- Kategori
- Haber
Vicdanlara sormak gerek
Dilara minik bir kuştu, şimdi artık aramızda değil. Minik bedeni çukurun birine gömüldü gitti.
Artık gözler de yalan söylüyor. Her ne kadar şarkılar "Gözler yalan söylemez" dese de…
Dilara’nın cansız bedeni kaçparaya gitti? Küçüçük elini tutarken, rögara kaçıran annenin gözlerini görmek istemiyorum. Vicdanına bakmak istiyorum. Nasıl pazarlık yaptı; pembeleri seven ama yaşamın pembe rengini görmeden yitip giden o minicik beden için…
Her sabah yemini hazırlamazsam kapımın dibine dek gelen o minicik serçeden ne farkı vardı Dilara’nın…
Sabahları yemini verinceye dek sandalyelerin tepesinde dolaşmasını, ağaçların yaprakları arasında şarkı söyleyerek dans edişini, fotoğraf makinemi elime alınca kaçışını görseniz; “Dilara da mutlaka böyleydi” dersiniz.
Oysa onun kuş yüreği gibi atan yüreği ile bir çukurun dibinde can verişini unutanlar var.
O kuş gibi çırpınan yüreği kaç paraya sattılar acaba? Onların vicdanları yok.
Gözlerime bak Dilara’nın annesi hem de vicdanınla; “Kaç paraya gitti, o küçücük beden. Şimdi olsaydı, sana anneler gününde bulabildiği beton yığınları arasından bir demet çiçek bulup sunsaydı. O minik elleriyle yüzünü okşasaydı. Yanağına küçücük dudaklarıyla koskocaman bir öpücük kondursaydı. Sen tanıklıktan neden vaz geçtin? Senin vicdanın var mı? Gözyaşların nereye akıyor?”
Ne kolay şeymiş vazgeçmek. Kan parası, can parası olur mu?
Anacığım sonsuzluğa gidenlerin ardından hep; “Kalana bir şey olmaz. Ölen gitti artık. Yoktur çaresi, dönmez bir daha geriye” derdi. Doğruymuş.
Dilara sen gittin ve güneş artık sabahları senin için doğmayacak. Güneş gittikçe kararan vicdanlar için doğmaya devam edecek…
Aslında çukura düşen sen değilsin, çukura düşen annen ve baban… Hem de öyle bir çukura düştüler ki, olası değil artık onları o çukurdan çıkarmak.
İçim acıyor, üzgünüm demek yeter mi?
“Anne beni kurtar” haykırışı kulaklardan, yüreklerden silinir mi?
O çukurları açanlar kadar açılmasını görmeyen bizler de suçlu değil miyiz?
Ses çıkarmayanlar, bizler bu kan parasının neresindeyiz?
Dünya bir tiyatro ve oyuncuları vicdansız değil mi?
Her sabah bir o tarafa bir bu tarafa koşturan bunca insanın vicdanı nerede? Yoksa gözleride mi yok, vicdanlarının olmadığı gibi?
Dilara bir kan parasına gitti, peki diğerleri; çukurlarda canını yitiren çocuklara ne oldu?