Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '12

 
Kategori
Yolculuk
 

Şehitler ölmez, vatan bölünmez; çek bir Ice Mojito !

Şehitler ölmez, vatan bölünmez; çek bir Ice Mojito !
 

Çıktim kerpiç duvara
El ettim eski yâra
Ben baktim o bakmadi
Nalet gelsin o yâra


Dedim ya, bir başkadır seherleri Ağrı’mın! Daha berraktır ufuk. Yazlarında hüzün mavisine, kışlarında huzur grisine bürünüverir gökyüzü. Havadaki hayvan kokusu soğukla kucaklaşıp iliklerinize işler. Temmuzda dahi ürperirsiniz. İşte o soğuk koku size insanlığın, yüceliğin, erdemin, ahlâkın, saflığın topraklarında olduğunuzu hatırlatır.

"Ayda bir kez bulaşık makinenizi boşta çalıştırın." derler, çalıştırırız. "Aman arabanın yağını zamanında değiştirin." derler, değiştiririz; ama bir gün olsun aklımıza gelmez ki benliğimizin de sıfırlanmaya, belli aralıklarla okşanmaya ihtiyacı vardır! Nedir yaptığımız metropollerde? Sabah işe, akşam eve yetişmek; çocukları anneanneye-babaanneye, yuvaya postalamak; gün ortasında Çeşme, Bodrum hayalleri kurmak; arkadaşlarımızın giyimlerine, başarılarına takmak, patronla-müşteriyle savaşmak; kentaki hat şats, dabıl vuupır yemek; yeni alınan arabanın, evin kredi borcunu düşünmek; eşin, çocuğun, arkadaşın doğum gününü unutmamak; Sezen'in ağdalı konserlerini kaçırmamak; iş yerindeki yakışıklının-sarışının hayaliyle hülyalara dalmak!

İşte tüm bunlar ve daha sayamadığım niceleri ömrümüzü yiyen, bizi insanlıktan uzaklaştırıp birer android haline getiren yaşam gerçekleridir. Bunlardan uzaklaşmayı deneyin. Görün bakın, nasıl huzur dolmaya başlayacaksınız. Bu farkındalık en çok ABD'de görülür. Soul Regeneration'dır tanımı. Falanca şirketin CEO'su ertesi gün ortadan kaybolur. Çünkü kırılma noktasına gelmiştir ve aylar sonra ortaya çıkar. Medeniyetten uzakta ruhunu sıfırlamış, yeni bir insan olmuştur. İşim gereği dünyanın birçok ülkesini gördüm. Gerektiğinde kaçacağım sığınaklarım da bellidir ve ben de o sıfırlamaları zaman zaman yapıyorum. Bazıları da sert oluyor; ama yeniden doğuyorum. Kitaplarımda da anlattığım Shetland Adaları az misafir etmedi beni. Güzel Ağrı'mın Ağaçlı Köyü de -bunaldığımda- kolaylıkla kaçabildiğim huzur sığınağım. Ne telefon ne toplantı ne gürültü ne de düşünce, sadece huzur var oralarda. Elbette ki gidilen yerin uzaklığı ve kalınan sürenin uzunluğu değil önemli olan. Birkaç günlüğüne de olsa medeniyetten ve yapmacık nimetlerinden uzaklaşın. Karışın o tertemiz insanların dünyasına.

*****

"Pek de yanıkmış sesin!"

"Sag olasin abey. Git-gel bitmez bu yollar! Söyliirek biraz işte. Bazem de yolcilar hile mikrofoni da alasin eline diirler."

"Ne işin var Doğubeyazıt'ta?"

"Yârim oradadir abey. Aklima esti mi gider görirem. Sen nireye gidiirsen? Bizim buralardan diil gibisen."

"Taşlıçay'dan sonra ineceğim. Ağaçlı Köyü'ne gidiyorum. Bilir misin?"

"Yoh abey, kövleri bilmirem."                                               

"E nalet ediyorsun türkünde yâre! Bu nasıl sevda?"

"O benim yârim de ben onin nesiyem bilmirem. Bi markette çalışiir abey. Agri'da yaşiirlerdi daham öncem de sonira babasi anasindan galan eve taşindi Dogibeyazit'ta. Şemdi bi uşak daham vardir, gözin dikmiştir yârime. Ha böle gidirem ki gızi sahepsiz bilmesin."

"Senin işin-gücün, okulun yok mu?"

"İlkokulu bitirmişem abey. Paramiz yetmedi ötesine. Ayakkabi boyirem. Bazem de hamallik yapirem. Gazandıgim parayi da ha bu minbüslere verirem. Bubam da kıziir."

"Madem seviyorsun kızı, istesene babasından."

"Benimkisi boşa sevda abey. Agri'dayken bi gün yolini çevirip demişem ki sürme gözine, agzina o boyalari. Bana, saan ne dedi abey. Şemdi de görirem, dırnaklarina gırmızi boya süriir. Gına sürse ya. O gız baan varir mi abey? Diyek vardi, başlıgi nirden bulurik?"

"Peki, oraya gidince ne yapıyorsun, konuşmuyor musunuz?"

"Markete gidirem abey. Sakiz filam aliirem. Gızgin gızgin bakiir baan. Bi gün dutip kolindan gaçıricagim, başkam da yoli yohtir."

"E be oğlum, sen deli misin? Sana akıl veren bir büyüğün yok mu? Şu boşa harcadığın zamana, paralara yazık değil mi? İşte, belli ki kızın sende gönlü yok. Ağrı'da senin gibi yağız delikanlıya kız mı yok. Vazgeç sen bu sevdadan. Sakın kızı kaçırmayı da aklından geçirme. Jandarma ensene yapışır, hapislerde çürürsün valla! Kaç yaşında bu kız?"

"15, abey."

Kerpiç duvar daşlidir
Yârim kalem gaşlidir
Baktim o yâr oturmiş
Yârim gözi yaşlidir

*****

Hayatımda beş kez Bodrum'a gittim. Antalya'ya çok sık gidiyorum; ama pek denize girmiyorum. O masmavi gökyüzünün ve denizin, güneşin vedasıyla aslına nasıl döndüğünü izliyor, alelacele geri dönüyorum! Ve ben belli aralıklarla yurdumun doğu köşelerini de adım adım geziyorum. Benim vatanım bölünmez diyebilmek için vatanımın o topraklarına da basıyor, sahibi hepimiziz diyorum; Kürtler de kardeşimiz değil mi, sımsıkı sarılıyorum onlara. Ne mutlu bana ki tüm çocukluğumu Erzurum, Ağrı ve Diyarbakır'da geçirdim ve hâlâ da gerçek huzuru oralarda buluyorum. Hangi saray, konak ya da çok yıldızlı otel beni Cemal Amca'mın tezekten evi kadar rahat ettirebilir! Hangi yemek Zühre Ana'mın Abdigör Köftesi kadar lezzetli olabilir. Ve hangi bilmem ne bükü ya da kundu'su Fırat'ın, Dicle'nin suları kadar yürekten sarılabilir.

Bizim ülkemiz çok güzel. Değerini bilmeliyiz. Terör belasına rağmen doğusu muhteşem! Daha kıştan sezonluk Bodrum uçak biletlerini alan mutlu ve de kutlu azınlık popolarında mayın patlayacak korkusuyla İshak Paşa Sarayı'nı, Akdamar Adası'nı, Gırnavaz’ı ziyaret etmezler; ama Türkbükü biiçlerindeki çıtır mayınlara zevkle çarparlar! Batı illerinde -TV karşısında- Şehitler ölmez, Vatan bölünmez diye ağlaşıp sonra da Bodrum'a, Çeşme’ye koşmakla olmuyor vatan sevgisi. Yüksek ihtisasını da tamamlayan oğlumun arzusu nihayet gerçekleşiyor ve haftaya askere gidiyor! Öyle sevinçli ve heyecanlı ki…

Sahi, otobüsle en son ne zaman seyahat ettiniz? Ankara'ya, İzmir'e, Antalya'ya demiyorum; otobüsle -20 saatte- İstanbul’dan Ağrı'ya gittiniz mi hiç ya da Van'a, Kars'a, Hakkari'ye? Öyle Varan'la, Ulusoy'la havalı havalı Antalya'ya, İzmir'e gitmeye pek benzemez! Buram buram ayak kokularıyla müttefik salatalık ve sarımsaklı köfte kokuları, koltuk arasından uzatılan buyir gardaş ikramları; gerilerden gelen -tek rakibi Berlin Filarmoni'nin trombonu olan- horultular eşliğinde bölünmez vatanımızın o uzak köşelerine yolculuk ettiniz mi hiç? Koltuk komşunuzun doğu lehçesiyle anlattığı hikayeleri dinlediniz mi? Kardeşimizsiniz dediğimiz insanlara -onları sevdiğinizi söyleyip- sarıldınız mı? Neden bu topraklar hepimizin, anlattınız mı? 3-5 kelime Kürtçe öğrenip gönüllerini fethettiniz mi? Tezek kokusunu ciğerlerinize çektiniz mi? Hasır taburelere oturup -kıtlama şekerle- aslan kanı bir çay içtiniz mi? Yer sofrasına bağdaş kurup aşlarına ortak oldunuz mu? Folluktan kendi ellerinizle topladığınız yumurtayı tereyağının en lezzetlisine kırıp, mis gibi tandır ekmeğini bandıra bandıra yediniz mi; yeni sağılmış -sapsarı kaymaklı- sütten içtiniz mi? Güneşin huzurla doğuşunu, yarına özlemle batışını izlediniz mi?

Siz hiç doğudan batıya baktınız mı?

Hayatınızda bir kere de olsa gidin. Vatanım dediğiniz o topraklara basın. Kardeşim dediğiniz insanlara sarılın. Unutmayın ki 20 yaşındaki çocuklarımız oralara bu vatan için ölmeye gidiyorlar. Varsın siz gezmeye gitmiş olun. Teröre kurban giderseniz de Türkbükü'nde kalp krizinden ölmekten şereflidir. Bugüne dek yüzünüzü batıdan doğuya dönüp vah vah dediniz, bir de doğudan batıya Vatan Bölünmez diye haykırın!

Gözyaşlarınızı tutabilirseniz ne olayım!

Bugün oğlumun doğum günü. Ve çarşamba günü vatan nöbetine gidiyor, duygusallığım biraz da ondan!

Ben kefilim ona, rahat uyuyun geceleri !

 

http://blog.milliyet.com.tr/semdinli-nire-bodrum-nire--/Blog/?BlogNo=374580

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..