık bu basit ve tahrip edici tutumunuzdan vazgeçin ve amacınıza erişmek için meşru yolları deneyin.    

(1)- http://www.vahdet.info.tr/isdunya/dosya3/0784.html
(2)- Mesel:  İçinde hakikat payı olan kısa alegorik hikâye; ifade edilmek istenileni benzetme veya kıyas yoluyle anlatan söz veya konuşma.
Resim: forum.shiftdelete.net

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..