Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

Bindirilmiş kıtalara' a rastladım mı o gece?

Bindirilmiş kıtalara' a rastladım mı o gece?
 

Çanakkale’de 5 Mayıs günü yapılan Cumhuriyet mitingine de katıldık elbet. Bir otobüs dolusu Cumhuriyet aşığı yine yollardaydık ılık bir Mayıs akşamında. Yeni dostlar kazanmanın, yeni öyküler dinlemenin, bilmediğimiz pek çok farklı şeyleri öğrenmenin mutluluğuyla geçivermişti yolculuğumuzun ilk iki saati. Gökyüzünde pırıldayıp hüzünlü şavkıyla bize selam veren aydedeyi bile unutturmuştu sohbetlerin içtenliği. Şaraplarıyla ünlü kentimizin çıkışında, tepedeki mola yerinde durdu otobüsümüz. Ardımızda denizin kıyısında bıraktığımız pırıltılı kentin görüntüsü henüz silinmemişti belleğimizden. Dinlenme tesisinsin içi siyah kıpırtlarla kararmış gibi geldi. Biraz daha yaklaşınca gördük manzarayı. Siyah çarşaflara bürünmüş bir kadınlar ordusu mola yerine bizden önce ulaşmıştı. Bunlar kimdir nedir derken otobüslerin önüne gerilmiş bez pankartlardan Ümraniye Belediyesinin bir hizmeti olarak taşınan vatandaşlarımızla karşılaştığımızı kavradık. Bindirilmiş vatandaşlarımız Çanakkale şehitliklerine götürülüyormuş. Kadınlar grubu erkelerden uzakça bir köşede mevzilenmişti. Grubumuzdan birisi fısıldayarak “ bindirilmiş kıtalar olabilir mi ?” diye sordu. İşin ilginç tarafı bu kadınların yanı sıra bir sürü de örtülere sarınmış küçük çocukların olması. Bu gezileri belediyeler organize ediyormuş. Erkeklerin üzerinde belediye amblemi olan gösterişli lacivert eşofmanlar. Kadınlarımız ise kara çarşaflara paketlenmiş. Türbanlılar bile onca pırıltılı görünümlerine karşın azınlıkta kalmıştı bu siyahlı grubun arasında. İşte o zaman Mitinglere katılmakla ne kadar iyi yaptığımı bir kez daha düşündüm. Tam sayamdım ama 20 den fazla şehirlerarası gıcır otobüs ağzına kadar doldurulmuştu bu kara çarşaflı kadınlarımızla. Çalışanların dediğine göre yıllardır hafta sonları yüzlerce otobüs kaldırıyormuş İstanbul’daki bazı belediyeler.

Belediyeler asli görevi olan; yolları düzeltmek, çukurları kapatmak, çöpleri toplamak, özürlülerin inip çıkabileceği rampaları geçiş yerleri olan yollar, kaldırımlar, inşa etmek, yaşlıları ve özürlülerin ve çocukların rahatlıkla inip bineceği otobüsleri servise koymak, temiz bir çevrede çağdaş aydınlık insanlar olarak yaşamamızı sağlayamazken; onca kişinin seyahatini nasıl sağlayabiliyorlardı, hangi maddi kaynaklarla? Belediyelerin bizlere sağladığı hizmet ise çok sevdiğimiz tiyatro binalarımızın ve Atatürk Kültür Merkezimizin yıkılacağı bahanesiyle oyunların erkenden kesilmesi, yenilendiği ileri sürülen ve insanların iki kelime dahi konuşmasına engel olacak kadar gürültülü motorların takıldığı eski düldüllerin içlerine alay edercesine büyük gösterişli “ARABANIZ YENİLENDİ” duyuruları asılarak şehir içi ulaşımı sağlaması hatta çoğu zaman sağlamamasıydı. Bizim hatta işleyen bu gürültülü motorlu düldülleri ikide bir seferden çekerler. Gece en son otobüs saat 10 dan önce biter bizim semte. Çoğu zaman son otobüsü, 10 arabasını da iptal ederler. Durakta her zaman asık suratlı idare amirleri ile halk gerilimli anlar yaşar. Bu adamlar bu halk sayesinde bu işi yapmakta olduklarını bile unutmuş, her biri bölgesinin küçük bir sultanı kesilmiştir. Öyle gece yarıları duraklarda otobüsümü isterim diye tutturan kadın kısmına da iyi gözle bakmazlar. "Kaldırmıyoruz işte! son otobüs motobüs yok. İstersen git Cumhurbaşkanına şikayet et. Hem hanım kısmının bu saatte.... " Yani şunu demeye getirirler. Paran varsa taksiye bin, kadınsan bu saatte buralarda ne işin var ba’kim!. Kendi Cumhuriyetlerini ilan edip özerkliklerini kazanmış küçük adaların sultanlarıdır bu adamlar. …Ben böyle düşünürken siyah bulut dışarı aktı ve gıcır gıcır otobüslere binerek gecenin karanlığında silindi. Beyaz otobüs konvoyunun dışı kadar içini saran sisli karanlık da yüreğimi sızlattı. Gece karanlığında şaşkınlıktan taç yapraklarını kapatmayı unutmuş gelinciklere benzettim bizim grubu, otobüslerin ardı sıra hüzünlü gözlerle bakan.

Belediyelerimizin bize yapmış ve yapmakta olduğu hizmetler akıp geçmeye başladı aklımdan bir bir. En büyük hizmetleri insanların sosyalliklerini yaşayabileceği ve gençlerin birbirleriyle müzik ve kültür paylaşabileceği genel toplanma mekanları olan şehrin merkezi meydanlarını yavaş yavaş yani moda deyimiyle sindire sindire orasından burasından kırpıp yok etmeleriydi. Taksim meydan olmaktan çıkarıldı. Kadıköy’deki küçük meydan ufaltıldı. Eski nikah dairesiyle Adalar iskelesi arasında uzanan hasır kahveleri kaldırıldı. Sonra İski’nin kalın duvarları denizle insanların arasına girdi. Orada çayhaneler olduğunda o kalabalıkta yürünebilecek sahil şeridi kahvehanelerin kaldırılmasıyla ıssızlığın hüznüne terk edildi. Deniz kıyısındaki kentimizde insanlar artık simitçilerde oturup yüksek volümlü müzik eşliğinde caddeden geçmekte olanları seyrediyor, içeri vuran eksozla karışık sigara dumanıyla başları dönerken, başka bir şey yapamıyor öyle mekanlarda, sohbet bile edemiyor. Belki de zorunlu olarak gözü duvardaki bangırtılı ve şıngırtılı dev tv ekranlarına kayıyor. İnsanlar daha bir yalnızlaşıyorlar, kültürsüsleşiyorlar, iletişim özürleri günden güne artarak, üstelik yalnızlaşmakta olduğunun ayırtına varamadan, geçmişlerinin de gelecekleri gibi gözden çoktan çıkarıldığının ayırdına varamadan...

Neye niyet neye kısmet , ama söz mutlaka yazacağım Çanakkale Mitingini de. Belki de İzmir Mitinginden dönüşte ikisini birlikte anlatırım... Haydi kalın sağlıcakla.

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara