Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '08

 
Kategori
Güncel
 

Şehit Üsteğmenin bebeği

Şehit Üsteğmenin bebeği
 

Şehit Piyade Üsteğmen Serkn ÇAKAL


Bu kaçıncı sayan var mı? Kimi gazi oluyor kimi şehit? Hepsine vatan evladı diyoruz ama bağrımıza basıyor muyuz? Ne acılar çekmişlerdi biliyor muyuz? Ya onlar şehit olduklarında ailelerinin, analarının çektikleri ızdırap nedir, biliyor muyuz?

Yaşamadınız bilemezsiniz!

Bir yiğit kahraman arkadaşım daha şehit oldu. Ruhu şad olsun! Geride acılarıyla bıraktı ailesini. Anası, babası ağlar durur da ya eşi? Karnında üç ay olmuş bebeciğini taşıyor! Belki unutulur dersiniz 3-5 aya, nasıl? İçinde eşinden yadigar 6 ay daha taşıyacak emanetini. Gencecik, başbaşa kalacaklar beraber. Siz eşinizi bırakıp gidermisiniz uzaklara, arkanıza bakmadan? O gitti. Hem de hiç dönmeyecek şekilde! Bebek kime sarılıp "Baba" diyecek? Hadi kendisini kuşlar getirdi diye kandırdınız, ya babasını kim ayırdı yanından, nasıl açıklayacaksınız? İlkokulda sıra arkadaşının babası mühendismiş, ya kendi babası? "Şehit!" mi diyecek?

İkinci dünya savaşı sonrası ülkeler bir şekilde yeni duruma uyum sağlamışlardır ancak dönemin yarattığı halk üzerindeki ruhi bunalım, travma sonrası stres bozuklukları onları yıllarca (hatta günümüzde bile) uğraştırmıştır. Bugün yaşadıklarımız, bizim kadar çocuklarımızı da gençlerimizi de etkiliyor. Bir çarpışma, kavga, mücadele etme hırsı veriyor. Aslında bilgisayar karşısında oturup pineklemektense güncel olayları takip etmeleri daha iyi. Ama yaşananları bilgisayarın sanal dünyasındaki kanlı gangaster oyunlarıyla şekillendirirlerse ne olacak? Ki bir çok genç size silahların isimlerini ezbere sayar, hatta bilmediklerinizi bile! Sonra?

Şu anda USA'da bir çok okul baskını haberlerini beraber okuyoruz/izliyoruz. Artık haberlerde "şehit", "yaralı", "silahlı çatışma" kelimeleri tuhaf, şaşkınlık verici karşılanmıyor. Asker(ler)imiz şehit olmuş, denildiği zaman "tüh tüh, vah vah" değil; "Kaç tane?" diye atlıyoruz! Yani sonuç: Duyarsızlaştırıldık ve hala duyarsızlaştırılıyoruz! Yoksa siz hala duyarsızlaştıramadıklarımızdan mısınız?

Bebeğin geleceğini çizecek olan anne, kendi hayatını çizecek olan anne, genç yaşında göz yaşını döken anne!

Oğlunu bile bile rızasıyla askere gönderen anne, onun "şehit" haberini alan anne, oğlunun acısını yaşayan göz yaşı döken anne!

Daha niceleri...

Onlar bizim insanlarımız, borçluyuz. Onlar bizim için canlarını feda eden insanlar. O bebek bizim için babasız kaldı! Aranızda var mı böyle bir fedakarlıkta bulunacak biri? Peki kim teselli edecek onları? Ucu açık, görünmez, bilinmez? Ya diğerleri?
Dün aydınlar ve aydınlık Türkiye için yürüyen insanlar, dün başını açmamak için yürüyenler ve onlara başını açtırmak için yürüyenler, otobüs üzerinde konuşma yapanlar, Türkiye için karşısına Amerika'yı aldığını sananlar, laikler, demokratlar, komünistler, cumhuriyetçiler, solcular, milliyetçiler, ağaç dikenler, esnaflar, sanatkarlar, ektiğini biçemeyenler, kedi-köpek severler, deniz kaplumbağaları yumurtlasın diye uğraşanlar, hepimiz. Bu bebek bize emanet! Hadi bir gayret bu seferde elinizi taşın altına koyun da Türkiye için en iyisini yapın! Bu Bebeciğe sahip çıkalım! Onu büyütelim, Türkiye'yi aydınlığa taşıyalım! Bakalım bu sefer başarılı olabilecek miyiz?

 
Toplam blog
: 68
: 4699
Kayıt tarihi
: 14.01.07
 
 

Tıp doktoru ve iki senedir online sağlık danışma hizmeti veren  sitesinin yöneticisiyim. Sık ka..