Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '11

 
Kategori
Siyaset
 

Şeriat, Recep Tayyip Erdoğan'ın şahadet parmağının altındadır

Şeriat, Recep Tayyip Erdoğan'ın şahadet parmağının altındadır
 

BAŞBAKAN


Şeriat gelecek mi gelmeyecek mi? Gelecekse ne zaman gelecek? Kim getirecek? Geldiği zaman kimi götürecek, kim kalacak? Kim engelleyecek, nasıl engelleyecek? Türünden endişeler, kaygılar, korkular, tartışmalar, çatismalar, tehditler içinde 31 mart vakasından tutun, Terakki Perver Cumhuriyet Fırkasından, serbest Cumhuriyet fırkasının kapatılmasına, Adnan Menderesin idamından 28 Şubat sürecine kadar 20.yy’ın başindan başlayıp, Türkiye’nin yakın geçmişinden günümüze değin uzanan süreçte bu sorunlar ve sorular hep çengel gibi takılı kaldı, bu ülke insanının zihninde ve de bu ülkenin geleceğinde.

Şimdi düşünüyorum da gelinen noktada, şeriat; eğer bu gün iktidar erkini elinde tutan şahsiyetlerin hedefi ve amacı idiyse, bu amacın gerçekleşmesini engelleyecek herhangi bir karşi gücün kaldığını sanmıyorum artık. En azından kurumsal anlamda ne bir kurum nede bir kuruluş herhangi bir duruş sergileyecek pozisyonda değil. Kaldı ki bugün bir çok kurum ve kuruluşlarında yapılan bir çok uygulama beş, on yıl öncesinin kıstaslarına göre şeriat olarak kabul ediliyordu. Sözün burasında şunu söylemek gerekir ki, Türkiye için geçmişten beri en kötü şey belirsizliktir. Belirsizlik kadar bu ülkenin enerjisini çalan, ruhunu karartan, zihnini bunaltan başka bir şey bilmiyorum. Şeriat korkusu ve Kürt meselesi de bu belirsizliğin en kör noktaları olarak bu ülkenin geleceğini karartmakta, ayrışmaya yol açmakta ve rotasında yalpalama meydana getirmektedir. Bu tıpkı hastalığı teşhis edilememiş bir insanın ne yapacağını bilmemenin yaşandığı çaresizlik durumudur ki bu durumda hastayı hastalıktan çok belirsizlik hırpalar. Tabi ki belirsizliğin kalkması asla teslimiyet manasına gelmez. Tepki ve karşi koyma konusu ayrı bir konudur. 

Bu anlamda bir ülke için de herhangi bir durumun olup olmayacağından çok, onun gerçekte olup olmayacağının belirsiz olması çok yıpratıcıdır.Şeriat korkusu ve Kürt meselesi gibi, bu iki konudaki belirsizlikte Türkiye’nin enerjisini ciddi anlamda çarpitiyor, yıpratıyor ve gündemini kasvetli bir havaya büründürüyor. Çünkü söylendiği gibi; ‘hiçbir rüzgar nereye gideceği belli olmayan bir gemiye yardım edemez‘ Bu anlamda ben, sürekli İran fobisi yaşayan Türkiye’ye nazaran İran’ın bu konuda daha şanslı olduğunu düşünüyorum! İran’da Olan oldu ve olan şeyle yoluna devam etti. Çünkü olmayacak bir şey için, olacakmış gibi kaygı ve endişe duymak yada bir şekilde olacak bir şeyi olmayacakmış gibi göstermek ya da öyle görmeye çalismak insanları uçurumun başina götürüp sallandırıp geri getirmeye benzer ki, bu ciddi ruhsal ve zihinsel travmalara sebep olur ve topyekun bir ülke bundan büyük zarar görür. Bundan dolayı en kötü durum bile belirsizlikten daha tehlikelidir. Çünkü başlamaya başlayan (olan) bir şey bitmeye de başlar. Yani olan şey kendi realitesini yaratarak (oldurarak) başka olmak yada olmamak (sakınmak) durumlarına doğru yol alır.

Bu şekilde hayatın dinamikler devreye girer, devinimini devam ettirir ,ilerler ve yeni kapılar aralanır. Olan her neyse olduğu anda olur ve biter. O artık bir realite olduğu için herkes yeni bir seçim sahibi olur. Lakin olmamış ya da olması beklenen şeyler bilirsizlik durumundan dolayı insanları seçimsiz ve hareketsiz kılar. Enerjinin akışında ciddi çalkantilar ve büyük dengesizlikler meydana gelir. Örnegin bu haliyle milyonlarca Kürt vatandaşimız bir anlamda geleceği belirsiz bir halde, en azından yakın geleceğinin tercihini yapamadan ekonomik, sosyal ve kültürel yönden bir sallantı halinde yaşiyor. Düşünün! Elinizde tohum var ve bunu ekeceğiniz yerin geleceği konusunda belirsizlik, kaygı ve endişe sahibisiniz. Bunun çiftçi ve tohum açısından ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Şimdi gelinen noktada Türkiye şeriat isteği yada korkusu konusunda dola, dola artık bir doyum noktasına geldi. Bu istek içinde olanlarında epeyce bir doyuma ulaştıkları da bir gerçek. Bu durum Kürt meselesi için de bir gerçek.

Bu konular bilinç altında da epeyce çözülerek belli bir bilinç düzeyine geldi. Bundan dolayı artık Türkiye’de şeriatın gelip gelmeyeceğinden yada Türkiye’nin bölünüp bölünmeyeceğinden çok bu konuları belirsiz bir geleceğe öteleyip bunlardan beslenmek gibi bir anlayış Demoklesin Kılıcı gibi memleketin başinda sallanması Türkiye’yi kabusa itecektir. Bundan dolayı şeriat gelecekse bu haliyle zaten gelebilecek güce sahiptir. Zaten yokluk(gelmeme) sebebi acayip ve garip bir şekilde ordunun varlığına bağlanmış bir durum, ordu korkusu kaybolunca kendiliğinden ortaya çikacaktir. Kürt meselesinde de durum farklı değildi. Vatanın birliği ve beraberliğinin askerin aba altındaki sopasına emanet edildiği bir ülkede, aba düşünce sopayı saklayacak yerde kalmaz. Bundan dolayı Kürtler için seçim artık sopa korkusu değil, varlık haklarına ve insanlık onurlarına yakışır bir vatandaşlık seçimi olacaktır. 

Bu noktada artık şeriatta, sopa da Başbakan R. Tayyib Erdoğan’ın şahadet parmağının altındadır. Erdoğan ya parmağını kaldırıp ileri diyecek ya da buraya kadar diyecek.

Çünkü bu ülke elleri bağrında daha fazla bekleyemez! (m.ali şirin, tarih ögrt)

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..