Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '08

 
Kategori
Güncel
 

Sen de mi Bezirgan?

Sen de mi Bezirgan?
 

Nuray Canan Bezirgan



Geçen hafta bir televizyon proğramına çıkan Nuray Canan Bezirgan isimli başörtülü bir bayan, irtica makamında sözler mırıldanarak, laikçileri mutlu etti. Laikçi olmayan fakat, "laik yönetimi benimsemiş dindar kişilere" ise, derin bir mahçubiyet yaşattı.

Artık dindar insanlar, fikirdaş kabul ettiklerinin kırdığı potların utancıyla yaşamaktan usandı. Kendinden saydığı kimselerin işlediği her sakarlığın ardından başını öne eğmekten, haketmediği eleştirilere maruz kalmaktan bıktı. Bana gelince;

Şu ana kadarki ömrüm, kendi potlarımın kahrıyla hemdert olup cebelleşerek; onlardan kurtulmak için meşru çareler arayarak geçti. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de sırtıma, ölçüsüz endazesiz sözler edip, ardından komploya kurban gittiğini söyleyenlerin yükü bindi.

Artık karar verdim. Bundan böyle kimsenin yükünü taşımayacağım. Başkalarının sakarlığı bana ar gelmeyecek. Hata edeni savunmayacağım. Ortada işlenmiş bir dangalaklık varsa, olayın faili çıkıp itiraf etsin ve özür dilemesi gerekiyorsa, dilesin.

Dinin hedef yapılmasına sebep olanın, sarık cübbe ve çarşaf giyip laikleri tahrik edenin, örtünmedi diye karı boşayanın, iki/üç kadını bir nikahta birleştirenin hesabını niye ben vermek zorundayım ki? Herkes kendi hesabını, kendisi versin.

Hem lafının vardığı yeri bilmeyeceksin, hem de televizyona çıkıp ahkam keseceksin. Kıyafetinle, ortak olduğunu gösterdiğin camiayı zan altında bırakacak sözler söyleyip sonra da orda, burda, "yok ben öyle demek istememiştim" diye, "kem küm" edeceksin. Ölçüyü tutturamayacaksan orada işin ne? Böyle bir münasebetsizliği, ancak bir provakatör becerebilir.

Bu ifadeleriyle bayan Bezirgan, üniversite tahsili yapmış, az çok mürekkep yalamış bir insandan beklenmeyecek çapta bir açık verdi. Hem kendini, hem de giyimiyle mensubu olduğunu gösterdiği camiayı zora soktu. Onu kendilerinden biri kabul edenler şimdi, bu zoru aşmakl ve açığı kapatmak için uğraş veriyorlar. Bırakın Bezirgan kendi işini kendi görsün. Niçin böyle söylediğinin izahı, başkalarının tefsirinden çıkmasın. Konuşmaya giderken size mi danıştı da, onun için fellik fellik mazeret arıyorsunuz?

Nuray Canan Bezirgan konuyla ilgili açıklamasında, "Atatürk'ü sevmiyorum, Humeyni'yi seviyorum" cümlesini kullanıp kullanmadığı sorusunu, "Bu kıyaslamayı yapan ve bir tarafa Humeyn'iyi, bir tarafa Atatürk'ü koyan (Altaylı'nın) kendisiydi" demiş.

Kıyaslamayı yapan veya yaptıran; bir tarafa Humeyni'yi, diğer tarafa Atatürk'ü koyan kim olursa olsun sonuç değişmiyor. Konu, 5816 sayılı, Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'a gelip dayanıyor. Dayanmasa bile dayandırılıyor. Tarihi ve numarası hatırlanmasa da, böyle bir kanunun varlığı herkesçe biliniyor. Peki buna rağmen; okumuş, Amerika görmüş aklı başında bir insan, nasıl oluyor da böyle, "uç bir söylemle" kamuoyunun karşısına çıkabiliyor? Şark cephesinde, akşamdan sabaha, bir şeyin değişemiyeceğini nasıl es geçebiliyor... anlamıyorum.

Bu insan acaba, mensubu olduğu kesimin başının, zaten yeteri kadar belada olduğunu farketmiyor mu? Hiç gazete okuyup, haber dinlemiyor mu, arkadaşlarıyla güncel olayları tartışmıyor mu? Doğrusu pes!

Ülkede ekonomik ve sosyal yönden kritik şartlar yaşanırken, türban düzenlemesi iptal edilmişken, Ak Parti'nin, "şeriat getireceği iddiasıyla" kapatılması gündemdeyken, bir tv. kanalına tesettürlü bir genç kız çıkıyor; sözleriyle her şeyi, daha da berbat ediyor. Kendisine yöneltilen, "Humeyni'yi seviyor musun?" sorusuna, "Evet seviyorum, " diyor. Peki Atatürk'ü seviyor musun?" sorusuna da, " Hakkım varsa sevmiyorum!" deme gafletinde bulunuyor.

Sanki bu soruları yanıtlamak zorundaymış gibi, sanki susma hakkı yokmuş gibi. Sanki, "kimseyi sevmek veya sevmemek mecburiyetinde değilim. Ayrıca bunu size açıklamak zorunda da değilim" deyivermek imkansızmış gibi.

Yıllar önce Kalkancı'yı, Müslüm'ü, Fadime'yi savunduk. Hatta Fadime'nin dramına ağladık. Sonra hepsi birden meydanı terkettiler. Artık onların kim olduklarını da görevlerinin bittiğini de biliyoruz. Umarım Nuray Canan Bezirgan da malum kimselerden değildir. Eğer böyle ise, ona arka çıkanların yüzleri, (eskiden de olduğu gibi) iki kez yerde kalacak. Biri, din kardeşleri Bezirgan'ın kırdığı pottan duydukları mahçubiyetten, diğeri de (eğer öyle ise) savundukları kişinin, "kendilerinden görünen başkası" olduğunu farkedememekten.

Sn. Bayan Bezirgan! Pişmiş aşa su katarak veya yangını biraz daha körükleyerek inanılmaz bir iş başardınız. Sizi kutlarım!

Resim: www.aksam.com.tr/foto/2008/06/13/g9.jpg

...........................................

Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun
Yayın : Resmi Gazete
Yayım Tarihi ve Sayısı : 31/07/1951 - 7872
Numarası : 5816

Madde 1- Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Yukarıki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

Madde 2- Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumî veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunulacak ceza yarı nispetinde artırılır.

Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.

Madde 3- Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.

Madde 4- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 5- Bu Kanunu Adalet Bakanı yürütür.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..