Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '22

 
Kategori
Anılar
 

SEKSENLİ YILLARIN BAHARI

SEKSENLİ YILLARIN BAHARI
Bayram, yine bu seneki gibi mayıs ayına denk gelmişti. Çayırlar, çimenin yeşili göz alabildiğine. Elma, erik kiraz ağaçlarının çiçekleri dalların tarttığı kadar, resim tablosu gibi. Kokuları mest ederek yayılıyordu. Evin önündeki ağıl artık yaz sezonuna açılışı yapmış, envaiçeşit sürüler ağıllarında geceleri dolunayın ışığında geviş getirmeye başlamıştı. Kerpiç duvarlı evimizin mertekleri sıralı düzende kocaman balkonumuzda yaz moduna geçmiş; topal ayaklı upuzun tahta masa, tahta sedirin önünde nöbette. Antika sayılacak kadar eski iki tahta sandalye içindeki minderlerle gelen misafirleri ağırlıyor. Akşam yemeğinden sonra sedirdeki köşeli hasır yastıkların şıkırtıları eşliğinde duvara sıralı yaslı. Kimi bağdaş kurup tütün tabakasından sardığı cıgarayı ateşliyor muhtar çakmağı ile füze ateşler gibi. Dumanını tee ciğerinin izbe köşelerine kadar çekip üfledikçe kademe, kademe savururken; tumturaklı muhabbetlerin tadı başlıyor. Bahçelerin yaprağa ve çiçeğe duran dallarından yazın müjdecisi saydığımız hüthüt kuşları başlıyorlar saz semaisine. Arada bülbülün sesi girince ara nakaratla bağlanıyor yaz şarkıları. Evin önündeki koca kayanın duldasına iki ön ayağını uzatıp başını koymuş pür dikkat dinliyor Destina. Destina, Annemin sevdiği köpek. Akşamları yemek artıklarını götürüp önüne koyduğun zaman keyfi gıcır, tıpır-tıpır kuyruğunu sallayarak bacağına vurdukça keyifleniyor.
Köyün, doğu tarafından geçen şose yolu, teee çağlayan burnunu geçince uzun hüzmeli farların ışık demetinin parlattığı araçlar geliyor. Birazdan rampaya vurduğu zaman vites değişimlerinin ara gazları bile duyuluyor gecenin sessizliğinde. Arada kurbağalar, Terbüzek çayının yanındaki çayırın ortasında kaynayan Mıhamçeri’nin pınarından vırrak-vırrak diye yeni sezonun bestelerinin aranjman çalışmalarını yapıyorlar.
Evi ortadan bölen salonun kapısı da açık bırakılıyor artık. Küçük odanın yüksekçe duvar küpeştesine konan gaz lambasının gülü sallanıyor rakkase gibi içeri giren garbi yelinden. Garbi yeli estiği zaman Çukurova tarafından eser bizim orada. Ilık-ılık tenini okşar kadife gibi.
Yatsı ezanını minareden okuyan hocanın sesi derinden yalayarak türbülans yaparak gelir. O vakit herkes susar. Yaşlılar ezan bitince: Aziz Allah, Şefaat ya Resulallah diyerek ezan duasını okuyup camiye giderler.
Göğün mavisinin gündüz rengi, maviden mora döner. Yıldızların titrek parlaklıkları, samanyolunun yıldız kümeleri, kuyruklu yıldız, şimal yıldızı, akşam yıldızı hepsi yerli yerindedir. Göğün ışıltısının alametini çözmeye çalışsan da bir yerde tıkanır kalırsın Mevla’nın hikmetine.
Kerpiç evin ahşap pencerelerinin oluklu nakışları, Alaçatı mavisiyle boyanmış, altı bölmeli camlarla resim tablosu gibi, duvarları bembeyaz kireç badanalı. Evin önü Bayram sabahı ıslatılıp süpürülmüş miiss gibi toprak kokuyor. Tahta merdivenin basamakları tel fırçayla fırçalanıp yıkanmış, sarı tahta boyasıyla eskitme boyalı, korkulukların çerçevesinde nakışlanmış parmakçalık çıtalarla tebrik kartı gibi duruyor. 
İkindinin akşama bağlandığı saatler, meyve bahçemizin ağaç çitlerinin ortasından bölünen tahta kapıyla aralanıp içeri girince üç adımlık tahta arg köprüsünü geçer geçmez üç adet dut ağacı karşılar. Üçünün de dallarında ergen bebeler gibi bir dolu meyve olgunluğa erişmek için gündüzün güneşi, küçük suyun suyuyla buluşup büyümek için yarışırlarken; yeni ekilen mısırların sivri uçları toprağın yumuşak kısımlarından sivrilmeye başlar. Sarımsak, soğan ekilen erkenci bölümler işlenmiş oya boncuğu gibi. Karahindibalar bir rüzgârda uçacak kıvamda bahçede sergen. Yazın tadı şırası akan “zeytin üzümü” gibi ballanıyor yavaş, yavaş.
Zaman ne çabuk geçiyor heyhat!
Yaşımı Altmış üçe bağladım kısacık zamanda. Resim arşivini karıştırırken önüme düşen bu resim çekildiği zaman, daha çiçeği burnun da gelecek için yaptığım planların flu görüntüleri eşliğinde geçen bir geleceğin belirsizliği canlandı hafızamda. Yaşananlar hızlıca akıp geçiyor hiç farkına varmadan.
“Düşünmek günah işlemeye benzer derler. İnsan onun zevkini bir kere tattı mı, artık ondan vazgeçemez.” 
Bende bazen bu düşüncelere daldığım zaman anı tetikleyen anılar dağarcığımdaki bahçe çiçeklenir ilkbahar gibi.
“Anılar dağarcığı, içinde bütün bilgi ve yeteneklerimi saklamış olduğum bir sandığa benzer, o benim her şeyimdir.” 06.05.2022 Adil Bozkurt Saygıyla…
 
 
Toplam blog
: 58
: 542
Kayıt tarihi
: 10.11.17
 
 

TANIYIN BENİ Yaşım on üç idi resim çektirdim Şimdi aksakalımdan tanıyın beni Ayağımda kara lastik..