Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

Seçilmişleri atanmışlara kul ettirmeyiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP İl Gençlik Kolları Kongresi'ne telekonferans yöntemiyle katıldı.

Hasta yatağındayken, AKP'yi yolundan saptırmaya dönük çalışmalar olduğunu görmüş olacak ki, "Bu tür girişimler, Türkiye'nin önüne engel koymaktır" diyor.

Sayın Başbakan, hadi diyelim, Türkiye'yi AKP ile bir tuttunuz; o zaman söyler misiniz, AKP'yi yolundan hangi dış güçler saptırmak istiyor? Sakın, bunu isteyenler ABD ve oradaki uzantınızdan birileri olmasın? Çünkü, bu tür güçler, öyle zannettiğiniz gibi, asker veya sivil demez; 'zaman'ın dolduğuna karar verdikleri an, milletle aynı yöne bakmayı falan düşünmeden, değil AKP'yi, ülkeyi bile gittiği yoldan saptırırlar. Bunu en iyi bilenlerdensiniz. Çünkü, gittikleri yoldan onları saptıranların Eşbaşkanı olarak siz gösteriliyorsunuz.

***

"Milletle aynı yöne bakmayan her girişim karşısında, evet, eskiden bir Anayasamız vardı. Fakat, onu da 'hükümsüz' kılan siz oldunuz, Sayın Başbakan! Şimdi hangi Anayasayla, gaspedilen milletin haklarını koruyacaksınız?

'Seçilmişlerle'... dyorsunuz. Bu ülkede "atanmışları da seçilmişler atıyor", diye biliyorduk, yanılmış mı oluyoruz, şimdi? Ülkenin 81 valisini, binlerce kaymakamını, muhtarını seçilmişler atamıyorsa, hangi güçler atıyor,; ah! bir de onu söyleseniz de, millet olarak bizim de içimiz böyle kaynamasa!...

***

AKP'nin tuğlasını 2001'de millet kurduğunu söylüyorsunuz! Sayın Başbakan, o zamanlar AKP' diye bir kuruluştan - bir partiden - milletin haberi mi vardı? Milletin kurduğu partiyi merak ediyorsanız, o parti çok yanınızda duruyor, rahatsızlığınız sakın bundan dolayı olmasın?

Ayrıca da, DP Başkanı Sayın Zeybek, 2001'de nasıl kurulduğunuzu, çok açık ve net olarak aylardır TV kanallarında anlatıyor; onu, yalanlayan hiçbir girişiminizin olmamasını nereye bağlıyorsunuz, acaba?

***

Bu topraklarda, tüm renkleri bir şemsiye altında toplayıp, neşede ve kederde hep birlikte ortaklaşa aynı duyguları paylaşmada, birlik ve beraberliği pekiştirmede kader birliği yapmış bir millet, bir ülke vardır ki, adı - bilmeyenler için tekrar söyleyeyim - Türkiye Cumhuriyeti'dir. Belirli sınırları içinde, 'cumhuriyet ilkeleri'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan bu insanlar, bu bağlılıklarını göstermişler; dönemin emperyalist güçlerine karşı amansız bir mücadele vererek, birlik ve beraberliklerinin mükafatını da almışlardır. Bugünün Orta Doğu halkları gibi sağa sola savrulmadılarsa, başlarında, bu gerçeği ta o zamanlarda gören Mustafa Kemal Atatürk sayesinde'dir.

***

Politika yapmak, gerçekten de ciddi insanların işidir.

Olayları takip edip, halkı aydınlatmaktan gayrı bir iş yapmayan medya mensuplarını ve aydınları, düşmanlara hizmet etmekle suçlamak, hiçbir ciddiyete sığmaz.

***

Başından sonuna kadar kurumları eleştirip, sonunda, "Kurumlar arasında bir çekişme yoktur" demenin hiçbir inandırıcılığı yoktur.

***

"Hiç kimsenin önünde eğilmeyiz, hiç kimseye eyvallah demeyiz. Biz milletin emanetini taşıyoruz. Seçilmişleri atanmışlara kul yaptırmayız." gibi gayri-ciddi sözler bir Başbakana yakışacak sözler değildir. Bir ülkede atanan da seçilen de o ülkenin en ciddi olması gereken ülke görevlileridir. Bunları 'ayrı' gibi göstermek, devlet adamlığına sığmayacak davranışlardır.

***

"AKP'si, belli çetelerin partisi hiç olmadı" derken, demek ki, o çetelerin adlarını da biliyorsunuzdur. O zaman, o çetelerin adlarını milletten gizlemek, kendi tabirinizle, milletin haklarını gaspetmek olmuyor mu?.

Hadi, siz o çetelerin adlarını bildiğiniz halde söylemiyorsunuz. Bu çetelerin adlarını söyleyen medya mensuplarına ve aydınlara niçin kızıyorsunuz ki? "İleri Demokrasi" den anladığınız, 'hakların kısıtlanması' ise, yandı gülüm keten helva!...

***

"Geçmişte yapılan hatalar büyük bedeller ödetti millete. Bu hataların tekrar edilmesine biz razı olamayız. İşte bu yüzden biz gençlik diyoruz. Tekrar altını çizerek söylüyorum, modern dindar bir gençlikten bahsediyorum. Diline, dinine sahip çıkan bir gençlikten bahsediyorum. Kökü ezelde dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, estetiğine, irfafına sahip bir gençlikten bahsediyorum."

Sayın Başbakanın yukarıda söylediği sözleri, ben, şöyle anlamaktayım:

Cumhuriyet dönemi, büyük hatalar yaparak millete büyük bedeller ödetti. Bu hataların en büyüğü, cumhuriyete geçiştir; bu cumhuriyete geçiş esnasında ölen insanların akıttıkları kan ise, ödedikleri "bedel"dir. İşte biz, bunu istemiyoruz, buna karşı olduğumuz için modern dindar bir gençlik, (ülkesi için savaşmayan, ölmeyen, sadece dini ile uğraşıp, yönetenlerine kulluk eden) bir gençlik istiyoruz. Kökü ezelde (yani, Türklük olması gerekir, ama o değil), dalı ebedde, (yani sonsuza); peki, kökle dal arasındaki esas 'gövde'nerde? O daha sonra açıklanacak. Her şeyin bir sırası var, canım! Yavaş, yavaş, alıştıra alıştıra... Şimdi, kalkıp hemencecik, o gövde "de "Şeriat sistemi"dir diyecek hali yok ya!...Aslında onu da diyor ya! Satır arasında, "vecdine" diyor. Vecit'ten vecd etme: 'kendinden geçercesine coşma' demektir. Kimler, kendinden geçerek topluca vecd ediyor, herkesin malumudur... 

Alaettin Morgül / 20.02.2012 - 11:09 

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..