Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '17

 
Kategori
Öykü
 

Şemsi Tebrizi- 6 / Etme

Şemsi Tebrizi- 6 / Etme
 

Şems Konya’ya geleli bir hayli zaman olmuştu. Gözler Mevlâna’yı o da dostunu arıyordu. Günler, geceler boyu karşı karşıya, diz dize sohbet halindeydiler. Nerde o büyük müderris, hakikatler saçan söz ustası nerede? Yolunu bekleyen sokaklardan geçmez, şeref vermesini bekleyen meclislere uğramaz olmuştu. Doğudan bir garip derviş gelmiş, Mevlâna’yı sevenlerinden koparmıştı. Konya’nın ekserisi böyle mi düşünüyordu bilinmez ama birçoğu hâlâ geçmeyen bir şaşkınlık, tuhaf bir kıskançlık, birçoğu da derin bir öfke içindeydi.
 
Baş başa vermiş iki dost zaman zaman can sohbetlerinden sıyrılıp gül bahçesinde dolaştıkları veya vakit ya da Cuma namazı için dışarı çıktıklarında tüm bu ruh halleri apaçık yüzlerine vuruyordu. Şems ile karşı karşıya geldiklerinde kem gözlerini sakınmıyorlar ve hatta Mevlâna’dan bile çekinmeden lâf sokuşturuyorlardı. Şimdilik fiili bir harekete girişen olmamıştı ama yarın bunun olmayacağının hiçbir garantisi yoktu.
 
Mevlâna nezdinde nazı geçenler saygıyla önüne çıkıp:
 
- Şeyhimiz ne zamandır bizi ihmal ettiler, diye yakınıyordu.
 
- Gül yüzünüze hasret kaldık.
 
Mevlâna hoş bir tebessüm, gönüller alan tatlı bir sözle onları şimdilik ikna ediyordu ama içten içe fokurdayan kazanı soğutmaya yetmiyordu.
 
Şems’e gelince.. Tüm bu olanlara çok üzülüyordu ancak dostuna daha fazla elem vermemek için hamuş olmuş, yani susmuş görünüyordu. Ancak olaylar git gide tahammül sınırlarını aşmaya başlayınca bir gece sohbetinde ilk defa gitme kelimesi çıktı ağzından:
 
- Belki bir süre gideriz buralardan, demişti başını öne eğerek.
 
- Kayboluruz bir zaman. Kimse bulamaz izimi tozumu..
 
Mevlâna “Ağzından yel alsın” anlamında sus işareti yapmış, sonra da sohbete kaldıkları yerden devam etmişlerdi.
 
Ancak Mevlâna’ya bu kadarı da yetmişti. Gecenin ilerleyen bir vaktinde, el ayak çekilir çekilmez, kalemi kâğıdı eline aldı ve “Etme” adını verdiği ünlü gazelini yazmaya başladı:
 
 
 
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
 
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
 
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
 
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
 
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
 
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
 
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
 
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
 
Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
 
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
 
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
 
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
 
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.
 
 
 
Toplam blog
: 343
: 446
Kayıt tarihi
: 19.02.11
 
 

Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunuyum. Teknoloji Yönetimi dalında mast..