Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '08

 
Kategori
Kitap
 

Scorta Güneşi / Laurent Gaude

Scorta Güneşi / Laurent Gaude
 

Doğan Yayıncılık


Bir akşam bir tepe boyunca yürüyoruz,
hiç konuşmadan.
Bitmekte olan alacakaranlığın gölgesinde,
bronzlaşmış yüzüyle sakin sakin yürüyen kuzenim
beyazlar içinde bir dev, suskun.
Sessizlik, işte bu bizim gücümüz.
Atalarımızdan biri çok yalnız olmalıydı
-çevresinde aptalların ya da zavalı bir delinin bulunduğu büyük bir adam-
ailesine böylesine büyük bir sessizliği aşılamak için.

Cesare Pavese,"İ mari del Sud"



"Güneş alev alevdi. taş sıcaktan inliyor, toprak kavruluyordu. renkler silinmiş, kokular uçmuştu. Deniz güneşin gücüne boyun eğmiş bir su birikintisiydi yalnızca. Etrafta tek canlı yoktu. Kertenkeleler bile saklanmıştı..."

Bu güzel ve ilginç konusu romanın girişi böyle başlıyor, ilk bakışta sıcak ve yakıcı güneş olayların çölde geçeceğini hissettirse de öyle değil. İtalya'nın güneyinde geleneklerin yoğun yaşadığı küçük bir kasabada yaşayan ve 5 kuşak boyunca aynı ailenin bireylerini anlatan öykülerden oluşuyor.

Kasabadan kovulan lanetli bir eşkiyanın, 15 yıllık hapis hayatından sonra eşeğiyle kasabaya geri dönmesiyle başlıyor roman; Luciano Mascalzone, geri dönmeye ve kendini kabul ettirmeye kararlıdır, bunun için yaşamıştır bugüne dek. Bir zamanlar ondan alınan hakkını geri almak için dönüyor bu kurak topraklara.

Oldukça geniş bir zaman dilimini kapsıyor olaylar, din ve geleneklerin yoğun yaşandığı, geçim kaynaklarının az olduğu küçük bir İtalyan kasabası, Montepuccio, hayatları zeytin ve denize bağlı, bu nedenle kutsal sayılıyor, çünkü başka şükredecek şeyleri yok.

Luciano Mascalzone, şimdi 40 yaşında ve tanınmayacak haldedir. Sıcak öğle vakti, siesta zamanı rahatça girer kasabaya ve Filomena'yı bulacak, verdiği sözü yerine getirecekti. Nihayet ona sahip olacaktı. Kasaba onu aforoz etmiştir bir kere, affetmez ve taşlanarak öldürülür. Mascalzone, ölürken Filomena'ya değil onun yaşlı ablası İmmacolata'ya tecavüz ettiğini öğrenir, intikamını alamadan ölmüştür.

Yaşlı kadın hamile kalır ve doğumdan kısa bir süre sonra ölür. Kasaba bu çocuğun öldürülmesine karar verir, fakat rahip buna karşı çıkar ve küçük Rocco'yu sahiplenir ve başka bir köyde onu büyütecek aile bulur. Rocco da büyüyünce yasadışı yolları kullanarak zengin olur, kasabanın belalası olur. Hayvani hisler genlerinde vardır ve babası gibi o da her bulduğu kadına tecavüz eder. Sonunda dilsiz bir kadınla evlenir, yaptıklarını kimseye anlatmasın, diye. Üç çocuğu olur, çok zengindir, ama ölürken tüm varlığını kiliseye bağışlar, tek şartla, dilsiz kadın ve soyunun cenaze törenleri asiller gibi yapılacaktır.

Öldükten sonra vasiyeti yerine getirilmez, çocuklar sefalet içinde yaşarlar ve rahip tarafından Amerika'ya göçmen olarak gönderilirler, kız kardeş hasta olduğu için Amerika'ya kabul edilmez ve üç kardeş aynı gemi ile geri dönerler. Birbirlerine sıkıca kenetlenip sıfırdan başlayarak hayata tutunmaya çalışırlar ve Scorta soyadını taşımak onlar için bir şereftir. Mücadeleleri hiç bitmez.

20. yüzyılın başında başlayan bu acıklı ve gizemli öyküler, 1980'li yıllara dek beş kuşak boyunca sürer, aile iyice genişler.

Okurken keyif alınacak bir roman, ayrıca yerel bilgiler ve gelenekler ile ilgili güzel bölümler var. Anlatımı akıcı ve düzgün (Çevireni kutlamak gerekir.) Sıkılmadan okuyabilirsiniz!

Scorta Güneşi- Laurent Gaude
Çeviri: Yaşar İlksavaş
Doğan Kitap-1. Baskı-2005
2004 Goncourt Ödülü


Romancı ve dramaturg Laurent Gaude, 1972 Paris doğumlu, Modern Edebiyet üzerine eğitim yapmış.

"Kral Tsongor'un Ölümü" kitabıyla tanınmış bir yazar.

Kitaptan Alıntılar:

*Sanki bir el yeniden saçlarımın arasında dolaşıyordu. Eskiden dolaşmış olan elin aynısı. Babamın eli. Puglia tepelerinin lanetli rüzgarının eli. Bu el beni yeniden ona kavuşturuyordu. Bu el, oldum olası, zeytin ağaçlarının insanlardan çok daha değerli olduğu bu ülkede bizleri nesiller boyu güneş altında yaşayıp güneş altında geberen çulsuzlar olmaya mahkum etmiş kötü kaderin eliydi. (s. 102)

*İster bir dükkan, ister bir tarla ya da kayık söz konusu olsun, insan ile aleti arasında saygı ve nefretten oluşan bir ilişki vardır. Ona özen gösterilir. Ona çok dikkat edilir ve geceleri ona hakaretler yağdırılır. O sizi kullanır. (s.112)

*Hakkınızda ne söylenirse, nasıl bir öykü yaratılırsa siz o'sunuzdur. (s. 126)

*İnsan ancak yaşamının son anında mutlu olup olmadığını söyleyebilir. O ana dek gemisini mümkün olduğunca iyi kullanmalıdır. Kendi yolunu izle, Elia, hepsi bu. (s.168)

*Zeytinler sonsuzdur, öncesiz ve sonrasızdır. Bir zeytin fazla dayanmaz. olgunlaşır ve çürür. Ama zeytinler sonsuz ve yinelenen bir biçimde birbirlerini izler. Hepsi birbirinden farklıdır ama uzun zincirlerinin sonu yoktur. Biçimleri aynıdır, renkleri aynıdır, aynı güneşin altında olgunlaşmışlardır ve aynı tada sahiptirler. Zeytinler sonsuzdur, insanlar gibi. Aynı yaşamın ve ölümün sonsuz art arda gelişi gibi. (s. 234)








 

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..