- Kategori
- Anneler Günü
Sensiz geçecek bir Anneler Günü daha

Bizim evde resimlerin arasında bu resmi görememiştim. Sevinç Ablada varmış o verdi. Ben senin kucağında benim kucağımda da bir kuzu. O kuzu benimmiş. Çok severmişim bahçede kuzuyla birlikte dolaşırmışız.
Resmin nerede çekilmiş olabileceğine bakıyorum.
Fakat bir türlü yerini bulamıyorum.
Bahçemiz ne güzeldi. Rüyalarımda hep.
O kapının önündeki dut ağacını ise hiç unutamıyorum. Şimdi yerinde yeller esiyor. Ağaçlarda insanlar gibi yaşlanınca yok oluyorlar. Gövdesi yukarı doğru yükselirken üç kola ayrılıyordu. Birisi gökyüzüne doğru dimdik çıkıyordu. Genç olanı eve doğru yönelmişti, diğeride Selver Ablanın bahçesinin üzerine yönelmişti. Ben en çok o dalı severdim. Benim evimdi adeta. Sabah erkenden kalkar dut ağacının kollarına koşar, en güzel hayallerimi onun dalları arasında kurardım. Işıl ışıl ışıkları olan her daim parlayan bir saraydı. Bense o saraydaki peri kızı. Bir de küllerinden yeniden doğan zümrüdüanka kuşu vardı beni bulutların arasında gezdiren.
Bahçedeki tüm ağaçlar benim evimdi. Hepsini dolaşırdım. Dedemin evinin önündeki incir ağacının ise anılarımda hiç yeri yok aslında. Onun için gözlerinin yaşının ve yüreğinin acısının dinmediği ama benim hiç tanımadığım Emel Ablam o ağaçtan mı düşmüştü anne? İçinin acısını gözlerinde duyumsadığım o anı unutamıyorum. "Anne sen neden mezarlığa gitmiyorsun?" diye sormuştum. Baktın ve; "Tüm sevdiklerim orada gidersem bir daha geri gelemem." demiştin. Bir de "Her gece yatağa yattığımda sessizce ağlardım. Kimse duymasın diye. Bir gece rüyamda Emel'i gördüm. Bana bir çocuk uzatıyordu. "Anne ağlama bak sana bir kız çocuğu getirdim" dedi, çocuğu bıraktı kayboldu. Dokuz ay sonra sen doğdun. Sen bana Emel'den bir hatırasın" demiştin. O çiçekleri çok severmiş. Ben de çok seviyorum anne.
Hala bakıyorum o resme nerede çekildiğini anlayamadım. Herhalde dedemin bahçesindeki o küçük zeytin ağacının yanında çekilmiş gibi. O zeytin ağacı da yok artık. Ama ben bahçeme dört tane zeytin ağacı diktim.
Babandan kalan bahçeyi kamulaştırdıkları ve bahçedeki zeytin ağaçlarını kestikleri zaman çok üzülmüştün. Bir de pazar yerindeki yer kamulaştırıldığında...
Hiçbir şey eskisi gibi değil anneciğim. Sen yoksun, Lamia'da yok. Onun için hep ağlıyorum. Yoğun bakıma giderken bana "Abla beni bırakma" der gibiydi gözlerindeki ifade. Hani babam doktorunun ismini vermişti ya işte o hastaneden gönderdik senin yanına. Orada mutlumusunuz anne...
Babam, Rasim Ağabeyim, Emel Ablam, Lamia bir arada mısınız? Anneni gördün mü anne? Ben hep anneannem olmadığı için bir yanımı eksik hissettim. Söyler misin ona anne...
Biz anneler gününde Ergül Ablam'da olacağız ve hep senden konuşacağız anne...
Sakın kızma İzmir'e gidemedim diye. Sen olsaydın mutlaka giderdin. Sultanahmet'te ki Halide Edip Adıvar'ın mitingine gittiğin gibi. Kızma anneciğim ayağımı kırdım, ameliyat olmam gerekiyormuş. Doktorlar ameliyat yapmadı artık yaşta ilerledi iyileşmesi uzun sürermiş. Öyle dediler doktorlar. Ama Ergin Ağabeyim ve Sema Yengem Deniz, Nurhan mutlaka orada oacaklar. Yerin boş kalmayacak anne...