Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sen korkmuyor musun?

Bir aşırı kaygılının gözünden hayatın anlamı; “endişeyle geçirilmiş süre” midir?

8 yaşındaki oğlumun endişeyle kirlenmemiş bir tek anı, anısı var mı bilemiyorum… Tedavisi şusu busu sürmektedir de bir ufak hikâyeyle paylaşmak istedim onun halet-i ruhiyesini sizlerle…

Herkesin yöntemini deniyor baş etmek için, yakın arkadaş akraba herkese de “sen korkunca ne yaparsın” diye soruyor…”Hırsızdan korkmaz mısın? Ölmekten… Ya kaçırılmak…”

Benim gibi baş etmeye çalışıyor olmuyor (benim de ne kadar becerdiğim tartışılır ya…)

Kendisi gibi deniyor ı-ıh…(korkusu gelince garip garip sakat gibi yürümek, tükürmek ne arasan…)

Babası gibi görmemezlikten gelmeye, boş vermeye çalışıyor…

Olumsuz…

Kafası, onlarca felaket sorusuyla dopdolu…

Debelenip duruyor bu tuhaf anlamsızlık denizinde ve “hayatın güzel olduğuna inanmak istiyorum da…” diyor açık açık.

Bir akşamüstü, Ayvalık’tan İzmir’e dönüyoruz, şoför de benim… Oğlanlarım Selim(8) ve Can (3) arkada koltuklarında, Selim güya benim telefonumda oyun açmış oynuyor ama mırıl mırıl, o hiç susmayan endişesi ne kadar izin verirse o kadar dalabiliyor oyununa da hayata da...

Mırlıyor…

-Şimdi sen şu yandan geçen kamyonun altına girsen ne olur anne… Kurtulabilir miyiz?

-Oğlum niye gireyim kamyonun altına ben, yolumda gidiyorum…

-Yani hiç olmaz mı diyorsun, olamaz mı?

-Olmaz!

-Kaza olmadan eve kadar gideceğimize söz ver o zaman

-Elimden geleni yapacağıma söz verebilirim…

- Kesin değil yani…

-Benim 85 yaşına kadar yaşayacağıma söz ver o zaman…

-85 i bilemem ama güzel bir ömrün olsun istiyorsan aklına gelen her şeyi ciddiye almaman gerek kuzum benim… Akıl bu gelen giden çok olur…

-O da kesin değil yani… Zaten ben yaşasam da sen kesin ölürsün o zamana…

-Söz versem inanacak mısın ki?

-Hiç biri kesin değil ki biliyorum ben, hasta da olunabilir onu da biliyorum, bütün çocuklar büyümüyor… Büyüseler de anneleri, babaları, kardeşleri ölebilir, ölmese de sakat kalabilir, kaçırılabilir, şeker verilip kandırılabilir, kandıranı dövebilir ama belki bağıramazsa kimse sesini duymaya da bilir. Anne! Ya ben kaçırılırsam da itliğine bağırmazsam… hı… ne olacak diye öyle durursam, direnmezsem, sonra da çok pişman olursam… Anne! Otobüse niye o kadar yaklaştın deli misin sen yaa…”

-Oğlum araba solluyorum dikkatimi dağıtmasana ne güzel gidiyoruz, etrafına baksana her yer yemyeşil, ağaçlar, çiçekler ne güzel…

-Ne güzel çiçekler di mi anne…(Can)

-He annecim çok güzeller biraz da abin baksa

-Hııı sen bak çiçeklere… Oğlum ölebilirsin haberin yok saftirik…

-Ben saftik de-ği-lim (ve bir şaplak…)

-Ah! Ne vuruyorsun oğlum yalan mı ö-le-cek-sin işte, Süpermen misin ki?

-…

-Anne, Can Süpermen değil di mi?

-Süpermen oğlum, aslında sen doğduğunda da sormuşlardı özel güçleri olsun ister misiniz diye ama ben yok dedim, ne bileyim istemezsin sandım…

-Yaaa, neden ya neden… İsterdim anne, ya saf mısın isterdiiiiiim.

-Selim kendine gel şaka yaptım annecim, zekândan da mı utanmıyorsun…

-Bak öyleyse, eğer bu salak Süpermen’se hepinizi… YA NEDEEEN YAAA….

-BA-ĞIR-MAYIN !!!! Valla gider kamyonun altına gönüllü girerim bak, susun… Tam sessizlik…2 dakika ya…

-…

-Ben ölmiycem di mi anne (Can)

-He oğlum he, hepimiz toptan ölümsüzüz, sen, ben, abin, deden, baban, dayın hepimiz… Hayatta da bok var zaten… 250şer sene yaşayıp herkesin sonunu görücez…Of Selimim of, ne zaman bir felaket olacak diye arana arana hayat mı geçer, yazık be annem hiç mi çıkmıyor aklından…

-Anne sen okula niye gittin… Zaten öleceksen bana, Can’a sahip olacağını ne bildin de gittin… hı? Babamı nasıl bildin, seveceğini yani, nasıl bekledin ki o kadar…

-Beklemedim oğlum, baktım ki yıllar geçti kimse de beni kaçırmadı, e madem hala yaşıyorum en güzeli evde oturmaktansa okula gitmek dedim, babanı da okulda gördüm, a-ha! Dedim biz bununla çok fıstık oğlanlar yapabiliriz en iyisi evlenelim gitsin…

-O kadar sene nasıl kendini tuttun da intihar etmedin anne, bazen benim aklıma geliyor… Ya yaparsam… Zaten de öleceksek aslında… Hayat sana çok mu güzel geliyor, hiç korkmuyor musun?

-Ben de bazen korkuyorum annecim de hayat yine de çok güzel, sen varsın Can var, sevdiklerim var… Ben kendi isteğimle hiç bi yere gitmem…

-Ya sırf yapıp rahatlamak için intihar edersem…

-Et-mez-sin…

-Keşke aklımdan atabilsem ama atamıyorum işte…

-Anne, ya biliyorum olmaz ama kaçırılmam di mi?”

-Öff annem bi bırak da rahat araba kullanayım be oğlum… Kim seni niye kaçırsın, çok mu zenginiz ki biz fidye mi isteyecek adam?

-Taciz için be anne, çok paran olmasa da kaçırılabilirsin taciz için… Ben de tacizci olur muyum bir gün anne hı… Okulda birilerini taciz eder miyim dersin… Söylesene olur muyum?

-Oğlum Allah’ını seversen bi de ki taciz nedir?

- Ayıp yerlerini ellemek taciz işte, ama evli değilsiniz ve o da mutlu değilse taciz işte… Sırtını mesela ellemek taciz değil ama pipi taciz, popo taciz…

-Tamam, anladım yeter…

-Anladın mı? Şimdi söylesene anne ben taciz yapan kişi olur muyum?

-Olmazsın desem ne olacak ki… Ben artık senin saçma sapan sorularına cevap vermiyorum… Sustum.

2 dakika TAM sessizlikten sonra…

-Anne! Sen dua okudun mu yola çıkarken?

-Evet, annem okudum

-Tam çıkarken ama… Tam çıkarken okudun mu?

-Eveeet

-Söyle bakayım hangisini okudun…

-Hepsini okudum annecim, ne varsa hepsini…

-Yasin okudun mu?

-Yuh artık Selim! Yatarken okuduklarımızı okudum

-Neyse ya! Belki de gerekmez, okusan iyiydi de…

-Annecim sen oyununa baksana biraz…

-Bakabilsem…

 

 

 
Toplam blog
: 39
: 625
Kayıt tarihi
: 31.07.07
 
 

34 yaşına girdim profilde hala 30 yazıyor bir türlü değiştirmeyi beceremedim, dur bakalım bu sefe..