Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Seks neden satar - 1

Seks neden satar - 1
 

seksin neden sattığı deşilmesi gereken bir konu.


2000’li yılların başlarıydı, biz erkekler için hayatımızın en farklı deneyimlerinden birisi olan askerliğimi (İstanbul’da denizci olarak) yaparken, hemen her asker gibi bana da seks çağrıştıran şeyler oldu elbet. Ama bu şeyler, benim için, gene biz askerlerin yatak dolaplarının iç kısımlarına astıkları kadın poposu resimleri olmadı; çünkü salt bir görüntünün yüzeyselliğinden ziyade, bir görüngünün tınılarına, duyularımda meydana getirdiği çağrışımlara dikkat ederim.  

Bu yüzden de askerliğim boyunca bana seks çağrıştıran şey, ne kadın poposu resimleri, ne de çarşı iznindeki genelev hayalleri oldu; dediğim gibi yüzeysel olan benliğime işlemez. 

Bunun yerine, gene o yıllarda çıkan Benefit’in muhteşem şarkısı “Sex Sells” i dinledim bol bol. 

Evet, bu parça daha çok seksi çağrıştırıyordu bana, çünkü şarkının adından da anlaşılacağı gibi seksin neden satıyor olabileceğini getiriyordu akıllara. 

“Sex Sells” diyordu şarkı, yani kendinden emin bir biçimde: Seks Satar! 

Ve evet, seksin sattığı evrensel bir gerçek olarak hayatlarımızda yer alırken, bunun neden ve nasılı üzerine düşüncelere dalabiliyor insan. 

Tıpkı benim tekrardan Benefit’in şarkısını dinlerken yaptığım gibi. 

Şimdi… 

O yüzeyselliğin ki, salt bedenler olarak seks de yüzeyseldir, benliğine hitap edemediği ben, kütüphaneme şöyle bir göz atıyorum da, ne çok erotik kitap okumuşum! 

Kitaplarım arasında gezinince, Melissa P’nin “Yatmadan Önce Yüz Fırça Darbesi”nden, Catherine Millet’nin “Catherine M.’nin Seks Yaşamı”na, Grandes’nin “Lulu”sundan, Kathy Acker’in “Okul Kızı Laure’nın Günlüğü”ne kadar ne ararsanız var! 

Üstelik daha edebi bir erotizm anlatıcısı olan Kundera, Bataille gibi yazarlar ile seks üzerine araştırma kitaplarını da bir tarafa bırakıyorum. 

Peki, nasıl oluyor da, benim gibi her türlüsünden yüzeyselliğe uzak derinlikli bir adama bile bu kadar satabiliyordu seks? 

Bunun en önemli nedeni, insanoğlunun gizemli hale getirilen her şeyi açığa çıkartma dürtüsü olabilir. 

İnsanlık tarihi bu açıdan bakıldığında, cinselliğin de seksin de bir tabuya dönüştürüldüğü bir süreç değil mi? 

Evet öyle, keza çıplak doğan insanın hemen üstünün kapatılması gibi cinsel olan her şeyin üzerinin kapatılmasına giden modern insanın tarihinde işleyiş bu biçimde olmuştur. 

Modernleşme aynı zamanda insanı kendi bedenine yabancılaştıran bir süreç olarak gelişti. 

Modern öncesi çağlarda, yani cinselliğin tabulaşmadığı devirlerde eşcinsellikten toplu seks ayinlerine, çağımız için fazlasıyla uçuk olan şeyler son derece normaldi! 

Bu konuda Sappho örneğini vermek dahi yeter. 

Antik Yunan’ın lirik şairi lezbiyenliğiyle meşhurdu ve kadınlardan oluşan kocaman bir haremi vardı. Buna ise kimsenin gıkı çıkmıyordu, çünkü dediğimiz gibi her türden cinselliğin tabulaşması mülkiyet yasalarının ortaya çıktığı modern çağın başlarına dayanır. Mülkiyet aynı zamanda cinselliği de belirli sınırlar içine hapsetmişti. 

Diğer yandan, Sade’ın eserlerinden bahsetmiyorum bile, çünkü Sadizmin kuramcısının aynı zamanda modern çağların cinselliği tabulaştırıcı özelliğine isyan ettiği aşikar. 

Sonuç olarak, günümüzde seksin nasıl oluyor da böyle satabildiğine dair mantıksal bir cevaba ulaşıyoruz. 

Seks satıyor, çünkü insan içten içe kendi bedeninden ve cinselliğinden başlayan bireyselliğini, esaret altına alınmış o biricik özünü geri istiyor! 

İnsanın o bireysel özünün cinsellik ile bağlantısını ve cinsellik ile çağımız arasındaki diyalektik gerilimi ise ikinci kısımda ele alacağım.   

 

 
Toplam blog
: 47
: 1149
Kayıt tarihi
: 24.11.10
 
 

Praksise düşünceden varan bir romancı, kültür eleştirmeni, otodidakt bir feylesof, yaşam gözlemci..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara