- Kategori
- Siyaset
Seçim sonuçları

Artık toplumsal mutabakatın işaret ettiği noktayı görmemiz gerekiyor. Eğer hala bazılarının ısrarla yaptığı gibi, "toplumun yüzde elli üç nokta üçü, AKPye karşı" nakaratına devam edersek önümüzde, adı geçen partinin yüzde elliyi aşacağı bir seçim daha var demektir. Bütün aksi yansıtmalara rağmen milletin; mecliste, Anayasa Mahkemesinde, bazı üst makamlarda nelerin döndüğünü bildiğini, bunun
ispatını sandıkta göreceğimizi söylemiştim. Gördük!
Artık cumhuriyetin kazanımlarının kaybedildiğine, laikliğin elden gittiğine kimse inanmıyor. Çünkü geçim derdinde olan, günlük nafakası için uzun süreler çalıştığı
halde, karnını zor doyuran kesimler için laiklik, birincil öncelik değildir. Bunlar, maddi meselelerini halletmiş, geçim ve gelecek derdi olmayan kimselerin problemidir. Çünkü onların bu işlere ayıracak bol vakitleri vardır. Nitekim bu vakitlerini mitingler yaparak değerlendirmişlerdir.
Dün, Sn. Baykal'ı "ulusal kahraman, " partisini ve ekibini "kurtarıcı" ilan edenlerin, akşamdan itibaren fikir değiştirdiklerini, bir kısmının hala mazeret üretmeye devam ederken, diğer kısmının da kendi kutsallarını, (1) "düşman" ilan ettiklerini görüyoruz. Böylece, katı ideolojik saplantıların insanı, normalden uzaklaştırdığına, realiteyi reddettirdiğine, sürekli düşmanlık ürettiğine, bir kez daha tanık oluyoruz.
Dünkü 22 Temmuz seçimlerinin sonucuyla, bir önceki seçim sonuçlarına baktığımızda, ikisinde de aynı şeyi görüyoruz. Kasım 2002 seçimleriyle millet, iktidarda bulunan üç partiyi tasfiye etmiş, öne çıkarılmak istenen rahmetli İsmail Cem'in önderliğindeki oluşuma da rağbet etmeyeceğini ima ederek; o teşebbüsü de akim bırakmıştı. Bu defa da aynı şey oldu! Millet, ANAP+DYP birleşmesinin hangi mahfillerde kurgulandığını gördü ve gene, aynı tasfiye yöntemini uyguladı. CHP+DSP birlikteliğinden umulanın bu olmadığı, herkesin malumudur. İstenilen başarının elde edilemediği bir gerçektir. Bu başarısızlığın nedeni, birleşmenin toplum eliyle değil, toplum mühendisleri eliyle yapılmasıdır .
Umarım toplum mühendisleri artık, bu gerçeği görmüşlerdir. Zorlamayla bir sonuç alınamayacağını anlamış, olayların tabii ve hukuki mecraında seyretmesinin daha sağlıklı olacağı kanaatine varmışlardır. Bir taraftan sanal tehditler üreterek, marşlar dinleterek, etrafa barut kokusu yayarak iktidar elde etmeye çalışırken; diğer taraftan da demokrasiden bahsetmenin halkı ikna etmediğini anlamışlardır. Argo tabirle, vatandaş bunları yememiştir ve yememektedir.
Akşamdan itibaren gene, "cumhurbaşkanlığı seçiminin mutabakatla yapılması" nakaratlarına devam edilmeye başlandı. Mutabakat nedir? "Size, cumhurbaşkanını seçmek için 27 vekil mi gerekiyor?" Evet ! Biz, seçim için meclise 27 vekilimizi gönderelim ama karşılığında, şu zatı cumhurbaşkanı seçelim." İşte, bu söylemlerin altındaki mutabakat budur. Peki biz bu günahı, işin içine Anayasa Mahkemesi'ni de katarak daha önce işlemedik mi? Sırf bu yüzden, yazın ortasında seçim yapmak zorunda kalmadık mı? İnsanları, seçim için, tatil yörelerinden ikamet bölgelerine gelmek zorunda bırakarak, bir yığın masraf yapmalarına sebep olmadık mı? (2) Evet ! Öyleyse hala bu inat niye?!
Eskiden olduğu gibi her parti, cumhurbaşkanı adayını belirlesin ve meclisin önüne koysun. Hangi turda, hangisi seçilirse, o cumhurbaşkanı olsun. Bu bir mutabakat değil midir? AK Partinin aldığı oylar, bir toplumsal uzlaşmanın işareti sayılamaz mı? Seçim sonuçlarından, istakamet belirleyici bir sonuç çıkarılamaz mı? Bazı insanlar, hem demokrasiden bahsedip hem de, "güç bende olsun" vehmini hala sürdürmekten vaz geçemez mi?
Söylediklerine bakılırsa, bir kısım elitte ve kanaat önderinde hiç bir değişiklik, hiç bir açılım yok. Bundan sonraki gelişmelerin seyrini belirleyecek olan seçim sonuçları, 2006 yılının başından beri, gerilim üreterek hedef belirleyenlerin işine asla gelmiyor. Çünkü onlar hesaplarını, bunun tam tersini elde etmek üzerine yapmışlardı. Esasen hayal kırıklığı yaşamamak için, suları tersine akıtmaya çalışmamak, doğal akışın önünde de durmamak lazımdır.
Bu ülkede iktidarlar hep değişip durmuş ama muktedirler hiç bir zaman değişmemiştir. Kavga, iktidarlarla beraber muktedirlerin de değişip değişmeyeceği üzerinedir. Bu direniş, 1950 yılından beri aynen devam etmekte, ikballeri için başbakan ve bakanları bile idam sehpasına göndermekte beis görmeyen muktedirler, hala kalelerini terketmemekte kararlıdırlar. Bu kadar net olan seçim sonuçları bile, aynı nakaratı tekrarlayıp durmalarına engel olamamaktadır. Çünkü onların esas amacı milletin huzur ve refahı, ülkenin gelişmesi değil, sahip oldukları gücün, imkanların ve koltukların korunmasıdır.
Şuna samimiyetle inanıyorum ki, bu muktedirler yapıştıkları yerlerden kazınabildiklerinde, hizmetinde samimi olan her iktidar, ülkeye büyük yararlar sağlayacaktır. Çünkü, bu ülkenin ve bu milletin kaynaklarını tüketip iliğini ve kemiğini kurutan bu asalaklardır.
1-Baykal başta olmak üzere partinin ileri gelenleri kıyasıya eleştirilmeye başlandı. Hatta Mine G. Kırıkkanat Kanaltürk'te, CHP'yi yeni mücadele hedefi olarak seçtiğini ilan etti.
2-En ağırıma giden, Eskihisar-Topçular feribotlarına yaptığım 35 liralık ödemedir. Yüreğime oturuyor. 4 geçiş tam 140 YTL! Hesap özeti:Tatil için gidiş 35, seçim için geliş 35, tekrar gidiş 35, kesin dönüş 35= 140