Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '12

 
Kategori
Çocuklar ve ilkler
 

Seninle gurur duyuyorum, kızım ... 2

Kızımın, geçen yaz YGS den 500 puan aldığında hiç şaşırmadım. Beni küçüklüğünden beri hiç yanıltmadı ve öyle devam ediyor.

Gittiği dersanelere hep tam burslu gitti ve bana lise 4. sınıftayken gittiği yıl hariç hiç dersane parası ödettirmedi. Onda da bursluluk sınavını kaçırmıştı, yinede geçmiş puanlarını inceleyip ciddi bir indirim yaptılar.

Her zaman çok olgun davrandı en parasız olduğum, işsiz olduğum dönemler dahil,  bir gün ben şunu, şu markayı isterim gibi bir tavrı olmadı. Hiç bir zaman bir sıfır cep telefonu olmadı, olamadı. İlk defa, üniversiteyi kazanma hediyesi olarak bu sene bir telefon alabildim, ona. Baba, bu çok pahalı diye almak istemedi, dinlemedim. Ve bu kez zorda olsa aldım ve hediyesini verdim. Ben bu durumda ondan çok daha fazla mutlu oldum. Bir şey alacağı zaman hep annesinin bana verdiği tüyolarla ve ikimizin ısrarı ile aldı. Sanki, hiç çocuk olmadan direk 35-40 yaşında birisinin olgunluğu vardı. Ama, bu söylediklerim sadece anlayışı ve olgunluğu içindi. Yoksa, neşesi , esprileri, canlılığı ile en kötü günlerimiz de bile bize moral kaynağı, yaşam sevincimiz oldu.

Üniversiteyi kazanıp Denizli'ye gittiğinde evimizde inanılmaz bir boşluk oldu. Hergün defalarca telefonla görüşmemize karşın onun canlılığını, moral verici konuşmalarını çok aradım. Ama, onun iyi olduğunu bilmem ve iyi bir eğitim ve meslek için Denizli'de olduğunu bildiğimden mümkün olduğunca eksikliğinin bizi ne kadar etkilediğinden hiç bahsetmedim.

Bir gün bana telefonda ''baba, inanmayacaksın ben okulda bir afiş gördüm. YGA diye bir liderlik akademisi var, oraya müracaat ettim'' dedi. Hemen eve gidince YGA'yı araştırdım. Arkasında Türkiye'nin en büyük şirket ve kurumlarının olduğunu görünce katılmasını onayladım. Bir kaç gün sonra tekrar görüştüğümüzde '' ilk elemeyi geçerek başvuran 20000 öğrenciden 2000 kişi içine girmeyi başardım'', dedi.  ''KIzım , mükemmelsin canım benim '' diye cevap verdim. Ve devam ettim. ''Yalnız, anlattığına göre iki eleme daha varmış ve sadece 100 öğrenci seçilebilecekmiş. Senin buralara gelmen bile süper bir olay. Gönül ister ki son 100'e kalasın ama bu çok zor bir olay ve bunu başaramazsan sakın üzülme'' dedim. Derken, bir hafta sonu İstanbul'a YGS 2. etapına gitti. Ve inanamadım ama benim kızım son 400'e de seçildi. Bu sefer çok korkmaya başladım ya 100'e kalamaz da çok büyük bir hayal kırıklığı yaşarsa ve bu şoku atlatamaz, okulu etkilenir diye, her gün onu telkin ettim. Bu kez kazanmasının daha da zor olduğunu ve üzülmemesini söyledim. Bir kaç hafta sonra tam semestre tatili için Gaziantep'e gelmezden 3 gün önce bana son mülakat için İzmir'e gideceğini ve kendisine dua etmemi söyledi, ben yine aynı telkinlerimi sürdürdüm.

Ve kızım, göz nurum Gaziantep'e geldi. Onu otogarda karşılayıp, kucaklaştık. Tabii ki yanımda diğer canlarım oğlum ve eşim de vardı. Bu arada vizelerde sadece kendi bölümü de değil tüm hazırlıklarda 1. olduğunu söyledi. Tabii ki inanılmaz sevindim, çok mutlu oldum. Ama hiç şaşırmadım. Çünkü, her zaman bambaşka bir çocuktu. Her zaman başarıya odaklanan, ama aynı zamanda çok mütevazi, başarılarının paylaşılmasını, konuşulmasını hiç istemeyen bir çocuktu. Yine, YGA elemeleri  ve hazırlık sınav 1.liği için kimseye bahsetmememiz için bizi sıkı sıkı tembihledi. Ben de zaten YGA için kimseye bir şey söylemek istemedim. Çünkü, bu kez son 100'e kalabileceğine ben de inanmıyordum. Ama, yinede böylesine büyük bir deneyimin kendisine çok şey kazandıracağından emindim. Ve gidebildiği kadar gitsin diye düşünüyor, tabii ki yine kazanaması durumunda üzülmemesi için telkinlerimi arttırarak sürdürüyordum.

Geldiğinden üç gün sonra ben hastanede mesaideyken kızım telefonla aradı ve bana bir müjdesi olduğunu söyledi. Benim aklıma YGA gelmedi. Ben, okulda bir sınavdan yine iyi bir sonuç aldığını düşünüyordum. Ama, o başarmıştı.YGA'da 20000 başvurudan üç aşamayı da geçip son yüze seçilmişti. O benim canım, biricik kızım, aslında beni benim bile inanamayacağım bir şekilde yine beni yanıltmamıştı.:)

Onun başarılarını hem tüm dünyaya haykırarak duyurmak istiyorum. Hem de ona bir nazar değecek diye çok korkuyorum. ''Allah seni özellikle nazar olmak üzere tüm kötülüklerden korusun''  diye sürekli dua ediyorum. Yalnız anlamadığım bir şey var. Ne ben ne de annesi öyle süper başarılı değildik. Ben, hele iş hayatında kısa süreli yükselişlerden sonra alt üst oldum. Ve kendimi dünyanın en başarısız, beceriksiz kişilerinden birisi olarak düşünüyorum. Peki , kızım bu büyük özgüveni nasıl kazandı, bu parasızlık, sıkıntılar içinde nasıl bu kadar çalışkan oldu??? Ve biz  bu durumda bu kızı, çok şükür ki nasıl böyle iyi yetiştirmişiz? Ona, yine onun yolunda giden oğluma sadece her türlü parasal sıkıntılara karşın, dünyanın en iyi eşi olan eşimle, sadece ve yine de ''huzurlu, mutlu'' bir yuva verebildik. Ne dersiniz, bütün keramet sadece bunda mı?

 
Toplam blog
: 55
: 921
Kayıt tarihi
: 08.07.06
 
 

40 Yaşından Sonra Evet, ben yıllarca okudum, okudum. Ne bulursam, elime ne geçerse. Kırkından sonra..