- Kategori
- Futbol
Sayın Ömer Üründül'e açık mektup... "Neden bu Alex ısrarı?"

Ömer Üründül, Alex
Sayın Ömer Üründül'ün Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra yayınlanan yazısı ne yazık ki objekivite, nesnellikten biraz uzak kalmış. Sanırım kendisine yapılan eleştirilerin çıkış noktası gerçekleri kendi görüşlerine adapte etmesi. Daha önceki bloglarımda "neden bu Alex ısrarı?" konusunu aslında tüm detaylarıyla ele almıştım ama bu yazıyı okuyunca bazı şeylerin tekrar edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Aykut Kocaman'ın misyonunu takım tertibi adaletsizliğini, başta Alex olarak, gidermek olduğunu çıkarmış sayın Üründül, hocamızın sezon başında çizdiği portreden. Benim gözlemim ise Aykut Kocaman tercihi destekçisi yazarların Aykut hocayı desteklemek amacıyla ve teknik direktör kariyeri olarak da destekleyici hiç bir şey olmadığından, adil hoca imajını ileri sürdükleri oldu. Tüm hocalar "hak eden formayı alacaktır" tarzı açıklamalar yapar, bunun tek başına misyon olması pek yeterli gelmiyor kulağa. Ayrıca özellikle Alex ile ilgili bir adaletsizlik olduğunu ve onu düzelteceğini asla söylemedi Aykut hoca. Bunlar yıllardır Alex hakkında ileri geri yazı yazan "yorumcuların" Aykut hocaya zorla söyletmeye çalıştığı ama söyletemedikleri kelimeler. Adil hoca imajını da bence oyunlarını ve mücadelelerini çok beğendiğini söylediği Bilica ve Dos Santos'u silerek, kendi tercihi olan Baroni'yi kırgınlık uğruna oynatmayarak ve Kazım'a Daum'un ihtiyacı varken gönderip kendi takımına ikinci kere affedip alarak yerle bir etti Aykut hoca.
Sayın Üründül'ün bahsettiği, başta Alex'i hedefleyen portre, daha Young Boys maçında 1-0 yenikken hocanın Alex'i çıkarmasından ileri geliyor kanımca. Daha sonra da Trabzon maçında oynatmayıp, Kayseri maçında da ilk yarı sonucunda çıkarması gibi davranışlar hocanın esas niyetinin göstergesiydi. Ancak her seferinde ters tepince hoca bundan vazgeçti, vazgeçme olgunluğunu gösterdi, mantığın yolunu buldu ama tabi bu yönünü destekleyen yorumcuları da mutsuz etti. Sayın Üründül'ün esas sitemi buradan kaynaklanıyor.
Alex'in çıkarıldığı anlarda veya oynatılmadığı anlarda FB'nin daha iyi oynadığını yazıyor, bence Dünya Kupası yorumlarında da insanları en çok rahatsız eden şey de buydu. Olanı değil, görmek istediğini görüyor ve buna inanarak bunu söylüyor, yazıyor. Young Boys maçında 1-0 yenikken Alex çıkarıldı, maç döndü mü? Hayır. Beşiktaş maçında FB 1-0 öndeyken Alex çıkarıldı, maç FB lehine döndü mü? Hayır, aksine 1-1 bitti. Kayseri maçında Alex maç 0-0 ken çıkarıldı, maç FB lehine döndümü? Hayır 2-0 yenildi Fener. Trabzon maçında ilk 11e alınmadı, maç FB lehine mi geçti? Hayır FB 3-2 yenildi. Sayın Üründül'e göre o maçta FB üstün oynayıp şansızlıkla yenilmiş! En son sayın Üründül'ün yazısına sebep olan maçta ise ilk yarı takım olarak varlık gösteremeyen FB, ikinci yarının Alex çıkana kadar olan bölümünde GS'ye pozisyon vermedi, kendi pozisyonlar buldu, ne zaman ki Alex çıktı GS yine pozisyonlar bulmaya başladı ve oyunun kontrolünü tekrar ele geçirdi. Böyle olmadığını iddia eden herkesle oturup maçı dakika dakika izlemeye hazırım.
Bundan sonraki bölüm bana en enteresan gelen bölüm. Bursa'nın FB'yi 2-0dan 3-2 yendiği maçta Alex'in 90 dakika oynamasını örnek veriyor! Yani son 7 dakikada yenilen 2 golün sorumlusu Alex! Geri kalan oyuncular masum, Bursa'nın oyuncularının payı yok, tek Alex'in, sözüm ona, koşmamasından FB gol yemiş. Futbolu seven, futbolu seçmiş ve futbolu bilen birisine yakıştıramıyorum bunu. Geçen yıl 4 büyükler arasında Bursa'yla puanları 3-3 paylaşmış tek takım FB. Beşiktaş 6 puan vermiş ve 2-0dan 3-2 yenilmiş, GS 4 puan vermiş, Trabzon ise 2 puan alıp, 2puan vermiş. Bursa geçen yıl 65 gol atmış. Yani rakiplerinde Alex yokken de fena değilmişler. Bu arada da 4 büyükler arasında bir tek FB yenmiş ya Bursa'yı, bilin 1-0 biten maçın tek golünü kim atmış? Alex tabi ki.
Medya ve kamuoyunda Alex hayranlığına akıl sır erdiremiyor sayın Üründül. Ben size anlatmaya çalışayım, gerçi diğer bloglarımı okursanız daha detaylı olarak bilgileri görebilirsiniz ama bir özet geçelim.
Dünya da en yüksek gol/asist oranlarına sahip futbolcu Alex (Gol %52, Asist %46), gol oranı daha iyi olan Messi gibi futbolcular var tabi ama asist oranları oldukça düşük, ayrıca zaten Alex Messi'nin yerine oynatılmıyor. Bu yıl Aykut hocanın tüm onu kesme çalışmalarına rağmen 4 gol, 4 asistle oynuyor yani oranlarında hiç bir düşüş yok. Dünyanın şu an referans olarak gördüğü Transfermrkt'e göre dünyada 32 yaş üstü en değerli orta saha oyuncusu (geçen blogumda Ballack daha değerli gözüküyordu fakat değeri düşürüldü), 30 yaş üstünde ise 33 yaşında olmasına rağmen en değerli 5'inci oyuncu Alex! Bu yabancılar da şaşırmış olmalı!
Sabah gazetesinin sadece istatistiksel rakamlarla hesaplanan ligin top-10 oyuncu listesinde az oynatılmış olmasına rağmen 4 numarada Alex. Eminim diğer gazetelerinde listelerinde iyi durumdadır. Şayet Alex bu takımdan kesilecekse yıllık 30 gol ortalamasını (asist + gol) yerine oynayacak oyuncunun ve takımın diğer oyuncularının üstlenmesi lazım. Bu oyuncu forvet olacaksa, belki gol yükünü kaldırabilir ama asistleri kim yapacak? Orta sahadan bu kadar gol atan oyuncu zaten yok. Alex'in yerine Alex kadar gol atacak, asist yapacak ve de defans yapacak bir oyuncu varsa Fenerbahçe'nin onu alamayacağı kesin değil mi?
FB-GS maçındaki performansına da göz atalım, Hagi Cana'yı tek görevle sahaya sürmüştü, Alex'i durdurmak. Alex ile mücadelesinde sarı kartı görünce, yani faul ile durdurma şansı kalmayınca hemen Cana çıkarıldı, yoksa Alex onu attıracaktı. Şayet hakem görevini yapsaydı Neil bu sefer Alex'i durdururken ikinci sarı kartını görecek ve atılacaktı. Bütün bunlara rağmen Alex ikinci yarıda pozisyona da girdi. Galatasaray orta sahasında Elano, Misimovic, Ayhan, Sarp ve Cana vardı. Stoch ve Dia'nın defansif yönünü zayıf bulanlar demek ki Elano ve Misimovic'in defansif rollerini çok iyi yaptıklarını düşünüyor. Bana göre bu 4 isim birbirinin dengi defans konusunda ve aralarında Stoch yine nispeten en iyisi. Geriye kalan Sarp, Ayhan ve Cana'dan Cana sadece Alex ile ilgileniyordu, bu durumda Emre ve Topuz markajsız Sarp ve Ayhan ile birebir oynuyordu. Sayın Üründül, ne yaptı ilk yarı boyunca Emre ve Topuz? Kaç top taşıyabildiler? Hep faturayı Alex'e kesmek kolay ama bazen artık komik oluyor. Alex'in yerine Semih oynasaydı orta saha daha mı iyi oynayacaktı, daha mı kalabalık olacaktı? Cana da serbest kalacaktı üstüne üstelik.
Bu maçı Fenerbahçe'nin kazanamayacağını ben tahmin etmiştim, sanırım da sağlıklı düşünen herkes de edebilirdi, izin verirseniz nedenlerini açıklayayayım. Bir kere bütün bir hafta boyunca Galatasaray takımına ve oyuncularına şu mesajlar verildi: siz Arda, Baros ve Kewell'sız bir hiçsiniz, FB sizi ezip geçecek, az gol yerseniz karlı çıkarız, yine rezil olacağız vs vs. Üstüne üstelik bu mesajlar Galatasaray yorumcularından, eski oyuncularından, hatta eski başkanından bile geldi! Bu arada teknik direktör kurban edildi ve yeni bir başlangıç fırsatı da doğdu. Yani bundan da çok hırslanılacak bir ortam olamazdı, motivasyon en yüksek noktaya varmıştı. Ayrıca kaybedilecek de bir şey yoktu ortada, zaten malup çıkıyorlardı. Öteki tarafta ise müthiş bir baskı vardı, 10 yıldır süren geleneği devam ettirmek, yeni yakalanmış çıkışı sürdürmek, hiç bir önemli maçı kazanamamış olmak vs vs. Kısacası kaybedilecek çok şey vardı. Son olarak da Fenerbahçe 13üncü maçına çıkıyordu bu sezon, sayın Üründül'ün yazdığı gibi değişiklik misyonu doğrultusunda, Aykut hoca daha bir kez bile derbide oynayacak ileri dörtlüsünü bir arada oynatmamıştı! Bu dörtlü ilk bu derbide bir arada oynadı ve bunun olumlu olduğunu kimse iddia edemez. Ofansif oyuncuların bir arada uyum sağlaması için beraberce bir çok maç oynamaları şarttır. Galasaray'ın da ileri dörtlüsü ilk defa beraber oynamasaydı Galatasaray büyük olasılıkla golü bulur, alırdı maçı.
Saygı sınırlarını aşmadığımı umuyor, aştıysam da özür diliyorum, sayın Üründül'ün futbol aşkı ve merakının sorgulanamayacak boyutta olduğunu biliyorum, sadece bazen duyguları ile gerçeklerin örtüşmediğini vurgulamak istedim.