Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '11

 
Kategori
Deneme
 

Sen, O ve Viyana...

Sen, O ve Viyana...
 

Başkasının hikayesi. Anlatılmışlıkların çoğu yaşayacaklarımız ya da yaşadıklarımızla bağlantılı aslında. Bilmece gibi bir hayat yaşarken, yarının ne olacağını bilemediğimiz günler geçiriyoruz. Kazanıyoruz, kaybediyoruz, üzülüyoruz, seviniyoruz… Bunların hepsi bizim için. Milliyet Blog takipçilerinden yazılarıma yorum yapan, artık adına ve soyadına alıştığım bir ismin hikayesi. Bana ulaşmak istediğini yazmasıyla başladı her şey ve biz sonunda ulaştık birbirimize. Defne Sağ hoş sohbetin, içtenliğin, sıcaklığın ve kocaman yüreğin için sonsuz teşekkürler öncelikle. 

Bana göndermiş olduğu e-mail i kendisinin de onayı olarak sizlerle paylaşmak istedim. “Sen, ben ve Paris” yazımdan öylesine etkilenmiş ve kendisinden bir şeyler bulabilmiş ki hayatını sadece adıyla birleştirdiği eski aşkını anımsamış. Ya da hiç unutmamış! 

“Merhaba Merve,  

Öncelikle beni kırmadığın ve ilgilendiğin için teşekkür ederim. Ben kelimeleri senin kadar hassas ve derinliklerle süslemeyi beceremem. O yüzden kabaca anlatmak ve senin kaleminden dinlemek istedim kendi hikayemi. Sen, ben ve Paris yazında öyle yerlere gittim ki düşündüm ve bende bizi ölümsüzleştirmek istedim. Onu, beni ve Viyana’yı. 

Kırk iki yaşındayım. Asker bir babanın kızıyım. Biz üç kız kardeşiz. İkisi evli ve dünya tatlısı yeğenlerim var. Onlar bana göre daha deli dolu, daha istedikleri gibi yaşayan, özetle ertelemeyen kişiliklerdi. Bense tam babamın kızıydım. Onun beğenisini kazanmak, övgüsünü almak kolay değildi. Ben bunu başarmıştım. Sözü kanundu benim için. İktisat okuyordum. Biz bir kız arkadaşım sayesinde tanışmıştık. O da İnşaat Mühendisliği okuyordu. İlk görüşte aşk derler ya hani, öyleydi işte bizimkisi. Farklı duygularla aniden başlayan bir aşk. İki sene gibi bir süreye yayılan birliktelik. 

Ailesi Viyana da yaşıyordu. Annesi buraya geldiğinde beni görmüş ve istememişti. Arkadaşımdan aldığım duyum buydu. Sebep, neden yok sadece istenmemiştim. Okullarımız bitti ve onun Viyana ya dönme zamanı gelmişti. Evlenme teklif etti bana. Görmelisin insan öyle zamanlarda hemen bir nikah memuru yanında belirsin de evet desin ister. Öyle olmadı maalesef. Babam “bende gurbete verecek kız yok” dedi. Annem “seviyorsa kendi gelir” dedi. Ve ben. En son ben! Babama ve anneme karşı gelmem mümkün değildi. Ben tam bir gurur abidesiydim. 

Bir yazında dedin ya “anlamsız gururlarımız” işte anlamsız denecek kadar gururluydum belkide. Annesi de istemiyor nasılsa ya, olmaz dedim gelemem. Annem hep “sen gurbette yapamazsın, sessizsin, çok ezilirsin” derdi. Zamanla iyice koptuk ve görüşemez hale geldik. Ortak arkadaşımla hala karşılaşırız arada. Ondan duyduğum kadarıyla o da hiç evlenmemiş. Annesi vefat etmiş. Allah biliyor ya çok üzüldüm. Hala Viyana da yaşıyormuş. Ama bana kalsa kırk iki yaşında, hayatını ertelemiş, yalnızlığa mahkum ve hala gururunu korumaya çalışan bir zihniyet olduğumdan soramam nasıl ulaşacağımı. Tek başıma birkaç kez gittim Viyana ya. Sanki her an her yerden karşıma çıkacakmış gibi dolaştım oralarda. Olmadı tabii. 

Gelelim şimdiki zamana. Giden koskoca bir gençlik aslında. Annemi ve babamı kaybettim. Sessiz, sakin, ezilir diye kayırılan ben hayatla mücadeleyi öyle bir öğrendim ki. Kendi kendine kalınca ve kendini korumakta sana düşünce sessizlikmiş, sakinlikmiş kalmıyor. O dönem göze alamadığım ne varsa şimdi pişmanlığımdır. Ama faydası yok tabii. Anadolu yakasında oturuyorum ve küçük bir cafe sahibiyim. İki tane yardımcım var yalnızlığımı paylaşan ve çok sevdiğim. Gelirsen görmeni tanımanı isterim. Ve her zaman beklerim. İşte böyle. İstedim ki herkes bizi de bilsin ve ben kendi adıma onun için bir şey yapmak istedim. Bilsin ya da bilmesin. Umarım senin daha güzel anıların olur canım. 

Öpüyorum… “ 

Defne 

Zaman acısını hafifletir, anlatabilecek olgunluğa getirir ama unutmana izin vermez. Kimbilir kaç kişinin hayatı böyle ertelenerek hazin bir yalnızlığa sürükleniyor. Git derken kaç kişi içinden aslında kal diye sesleniyor. İç sesimiz kontrolümüz dışında kelimelerle dökülüverse ağzımızdan keşke. En yalın haliyle ve ilk aklımızdan geçen cevaplarla hareket etsek. Düşündüklerimizi geciktirmeden, masaya yatırıp onaya sunmadan… Defne Hanım da aslında çok önemli bir mesaj vermiş bizlere. İki insanın inat ve gurur esiri olup aynı hayatları farklı şehirlerde, ülkelerde sürdürmesi gibi. Dilerim yarınlarımızda anlatacak hikayelerimiz kekremsi değil de, hep mutluluk tadında olur. 

Sevgiler 

 
Toplam blog
: 670
: 1923
Kayıt tarihi
: 19.12.10
 
 

İstanbul doğumlu. Kuantum Yaşam Koçu. EFT, NLP, ETKİLİ İLETİŞİM, BEDEN DİLİ gibi bir çok konuda e..