Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

Seçim barajı düşürülüyor mu?... Ya dokunulmazlıklar?..

Seçim barajı düşürülüyor mu?... Ya dokunulmazlıklar?..
 

Soldaki ve AKP dışındaki sağdaki partiler birer çatı altında toplanmayı, çeşitli nedenler ileri sürerek uzun süreye yaymışken, Türk Ulusunun geleceğini etkileyen Cumhurbaşkanı seçimi gibi çok çok önemli bir olayın belirlenmesinde, bir kısım millet vekilleri AKP’ nin önerisinin peşine takılarak, birkaç gün içinde yapılacak alelacele bir Anayasa değişikliğine kalkışmaları sorumluluk örneği midir? Cumhuriyete , Laikliğe ve Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılığı nedeniyle meydanlarda haykıranların hareketi siyasilerimiz tarafından yeteri kadar kavranmış gibi görünüyor mu? Bence bu kitlelerin verdiği mesajı en iyi kavrayan yine iktidardaki AKP olmuştur. Öncelikle bu mecliste kendi istedikleri Cumhurbaşkanı adayını seçemeyeceklerini anlamışlardır. Hemen yeni önlemleri uygulamaya koymuşlardır. Oysa algılarını kamu oyuna yansıtmaları çok daha başka bir söylemle olmuştur. Bakın işte meydanlara çıktınız biz de Cumhurbaşkanı seçimini size yaptıracağız. Oysa meydanlarda söylenen, dile getirilen ve haykırılan en baskın söylem bir daha hatırlatmak gerekirse:

Türkiye laiktir laik kalacaktır olmuştur.

 

23 Nisan Ulusal egemenlik bayramında dört camisi olan bir ilçede henüz ergenliğe dahi ulaşmamış küçücük çocukların kafaları sıkmabaş sarılarak bir ilkokulda yapılan dini gösterilerin açıklaması yapıldı mı bu açıklama savcılarımızı ve halkımızı tatmin etti mi sormak gerekiyor? Türk halkı bunlardan önce Müslüman değildi de şimdi onların sayesinde mi Müslüman oluyor? Kutsal dinimiz hiçbir dönemde bu denli siyasi oyunlara alet edilmiş miydi acaba?

Yine ikinci baskın slogan da “Birleş” olmuştur. Kimse Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminin değiştirilerek bir nevi başkanlık sistemine dönüştürmeyi önermemiştir her iki mitingde.

Özellikle İstanbul Mitinginde üçüncü baskın slogan da “Hükümet İstifa” olmuştur. İstifa kelimesinin anlamı açıktır. Belli bir makamı işgal eden kişinin o makamdan ayrılmasının, o makamı terk etmesinin istenildiğinin belirtilmesidir. Yani ileri sürdükleri gibi Cumhurbaşkanlığı seçim yasasının kendi hesaplarına uymadı diye değiştirilmesi değildir. Ne çabuk fikir değiştirdiler de İrade Meclisindir afişleriyle donattıkları Ankara Mitinginden sonra bu kararı aldılar. İktidar partisi dört yıldır unuttuğu halkı Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde zorlanmaya başladıktan sonra hatırlamıştır diyebilir miyiz?

Seçim bildirilerinde verdikleri “Dokunulmazlıkların kaldırılması, Partilere seçim barajının yüzde onun altına indilmesi” vaatlerinde bulunanların bu konuyu tam tamına dört yıldan beri unutmuş bir görünüm sergilemelerine karşın, tam da Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin resmen başladığı şu noktada, Cumhurbaşkanlığı seçiminin halk tarafından yapılacağını ortaya atmalarını da düşünmek hem de çok derin düşünmek gerekmez mi? Öncelikli vaatleri dokunulmazlıkların kaldırılması değil miydi? Diğer bir vaatleri de Seçim barajının düşürülmesi değil miydi? Hani ne oldu bu vaatlere? Madem ki bir Cumhurbaşkanlığı seçim yasasını çıkarmak bu denli kolay, o zaman hodri meydan. Seçim barajının düşürülmesini ve Dokunulmazlıkların da kaldırılmasını talep ediyoruz.

Ulusumuz kendisini temsil edecek bir Cumhurbaşkanı adayının niteliklerini neden daha önceden öğrenip değerlendirme hakkından yoksun bırakılarak Sürpriz Aday söylemleri ile avutuldu? Sürpriz adayın son dakikada üstelik belirlenmesi sürecine kadar işleyen zaman zaman değildi de şimdi iki gün kala Anayasa acele değiştirilmeye çalışılınca mı zaman değerli oluyor?

Üstelik sadece seçim sisteminin değil rejimin de bu tür seçimle bir değişime uğrayacağını ileri sürenlerin böyle ciddi bir olayla Türk ulusuna ne yapmaya çalıştıklarını anlayanımız var mı? Dillerinden düşürmedikleri Başkanlık Sistemini gündeme getirebilmek için meydanlarda Türkiye laiktir laik kalacak diye haykıranları bahane etmemelerini söyleyebilir miyiz?

Parti birleşmeleri konusunda bir türlü karara ulaşamayanlar, doğru dürüst incelemeden yine halkı yok sayarak halkın eliyle Cumhurbaşkanı seçimi adı altında acele bir dayatmaya gidenler alınacak sonuçtan vicdani sorumluluk duyuyorlar mı?

Türkiye’de iş adamlarından tutunuz çeşitli odalara, kurumlara ve Avrupa’daki bazı AB çokbilmişlerinin yanlış bilgilendirilmiş ya da inadına yanlış bilgilerle donatılmış yorumları dergilerde , televizyonlarda, gazetelerde halkımızın beynine enjekte edilirken, mitinglerle halkın sıkıntısını anlamış olması gereken ünlü kalemlerin Genelkurmay Başkanlığının görüş bildirmesine neden bu denli ters çıktıklarını da düşünmek gerekmez mi?

Genelkurmay Başkanlığı halkımızın ezici çoğunluğunun en güvenilir kurum olarak gösterdiği Türk Ordusunun sesini Türk Halkına neden duyurmasın ki? Hele de Türk halkı her gün tabut tabut yavrularını şehit mezarlıklarında uğurlarken , Türk Ordusunun sesini neden duymasın ki? İkide bir eski bir emeklinin yaptığı yanlışlar bahane edilerek, neden Türk Ordusunun aydınlık kadrolarına sataşılmakta olduğunu da düşünmek ya da sataşanların ne gibi çıkarlar peşinde olduğunu düşünmek gerekmez mi?

Bir zamanlar dini siyasete alet ettikleri söylemlerinde açıkça görülen şahısların “ biz değiştik” söylemine inanarak, onlara inanma cesaretini gösterenlere; neden 2007 Türkiye’sinde aydınlık kadroların işbaşında olduğu Genelkurmay Başkanlığının görüş bildirmesi yanlış bir iş olarak enjekte edilmeye çalışılıyor?

Anlaşılan o ki takiye denilen virüs zaman zaman uykuya dalmakta iken, uyanışı öncekinin iki misli şiddetli olmaktadır.

Bu aşamadan sonra Anayasa Mahkemesini ve Türk Ulusunu çetin görevler beklemektedir.

Kanımca soldaki ve sağdaki parti liderlerinin tekrar düşünmeleri gerekmektedir. Özellikle soldaki liderler, birbirlerine hayali değil gerçek zeytin dalları uzatmalıdır. Türk Ulusu atılan her adımı dikkatle izlemektedir.

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..