Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '08

 
Kategori
Felsefe
 

Sen, kendin.!

Sen, kendin.!
 

Yak kendi ateşini ve başlat umuda yürüyüşünü.


Buda öğretisi " hayat ateşten bir nehirdir " der. Yani genç yaşlı, zengin fakir herkes karşı kıyıya geçmek için bu ateşten nehre girecektir diye düşünebiliriz.

İsyankar olur bazen ruhumuz, fırtınalar kopar içimizde, derinlerde; kabullenmekte zorlanırız içinde bulunduğumuz koşulları. Alt üst olan duygularımız tüm benliğimizi etkiler ve bu durum davranışlarımıza yansır. Kimsenin bizi anlamadığı düşüncesine inandırırız kendimizi, kuyunun dibinde güvende olmak hissi ağır basar. İçten içe " ben böyle mi olacaktım " diye düşünür ve hayıflanırız. Suçlu da hemen karşımızdadır zaten, " kader " . Tüm sorumluluğu bize göre olumsuz gitmekte olan kaderimize yükler ağır bir yükten kurtulduğumuzu sanırız. Gerçek öyle mi ya?

Oysa yaşam uzun bir sabır ve öğrenme sanatıdır, acı ve tatlı günler zamanın içine serpiştirilmiş yaşanmayı bekler. " Ben şu gün tatlı yemek istiyorum" diye seçme şansımız yok. Onları değiştirme şansımız da yok, ama bir şansımız var, onları geldikleri şekli ile kabullenmek. Bu mutlu olmaya yetmeyebilir fakat en azından, daha az mutsuzluk yaşamak için akıllıca bir yöntem olabilir belki, ve işte bu bizim elimizde.

Bütünüyle kontrol etmek elimizde olmayabilir hayatımızı, ama aradığımız huzur ve güveni kendimizle barışık olarak sağlayabiliriz. Kendimizden kaçarak olumsuz gelişmeleri ve sonuçları kaderimize yükleme kolaycılığından kaçınmalıyız. Bugüne kadar bunu başaramadıysak, cesaretle aynada kendimizle yüzleşmeyi göze alabilmeliyiz. Aynada kendimize bakıp, " tanıdım seni, sen o korkak yalancısın ve ben artık seni görmek istemiyorum " diyebilme cesaretini gösterdiğimizde bizi içten içe kemiren acılarımızdan da uzaklaşabiliriz. O halde kendinizle yüzleşmeye hazır mısınız?

Bir öz çıkarmak ortaya, acı tatlı anları geldikleri şekli ile kabul edip harmanlamak ve bu özü basit bir yaşam biçimi olarak benimsemek pekala mümkün.

Uzak geçmişin anılarını kendi boyutunda bir tebessümle bırakarak şimdiyi en güzel şekli ile yaşamak, geleceğe dair güneşin her gün yeniden doğuşunun hep işe yaradığını hatırlayarak umut içinde olmak o kadar da zor değil, ve bu da bizim elimizde.

Görerek, dokunarak, koklayarak, tadarak ve içindeki musikiyi işiterek yaşamak bu hayatı, işte bunu sen yapacaksın, sen kendin.

 

Ünlü yazar-şair, Rainer Marie Rilke'nin, benim bu görüş, düşünce ve açıklamalarıma ışık tutacak bir yazısını da sizlerle paylaşıyorum. 

" Yaşamadığınız için size verilmeyen cevapları şimdi araştırmayın. Her şey yaşanmak ister. Siz şimdi sorularınızı yaşayın. Belki o zaman yavaş yavaş hiç bilmeden, uzak bir günde, bu cevapların içine yaşayarak girersiniz. Belki içinizde yaratabilir, biçim verebilirsiniz; bu imkanı, hayatınızın özel ve kutsal, arı bir biçimi olarak taşıyorsunuzdur. Siz bunun için kendinizi yetiştiriniz - gelecek olanı, büyük bir güvenle karşılayın, yalnızca isteğinizden de gelse bu, ya da içinizi kemiren her hangi bir ihtiyaçtan da doğsa, onu alın. "












 

 

 
Toplam blog
: 220
: 2018
Kayıt tarihi
: 02.07.06
 
 

Yazmak, ufkun da ötesine taşan engin bir serüven gibi gelir bana ve gençlik yıllarımdan bu yana v..