Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Serpil Hanımın sevinci görülmeye değerdi

İstanbul'dan bayram ziyaretine gelecek olan...

KIZI BİRCE'YE KAVUŞACAK OLMANIN SEVİNCİ YÜZÜNE YANSIMIŞTI SERPİL HANIMIN...

Milas'ta saygı ve sevgi duyduğumuz ailelerden birisidir Yılmaz ailesi. Jeoloji Mühendisi Seyfettin Yılmaz, Eşi Serpil Yılmaz ve biricik kızları gençliğinin doruğundaki Birce. Kalp kalbe karşıdır diyoruz ya; sağ olsunlar büyük küçük, ayni sevgi ve saygıyı onlar da bize gösterirler! Belki 7 belki 8 yıldan beridir, karşılıklı sevgi, saygı ve dayanışma içerisinde sürüp gidiyor, örnek dostluğumuz.

Zaman ne çabuk geçiyor! İlk tanıştığımız günlerin o küçücük Birce'si büyüyüp kocaman kız olmuş da İstanbul Maltepe Üniversitesi Yüksek Hemşirelik Okulu'nda öğrenim görüyor.

Dün bir baktık Serpil hanımın gözlerinin içi gülüyor. “Hayırdır?” demeye kalmadan “saat 19.30 da Birce geliyor” dedi mutlu bir şekilde... Saate baktık 14.30 civarı, “nasıl geçer şimdi bu 4 saat?” dedik Serpil Hanım'a yarı şaka yarı ciddi bir ifadeyle! Sanki Birce ondan farklı mı? “Sizi göreceğim diye içim içime sığmıyor, uykularım kaçıyor geceleri !” deyip duruyormuş telefonda kaç günden beridir. “İyi de, ne kadar zamandan beridir görüşmüyorsunuz ?” diye soruyoruz Serpil Hanım'a. 29 Ekim'de geldiğini ve iki gün kalıp İstanbul'a döndüğünü öğreniyoruz Birce'nin. Kasım bir ay, Aralık'tan da 5 gün sayarsak, tamamı 35-36 gün. Bizce çok uzun bir süre değil ama, bunu gel sen bir de onlara sor!

Şu tesadüfe bakınız, telepati mi oldu ne, çalan telefonda Birce vardı. “Orhan amcanla seni konuşuyoruz, seni beklerken ki duygularımı yansıtacakmış köşesine, senin bir diyeceğin var mı diye soruyor?” diyor Serpil Hanım. Birce anlamlı bir cümle kurmuş olmalı ki, annesinin gözleri ışıldıyor; ardından da:

“telefonu vereyim de kendin söyle diyor kızına...

Telefonu alınca, önce hal hatır soruyoruz birbirimize, ardından da “ne dedin ki annen bu kadar mutlu oldu, bize de söyle” dedik genç kıza...

“Sağlık varsa insan vardır, Orhan amca. İnanın çok seviyorum hemşireliği. Yardım ettiğimiz insanların yüzündeki tebessümü görmemiz her şeye yetiyor! İnanın paradan puldan çok daha önemlidir bu bizler için”.

Meslekten bir mimar olarak, bilmez miyiz o duyguları? Ayni şeyi biz de yaşıyoruz. Projelerini çizdiğimiz insanların evleri tamamlanıp içine yerleştikten sonra, ortaya çıkan eserle ilgili memnuniyetlerini bize yansıtmaları, aldığımız paradan çok daha önemlidir bizler için de!Ama elbette ki sağlık çok daha önemli olsa gerek! Bir doktorun ölümden kurtardığı hastası, önce Allah'ı sonra da kendisini kurtaran doktoru ve elbette ki onun yardımcısı hemşireyi bilir.

Birce bu kutsal mesleği biraz da işsizlik sorunu yaşamamak için seçmiş. Daha ikinci sınıftan aranıyorlarmış. “Bir hemşirenin işsiz kalması imkânsız gibi bir şey” diyor serpil hanım

Birce'nin 9. sınıftayken çizdiği bir de resim var büronun baş köşesinde. Güneşin yansımasını denize öylesine güzel yansıtmış ki! Siyah ve sarı renklerin hakim olduğu bu resim bir sanat harikası adeta. Birkaç kez yarı şaka yarı ciddi “fiyatı neyse söyle de alalım şu resmi” dediğimizde “ asla satmam Orhan amca, çünkü bu resmi ben babam için yaptım”der kararlı ve kati bir sesle!

Şu anda saat 16.00'yı birkaç dakika geçiyor... Bu da demektir ki, Birce bir süreden beridir uzak kaldığı anne babasına kavuşacak bir saat sonra. Sadece o mu?Yüzlerce, binlerce hatta belki milyonlarca kişi birbirine kavuşacak bayram münasebetiyle. Hasret giderecekler, sarılıp koklaşacaklar birbirlerine.

Böylesi bir kavuşmayı, şartları elvermediği için başaramayanlar da olacaktır elbette. Ve bağırlarına taş basıp, bir başka bayrama kadar erteleyecek sıla özlemini.

Onlar Birce'ler kadar şanslı olmasalar da, en azından içlerinde ertelenmiş de olsa bir kavuşma özlemi olacaktır!

Ya gencecik yaşta teröre kurban gidenler? Ya hastalık, cinayet, yaşlılık, intihar ya da kazaya kurban gidip çoğunlukla iradeleri dışında yaşamdan kopuverenler? Hele de onların geride bıraktıkları bağrı yanık aileleri? Yangın yeri orası... İşte kıyamet orada kopmaktadır! Göçüp gidenler ayrılığın acısını belki hissetmeyeceklerdir ama, hançer gibi yüreğine saplanacak hayatta kalanların sevdiklerine kavuşamamanın acısı! Ne bu bayramda, ne de başka bayramlarda isteseler de buluşamayacaktır bu bedbaht insanlar!

Allah sabırlar versin tümüne de! En başta onların bayramlarını kutluyor, bizden büyüklerin ellerinden küçüklerin de gözlerinden öpüyoruz! Sonra da sizlerin bayramını kutluyoruz. Elbette! Allah kimseye sevdiklerinin acısını yaşatmasın!Serpil hanımlar, Birce'ler hep mutlulukla kavuşsunlar birbirlerine...'

 
Toplam blog
: 26
: 538
Kayıt tarihi
: 06.09.08
 
 

1950 yılnda Kıbrıs'ın Galatya(Mehmetçik) Köyü'nde dünyaya geldim. İlk ve orta okulu köyüm Mehmetçi..